Hakan Özyıldız*
Ekonominin büyümesi için tüketim lazım. Birileri; kamu, şirketler, haneler tüketecek ki üretim olsun. Tüketim tökezleyince, ekonomi yavaşlamaya hatta küçülmeye başlar.
Kriz dönemlerinin en klasik göstergelerinden birisi de özel tüketimdeki küçülmedir.
Değerli dostum T.C. Merkez Bankası eski Başkanı Süreyya Serdengeçti ile yakınlarda yaptığımız sohbette, özel tüketime dikkat çekerek, aşağıdaki rakamları verdi.
Veriler 2001, 2009 ve son dönemdeki GSYİH küçülmesi ile özel tüketimdeki değişimi gösteriyor.Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış endeksler, özel tüketimde son dönemde yaşadığımız küçülmenin, 2001 ve 2009 Krizlerinden daha derin olduğunu gösteriyor. Ekonomik daralmanın, bu yönüyle, önceki krizlerden daha derin olduğu görülüyor. Dar ve sabit gelirlilerin refahtan aldıkları pay azalıyor.
Geleceği yönlendirmek için bu konu hayati öneme haiz. Asıl sorun burada. Dolayısıyla çözüm de buradan çıkacak.
Ne demek istediğimi biraz açayım.
Öncelikle, nüfusun sadece yüzde 40’nın (28 milyon çalışan + 4,4 milyon emekli) gelir elde ettiğini ve kalanına bunların elde ettiği gelir ile baktığını hatırlamakta yarar var. 82 milyon nüfusun, yaklaşık 20 milyonu 15 yaşın altında. Kalanın 8,5 milyonu geniş tanımlı işsizler, 11 milyonu ev kadını, 4,6 milyonu öğrenci, 4 milyonu çalışamaz halde.Kısacası nüfusun çoğunluğu gelir elde edemiyor. Birilerine bağımlı yaşıyor.
Gelir elde ettiği sanılanların büyük bir bölümü ise tarım işçisi ve yevmiyeli işçi. Yani düzenli bir gelirleri yok. Düzenli olanların çok büyük bölümü de asgari ücretli.Özellikle kentlerde yaşayan asgari ücretliler değil tüketmek, aç kalmamak için mücadele ediyor.
İş bulduğuna sevinenlerin çoğu ya aileleriyle yaşamaya ya da ailelerinden yardım alarak hayatlarını idame ettirmeye mahkumlar. Gelirleri, borçlanmazlarsa, tüketmeye yetmiyor.
Ekonomiye borsa, faiz, kur, enflasyon penceresinden bakmayı hüner sayan sıcak paracılar işin bu tarafıyla, paylaşımdaki adaletsizliklerle hiç ilgilenmediler.
Az sayıda insanın gelir elde ettiği ekonomide harcanabilir gelirlerin gerektiği kadar artmadığını önemsemediler. Tüketimi, ithalatı artırabilmek için gelir artırmak yerine borçlanma güdülendi. Önce kredi kartları, o taraf şişince tüketici kredileri teşvik edildi. Özel bankalarda borçlar şişince, seçim dönemlerinde kamu bankalarından borç alıp kapatmalara kolaylıklar sağlandı.
Gelinen aşamada, harcanabilir gelirleri zaten az olan insanlar, şişen borçlarını geri ödemeye başlayınca tüketimlerini azaltmak zorunda kaldılar.
Bu sarmaldan çıkmak için yeni bir paylaşım modeli düşünmek, hayata geçirmek lazım. Önce işsizliğe çare bulmak, geliri olanların sayısını çoğaltmak gerek. Sonrasında da harcanabilir gelirin artması için nominal ücretler, vergiler ve sosyal transferler alanlarında yeni bir modele geçişi sağlamak gerekiyor.
Bunun yerine insanlara yeniden borç vererek tüketim/ithalat yapmaları salık verilecekse büyüme başka bahara kalır. Dışarıdan gelecek sıcak paraya bağımlılık/mahkûmiyet artar, eko-politik kriz uzar ve derinleşir.
*Bu yazı hakanozyildiz.com'dan alınmıştır