Berliner Zeitung Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nin (AİHM), İsviçre'de çocuk yaştaki kızlarını okuldaki karma yüzme dersine göndermek istemeyen ailenin davasıyla ilgili verdiği kararı ele alıyor. Okulların Müslüman öğrencileri karma yüzme dersine katılmaya yükümlü kılabileceğine hükmeden AİHM, bu durumun din özgürlüğünü kısıtladığını, ancak 'devletin karma öğretim yoluyla sosyal entegrasyondan sağladığı yararın, Müslüman ebeveynin dini gerekçelerle muaf tutulma isteğini reddetmeye gerekçe gösterilebileceğini' vurguladı. Gazetenin yorumu şöyle:
„Bu karar orantılı bir karar. Zira din özgürlüğü prensibini, işleyen bir toplum düzeni ihtiyacının üstünde tutmuyor. Yüzme dersi sadece öğrencilere okulda spor yaptırmak amacıyla verilmiyor. Yüzme dersi aynı zamanda öğrencilerin birlikte ortak tecrübeler edinmelerini, toplumdaki dağılmayı önlemeyi sağlıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı dini çatışmaların giderek daha çok mahkemelere taşınmaması için bir önlem olabilir.”
Badisches Tagblatt gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:
"Öğrencilerin okula entegre olmaları dinden ve dini nedenler gerekçe gösterilerek belirli uygulamaların reddedilmesinden önemlidir. Okula verilen hasta raporları kolaylıkla kabul edilmemeli. Hristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) Federal Tarım Bakanı Christian Schmidt geçen günlerde okullarda ve yuvalarda Müslüman öğrencilerin sayısı artmasına rağmen okul kantinlerine domuz eti seçeneğinin sunulmasını talep ettiğinde, bazıları bıyık altından gülmüş olabilir. Bu, çatışmalardan nasıl kaçılmaya çalışıldığını gösteren bir örnek. Ancak şu çok net: Alman toplumu Müslümanlara günlük hayatta çok toleranslı davranıyor ve bunun için bir karşılık beklemeye de hakkı var. Bu da entegre olmaya hazır olmalarıdır. Bu istisnasız okullarda başlar.”
Alman basınına yansıyan bir diğer konu ise Berlin'de Aralık ayında bir Noel pazarına düzenlenen saldırının ardından güvenlik önlemlerinin artırılması tartışmaları. Federal İçişleri ve Adalet Bakanları güvenlik önlemlerinin artırılması konusunda uzlaşma sağladı. Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yorumu şöyle:
"Tutuklamalar, gözaltılar, elektronik kelepçeler ve video kameralarıyla izlemeler tabii ki insanların temel haklarına müdahale edildiği anlamına geliyor. Devlet tarafından yapılan herşey gibi bunların da orantılı olması şart. Almanya'yı ciddi bir şekilde tehdit edenleri tutuklamak yerinde. Gözaltına almak ile karşılaştırıldığında bir insanı elektronik kelepçe ile gözetlemek çok daha ılımlı bir yaklaşım. İnsanlar yüzde yüz güvenlik sağlanmasını beklemiyorlar. Bunu bekleyemezler de. Ancak insanlar İçişleri Bakanının da belirttiği gibi Hristiyan Demokrat Birlik ve Sosyal Demokrat Parti'den oluşan büyük koalisyonun zor zamanlarda ‘makul neticeler' üretmesini talep edebilir. Devlet şimdi temkinli olmak ve kararlılık sergilemek zorunda.”
Der neue Tag gazetesi yorumunda Hristiyan Demokrat Birlik ve Sosyal Demokrat Parti'nin sunduğuı güvenlik paketinin yeterince etkili olabileceği konusunda şüpheli olduğunu dile getiriyor:
„Demokrasilerde kararlar en küçük ortak paydayı temel alır. Bu da uzlaşıdır. Hristiyan Demokrat Birlik Partili İçişleri Bakanı ve Sosyal Demokrat Partili Adalet Bakanı'nın hazırladıkları iç güvenlik önlem paketi işte bunu teşkil ediyor. Paket daha sıkı ikamet kurallarını, gözetlemeyi, tutuklamalar konusunda daha çok imkan tanınmasını ve elektronik kelepçeyi öngörüyor. Ancak bunların hepsi sayıları 500'ü geçen Almanya'yı tehlikeye düşürebilecek kişileri etkisiz hale getirmeye yetecek mi? Başbakanı Merkel tehlikeli kişilerin sınır dışı edilmesi konusunda ulusal çaba sergilenmesi gerektiğini söyledi. İlgili bakanlar bunu o kadar yılgın bir biçimde yerine getiriyor ki , Otto Schily, Günther Beckstein ya da Helmut Schmidt gibi politikacıların terörle mücadele konusunda sergiledikleri enerji dolu kararlılığın eksikliğini daha da bariz şekilde hissediyoruz.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Ceyda Nurtsch