Dünya

'Büyük hedefler için zayıf isimler'

AB Konsey Başkanlığı'na seçilen Belçika Başbakanı Van Rompuy ile ilgili Avrupa basınında öne çıkan başlıklar...

20 Kasım 2009 02:00

T24 - Avrupa Birliği dün (19 Kasım 2009) başkanını seçti. Belçika başbakanı Herman Van Rompuy Birliğin yeni başkanı olarak görevine başladı. Van Rompuy, adaylık öncesi açıklamalarda uzlaştırmacı kişiliği ile, Türkiye içinse 'Türkiye'nin AB üyeliğine karşı' tavrıyla dikkat çekti. Ancak Avrupa basını Belçika Başbakanı'nın AB Konsey Başkanlığı'na seçilmesiyle ilgili yorumu "büyük hedefler için zayıf isim" oldu.

AB liderleri dün Brüksel'deki toplantılarında Belçika Başbakanı Herman van Rompuy'u Avrupa Konseyi başkanı, Avrupa Komisyonu'nun ticaretten sorumlu İngiliz üyesi Barones Catherine Ashton'ı da dışişleri yüksek temsilcisi olarak atamışlardı.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Herman van Rompuy'un başkanlığının birlik içinde uzlaşma sağlayacağını ve Avrupa Konseyi başkanlığının ehil ellerde olacağını söyledi.

Avrupa Parlamentosu'nda Yeşiller Grubu'nun lideri olan Daniel Cohn-Bendit ise bu atamalarla AB'nin "dibe vurduğunu" söyledi.

Brüksel'deki muhabirlerimizden Jonny Dymond, AB'nin başkanlık ve dışişleri yüksek temsilciliği görevlerine uluslararası düzeyde pek tanınmayan iki kişiyi getirmesinin, bazı çevrelerde hayal kırıklığı yarattığını vurguluyor.

Jonny Dymond'a göre gelinen noktada Avrupa Konseyi başkanlığı, daha önce düşünülenden daha az öneme sahip bir makam oldu.

Birliğe üye ülkelerin de en azından kısa vadede dış politika konusunda AB dışişleri yüksek temsilcisi karşısında ağır basacakları kesin.

Herman van Rompuy amacının birliğe liderlik etmek değil, üye ülkeler arasında eşgüdüm sağlamak olduğunu belirtiyor.

Barones Catherine Ashton ise yeterince tecrübeli olmadığı eleştirilerini reddetti.

AB liderlerinin sürpriz tercihi olarak görülen Ashton, BBC'ye yaptığı açıklamada bu görev için en iyi kişi olduğunu göstereceğini söyledi.

'Türkiye'yle ilgili görüşlerim önem taşımıyor'

Avrupa Konseyi başkanı seçilen Herman van Rompuy, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine soğuk bakıyor

Başkanın görevleri

AB liderlerinden oluşan Avrupa Konseyi'ne başkanlık
AB zirvelerine başkanlık
Birlik içinde uyum ve uzlaşmayı sağlamak
AB'yi uluslararası toplantılarda temsil etmek
Veto yetkisi yok
2,5 yıllığına göreve geliyor
Bir kez yeniden seçilebiliyor
Yılda 350 bin euro maaş aldığı tahmin ediliyor

Herman van Rompuy, Türkiye'nin üyeliğinin Avrupa'nın Hıristiyan değerlerini tehdit edeceği görüşünde.

EUObserver internet sitesinin haberine göre van Rompuy, Aralık 2004'te Avrupa Konseyi'nin Belçika Parlamentosu'nda düzenlediği bir oturumda "Türkiye, Avrupa'nın parçası değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır." demişti.

Ancak Herman van Rompuy, 1 Ocak'ta üstleneceği yeni görevinde Türkiye'nin üyeliği konusundaki kişisel görüşlerinin önem taşımadığını söyledi.

Van Rompuy "üye ülkelerin oy birliğiyle aldıkları kararların, kendi kişisel görüşlerinin bütünüyle üzerinde olduğunu" belirtti.

Ancak gözlemciler, van Rompuy'un Türkiye'yi gündemin üst sıralarına taşıyıp üyeliğini çabuklaştırmak için çaba göstermeyeceğinin de kesin olduğuna dikkat çekiyor.

Türkiye hükümetinden henüz AB'nin tercihleriyle ilgili bir açıklama yapılmadı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ise BBC'ye yaptığı açıklamada, Herman van Rompuy'un başkanlığı sırasında Türkiye-AB ilişkileri konusunda iyimser olmadıklarını söyledi.

ABD memnun

Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri, AB'nin belirlediği isimlerden memnun olduğunu açıkladı.

ABD Başkanı Barack Obama, AB'nin kararının birliği güçlendireceğini ve AB'nin ülkesi için daha güçlü bir ortak olmasını sağlayacağını söyledi.

Obama ayrıca ABD'nin halen, dünyada güvenlik ve refahı sağlama çabalarında Avrupa'dan daha güçlü bir ortağı olmadığını belirtti.

Başkanlık seçimi sonrası Avrupa basınında öne çıkan başlıklarsa şöyle:

İngiltere

Dün (19 Kasım 2009) Brüksel'de toplanan Avrupa Birliği liderleri, yeni oluşturulan başkanlık ve dışişleri bakanlığı görevlerine atamalar yaptı. Avrupa Birliği başkanlığına Belçika Başbakanı Herman Van Rompuy getirilirken, birliğin dışişleri bakanı da İngiltere'den, Avrupa Komisyonu'nun ticaretten sorumlu üyesi Barones Catherine Ashton oldu.

Avrupa Birliği'nin iki göreve de, dünyada pek tanınmayan ve dış politika tecrübesi sınırlı olan bu iki ismi getirmesi basında hem şaşkınlık yaratmış, hem de tepki çekmiş.

Örneğin Guardian başyazısında şöyle diyor:

"Avrupa ile konuşmak istediğimde kimi aramam gerekiyor?' Avrupa Birliği Henry Kissinger'ın bu ünlü sorusuna bir yanıt bulmak için 5 yıldır çabalıyordu. Ancak birlik bu soruya dün gece de bir yanıt bulamadı."

"Avrupa Birliği'nin ilk başkanı, bırakın dünyayı ülkesinde bile az tanınan Belçika Başbakanı Herman Van Rompuy oldu. Dış politika yüksek temsilcisi ise, yetenekli ancak pek bilinmeyen İşçi Partili Barones Catherine Ashton. İki isim de, bırakın Pekin'i, Brüksel'de bile ağarlıklarıyla trafiğin durmasına neden olabilecek isimler değil."

"Başkan Blair umutları suya düşmüş olabilir. Ancak onunla birlikte, Avrupa'nın dünyada tekrar söz sahibi olma umudu da suya düştü."

Financial Times da aynı fikirde. Gazetenin yazarlarından Quentin Peel, "Avrupa ağırlığını ortaya koymayı başaramadı" başlıklı yazısında, bu iki ismin seçilmelerinde etkili olan unsurları şöyle özetliyor:

"İkisi de uzlaşma inşa etmekteki yetenekleri ile tanınıyor. Avrupa'nın önde gelen liderlerine yönelik tehdit oluşturmayan, spot ışıklarını onlardan uzaklaştırmayacak isimler."

Benzer görüşlere yer veren Times, İngiltere'nin başkan olması için son dakikaya kadar direndiği eski başbakan Tony Blair'in durumunu da mercek altına almış.

"Dün Tony Blair'in geçmişinin paçasına yapıştığı gündü. Irak savaşında George Bush ile yaptığı ittifak birçok Avrupa ülkesinde benimsenmiyor."

"Ancak diplomatlara göre, böyle olmasa da Blair'in işi zordu. Zira kıtanın sosyalist liderleriyle arası iyi değil. Başbakanlığı döneminde toplantılarına katılmıyordu, İspanya Başbakanı Zapatero ile arası iyi değildi ve merkez sağ liderlere fazla yakın bir isim olarak görülüyordu."

"Sosyalistler istese Blair başkan olabilirdi. Bunun yerine, merkez sağın başkanlığı, sosyalistlerin ise dışişleri bakanlığını alacağı anlaşmaya imza attılar."

Times gazetesi de Blair'in Irak savaşı ve AB'deki sosyalist liderlerle arasının iyi olmaması dolayısıyla seçilemediğini, sosyalistler isteseydi Blair'in başkan olabileceğini, ancak bunun yerine merkez sağın başkanlığının desteklendiğini savundu.

Fransa

Fransız basını, Belçika Başbakanı Herman Van Rompuy'un, AB Konseyi Başkanlığına getirilmesinin, Fransa'da sağcı iktidarı memnun ettiği görüşünde birleşti.

Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in, Van Rompuy'un seçilmesinde önemli rol oynadığını ön plana çıkartan gazeteler, AB liderlerinin karşılıklı uzlaşma yoluna giderek, AB Komisyonu'nun ticari ilişkilerden sorumlu üyesi Catherine Ashton'ı da AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilciliğine getirdiğine dikkat çektiler.

Liberation gazetesi, "Ashton'un kötü bir tercih olduğu ve bu seçimin AB dış politikası için sorun yaratacağı" yolundaki yorumları ön plana çıkarttı.

Le Figaro gazetesi ise, Fransız diplomat Pierre de Boissieu'nun AB Konseyi'nin yeni kurulan Genel Sekreterlik görevine getirildiğini duyururken, Paris'in bundan sonraki hedefinin, Michel Barnier'i AB Komisyonu'nda iç pazardan sorumlu temsilci olarak seçtirmek olduğunu yazdı.

İspanya

İspanyol basını, Belçikalı Herman Van Rompuy'un AB Konseyi Başkanlığı, İngiliz Catherine Ashton'un da AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliğine seçilmesiyle ilgili olarak, "Büyük hedefler için zayıf isimler" yorumunda bulundu.

El Pais, "İki tanınmamış isim AB'yi yönetecek" başlığını atarak, "AB, iki kurumun başına geçecek ismi belirlemedeki krizi aşmış gözükse de Rompuy ve Ashton'un önünde çözülmesi gereken büyük sorunlar var. Başta işsizlik olmak üzere ekonomik kalkınmayı yeniden sağlamak zorunda olan AB, finans sisteminde değişiklik, enerji, iklim değişikliği, göç ve siyasi sığınma sorunları ile dış politikada yeniden yerini sağlamlaştırmak gibi büyük sorunları çözmek zorunda" değerlendirmesinde bulundu.

Gazetenin "AB çok fazla gri" başlıklı yazıda, "27 ülke, liderlik özelliği olmayan bir başkan seçti ve İngiltere'ye dış politikayı hediye etti" yorumunu yaptı.

El Mundo gazetesi de "Karizmatik olmayan bir Belçikalı ve kadın kontenjanından giren bir barones AB'yi yönetecekler" ifadesini başlığına çıkardı.

Yapılan yorumlarda, "Aralık 2001'de 15 AB ülkesi 'dünyanın geri kalanı için yol gösteren bir Avrupa' hedefiyle büyük reformlara karar verdi. 8 yıl sonra 27 AB ülkesi hedeflerini gerçekleştirmek için uluslararası arenada tanınmamış, dış politikada tecrübesiz iki kişiyi seçti" denildi.

La Vanguardia, La Razon ve ABC gazeteleri de Van Rompuy ve Asthon'un tanınmamış isimler olduklarına ve bu seçimin yapılmasında Fransa ve Almanya'nın etkili olduğuna işaret ettiler.

Almanya'dan 'iyi bir seçim' yorumu

 Alman hükümeti, Belçika Başbakanı Herman van Rompuy'un AB Konseyi Başkanlığı'na ve İngiliz Catherine Ashton'un AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliğine getirilmesini "iyi bir seçim" olarak değerlendirdi.

Alman hükümetinin sözcü yardımcısı Chirstoph Steegmans, başkent Berlin'de yaptığı açıklamada, Alman hükümetinin iki kişinin de çalışmalarını iyi bir şekilde yapacakları inancında olduğunu belirtti.

Almanya Başbakanı Angela Merkel de Van Rompuy'un uzun siyasi kariyerinde yeteneklerini gösterdiğini ve Benelüks ülkelerinde büyük saygı duyduğunu belirtti.

Merkel, Ashton'un da bu görev için yetenekli ve uygun bir isim olduğunu ifade etti. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle de Van Rompy ve Ashton'un çok ehil kişiler olduğunu, çalışmalarında kendilerine destek vereceklerini kaydetti.