Gündem

Bumin: 'Devlet tecrübesi' beni huylandırıyor

Yeni Şafak gazetesi yazarı Kürşat Bumin, TBMM'nin 25. başkanı seçilen Cemil Çiçek'in "tecrübeli devlet adamı" yorumlarına köşesine taşıdı.

06 Temmuz 2011 03:00

T24 - Yeni Şafak gazetesi yazarı Kürşat Bumin, TBMM'nin 25. başkanı seçilen Cemil Çiçek'in "tecrübeli devlet adamı" yorumlarına karşılık, "'devlet tecrübesi' lafını ne zaman duysam huylanırım. Katılır mısınız bilemem ama bana göre bu 'tecrübe', –hele de bizim gibi memleketlerde– 'siyaset tecrübesi'nin karşılığı olmadığı için hoş şeyler çağrıştırmaz" dedi.


Kürşat Bumin'in Yeni Şafak gazetesinde "TBMM Başkanı ve anayasa için MHP ile 'ortak akıl'" başlığıyla yayımlanan (6 Temmuz 2011) yazısı şöyle:



TBMM Başkanı ve anayasa için MHP ile 'ortak akıl'


Beklendiği gibi Cemil Çiçek TBMM Başkanı seçildi. Ekranlarda ve gazetelerde tebrik mesajlarından geçilmiyor. Başbakan, yeni başkanı "yakın siyasi tarihi iyi bilen, parlamentoyu ve ülkemizi iyi bilen, hukuki misyonu itibariyle güçlü bir karizmaya sahip" bir şahsiyet olarak tarif ediyor. Çiçek'in sahip olduğu nitelikler içinden güçlü bir "devlet tecrübesi"ne sahip oluşu çok sıklıkla hatırlatılan bir husus. Biliyorsunuz, Çiçek'in adaylığı gündeme geldiğinde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "sorun yok" demişti. Ama doğrusu, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi'nin Çiçek'e ilişkin şu tasviri daha bir anlamlı: "Uzlaşmacı kişiliği var. Siyasi tecrübesi çok fazla bir insan." Yalan değil, Çiçek 5 dönemdir (yoksa 6 mı?) milletvekili, "devlet tecrübesi" çok fazla yani... Söylediğim gibi bugünlerde "tebrik" mesajlarına eşlik eden övgü dolu tarif-tasvirler öne çıktığı için, Doğan Akın'ın (T24) geçen gün kaleme aldığı Cemil Çiçek portresinde yer alan şu satırların benzerleriyle hemen hiç karşılaşmıyoruz:


"İslamcı hareket içinde de 'devlet'le ilişkisi sorgulanan, o cenahta 'Kim bu Cemil Çiçek' yazılarıyla durumu tartışılan, orduyla AKP arasında bir işlevi olduğuna inanılan, AKP'yi devletin diline tercüme ettiği anlatılan bir siyasetçiden söz ediyoruz. Bu çizginin mutlaka bir gerekçesi olmalı, mutlaka bir işlevi ve 'her neviden' işlere kullanışlı gelen bir hüneri."


Siz de düşünürsünüz bilemem ama "devlet tecrübesi" lafını ne zaman duysam huylanırım. Katılır mısınız bilemem ama bana göre bu "tecrübe", –hele de bizim gibi memleketlerde– "siyaset tecrübesi"nin karşılığı olmadığı için hoş şeyler çağrıştırmaz. Bunun nedeni de "siyaset" denilince "devlet"in anlaşılması alışkanlığıdır. Siyasetin devletten hepten kopuk olduğunu söylemiyorum tabi ki; ama bu iki kavramın eşanlamı kullanılması doğrudan "devlet tecrübesi" güçlü olanların eseri olduğunu da unutmayalım.


Neyse de yeni TBMM Başkanı'nın –seçim sonrası yaptığı ilk konuşmada kendisinin de belirttiği gibi– yeni bir "politik hukuk"un oluşturulması sürecinde olumlu bir rolü olmasını dileyelim. Bu türden olumlu bir havanın doğmasına yardımcı olabilirse, kendisinin Iğdır 2009 yerel seçimleri sonuçlarını değerlendiren sözlerini, "Ermeni Konferansı" öncesinde yaptığı o muhteşem konuşmayı, 301'e ilişkin –bu sefer gerçekten– sahip olduğu "devlet tecrübesi"ni sergileyen değerlendirmelerini ve hatta "sünnetsiz teröristler" gibi eski "politik hukukumuz"u çok veciz şekilde ifade eden formülünü bile unutabiliriz belki...


Şimdi de Başbakan'ın önceki gün yaptığı, yeni anayasayı MHP ile bir "orta akıl" oluşturularak yapabileceklerine ilişkin açıklamasını değerlendirmeye çalışalım.


Bu açıklama birincisi MHP, ikincisi ise AK Parti'den hareketle olmak üzere iki açıdan ilgimi çekti. MHP'nin Ak Parti'nin (içeriğinden hiç söz etmese de) sıklıkla sözünü ettiği yeni bir anayasa fikrine gelebileceğini düşünebilmek, hayal edebilmek mümkün müdür? Bu iki partinin bir "ortak akıl"da buluşabileceğinden söz edebilmek, sözü edilen "akıl"ın ancak MHP'nin aklı olabileceğini söylemek anlamına gelmez mi? Böyle bir "konsensüs" mümkün mü? Başbakan'ın bu açıklamasını TBMM Genel Kurulu'nda karşılarında kendileri dışında sadece MHP'yi görmekten kaynaklanan ve dolayısıyla ciddiye alınmaması gereken bir "sürç-i lisan" olarak değerlendirmek en doğru seçimdir herhalde. Bunu, yani Ak Parti ile MHP'nin bir "ortak akıl" oluşturup yeni bir anayasa hazırlaması –ve Meclis'ten geçirmesi– bugüne kadar hiçbirimizin aklına gelmemişti doğrusu.


Ak Parti'nin yeni anayasadan söz ederken aklından neler geçtiğini –söylediğim gibi– bilmiyoruz. Görebildiğim kadarıyla bugüne kadar bu konuda en doyurucu açıklamayı AK Parti'den milletvekili seçilen anayasa hukukçusu Prof. Mustafa Şentop yaptı. Şentop, –Taraf gazetesinden Tuğba Tekerek'in röportajında– yeni anayasanın nasıl bir şey olması gerektiğini benim de katıldığım görüşleriyle –"Başkanlık sistemi" faslı hariç!– açık seçik biçimde açıkladı. Şentop'un bu önemli ve değerli görüşleri bir başka yazının konusu olsun. Ama bugün için bu görüşleri de hatırlayarak şunu söyleyebiliriz: Ak Parti milletvekili Prof. Şentop'un yeni anayasanın nasıl bir şey olması gerektiğine ilişkin görüşlerinin değil büyük kısmı, bir tanesi bile MHP'nin o bildik milliyetçi-otoriter nutuklarına başlamasına yeter de artar bile.