Gündem

Sağlık Bakanlığı'nın gizlediği kanser raporunu açıkladığı için yargılanan Bülent Şık'ın beraat talebi reddedildi

12 yıla kadar hapis cezası istenen Şık'ın davası 26 Eylül'e ertelendi

30 Mayıs 2019 15:05

Gıda mühendisi Bülent Şık'ın, kansere yol açan ürünlerle ilgili yazı dizisi nedeniyle yargılandığı davanın 2. duruşması İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Şık hakkında Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen bir araştırmanın sonuçlarını haberleştirdiği için, “açıklanması yasaklanan bilgileri açıklama” ve “göreve ilişkin sırrın açıklanması” suçlamalarından 12 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Mahkeme esasa ilişkin savunma için süre vererek davayı 26 Eylül saat 14:00’e erteledi.

Şık'ın avukatlarından Can Atalay söz alarak, dosyaya gelen bilirkişi raporu ile Sağlık Bakanlığı’nın raporunun savunmalarını doğrular nitelikte olduğunu ifade etti. Bilirkişi raporunun, söz konusu bilgilerin sanık tarafından yayılmadığını, sanıktan önce kamuoyunca bilindiğini doğruladığını aktaran Atalay, niteliği bakımından gizli kalması gereken belgelerin Bülent Şık tarafından açıklanmadığını, ve suçun maddi unsurlarının oluşmadığını belirtti. Atalay, "Yargılamayı daha fazla uzatmanın manası yok. Mahkeme bu durumda derhal beraat kararı vermelidir" ifadelerini kullandı.

“Korumak tedavi etmekten önemlidir”

Hâkimin daha önce de derhal beraat talebi olduğunu ve reddedildiğini hatırlatması üzerine Atalay, bu seferki talebin farklı olduğunu, bilirkişi raporunun aynı konuyla ilgili basın yayın organlarında daha önce defalarca haber yapıldığını gösterdiğini belirtti

Savunması için söz alan Bülent Şık, “Korumak tedavi etmekten önemlidir” ilkesine dayanarak beyanda bulunacağını söyledi. Şık hazırlanan bilirkişi raporunda, kendi yazılarından önce de benzer haberlerin yayımlandığının tespit edildiğini ifade etti.

Mahkemenin Sağlık Bakanlığı’na sorduğu soruların bakanlık tarafından net olarak yanıtlanmadığını belirten Şık, halk sağlığı söz konusu olduğu hâlde bakanlık verdiği yanıtlarla, yaptığım şeyi suç olarak nitelendirmekten öteye gitmiyor dedi. Bakanlığa şu soruyu sormak gerekiyor diyen Şık, "Araştırmadan elde edilen bilgiler insan sağlığı, özellikle de çocuk sağlığı açısından çeşitli riskler olduğunu gösteriyor. Bakanlık bu riskleri bertaraf etmek için ne gibi önlemler almış ya da ne gibi girişimlerde bulunmuştur" ifadesini kullandı.

"Bunu hatırlatıyor olmak bile üzücü"

Bilimsel çalışmaların öncelikle toplumsal sorunlara çözüm üretmek için yapıldığını aktaran Şık, bunu hatırlatıyor olmak bile üzücü diyerek Bakanlığın çalışmasının ciddi bir toplumsal soruna nasıl çözümler oluşturabileceğimizi söyleyen bir çalışma olduğunu söyledi.

İnsanların hasta olmasına yol açan, çocukların sağlıklı bir çevrede büyüme haklarını elinden alan bu yaygın kirlilik meselesi çözülebilir bir meseledir. Akademik çalışmalarda kanser hastalığının %80 oranında kirli bir çevrede yaşamaktan kaynaklandığı belirtiliyor" ifadelerini kullanan Şık, bu bağlamda bakıldığında çözülebilir nitelikte bir sorunu ötelemenin, çözümden kaçmanın, anlaşılabilir bir tutum olmadığını söyledi

"Yargılanan bir bilim insanının akademik bakış açısıdır"

Şık'ın avukatlarından Antalya Barosu Başkan Yardımcısı Cenk Soyer beyanda bulundu. Soyer, "Burada yargılanan bir bilim insanının akademik bakış açısıdır. Sağlık Bakanlığı böyle bir rapor karşısında harekete geçeceğine burada Bülent Şık yargılanıyor" dedi.

Can Atalay yeniden söz alarak, beraat talebine ilişkin karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatteyse esas hakkındaki savunma için süre verilmesini talep etti. Atalay’ın beyanının ardından duruşmaya 5 dakika ara verildi.

Duruşma ertelendi

Mahkeme ara kararında derhal beraat ve Sağlık Bakanlığı’na rapora karşı ne gibi tedbirler alındığı yönünde soru sorulması taleplerini reddetti. Esasa ilişkin savunma için süre veren mahkeme, davayı 26 Eylül saat 14:00’e erteledi.
 

Bülent Şık: Belirli bir yerleşim bölgesinde sınırlı olmadığı, bütün memleket meselesi olduğunu anlatmak gerekiyor

Duruşma sonrası Bülent Şık şöyle konuştu:

"Bu duruşmada hem bilirkişi raporu hem de Sağlık Bakanlığı'ndan son anda gelen yazıya yanıt konu oldu. Bilirkişi raporu zaten hepinizin malumu. Gerek Kocaeli, gerekse Tekirdağ, Kırklareli, Edirne'nin Ergene Havzası'nda kanser sorunu çok uzun süredir var. En az 25 yıldır sürekli gündemde. Bu sorunun tespitini yapmak hem de çözümü konuşmak için böyle bir çalışma yapmıştık. Burada Sağlık Bakanlığı'dan net bir yanıt gelmedi. Özünde gönderdiği sözleşme dışında herhangi bir cümle, açıklama, mahkemenin talep ettiği bilgiye yönelik yanıt yok. Böyle bir net yanıtın da Sağlık Bakanlığı tarafından artık mahkemenin geldiği noktada verilemeyeceğini düşünüyorum. Bakanlık aslında konuyla ilgili çalışmalar üç yıl öncesinden bitmesine rağmen bugün duruşmada dile getirdiğim gibi çalışmada elde edilen bilgiler, bulgular hem yaygın kirlenmenin tespitini hem de bu sorunu nasıl çözebileceğimize işaret etmesine rağmen hiçbir şey yapmayarak aslında çok pasif bir noktada durmayı tercih ediyor.

Burada sadece Sağlık Bakanlığı'na da görev düşmüyor. Duruşmada da dile getirdim; gerek Tarım Bakanlığı gerek Çevre Bakanlığı, gerekse yerel yönetimler yaygın kirlilik sorununu çözmek için mutlaka devreye girmek zorunda. Ama bu harekete geçmek için de bakanlığın elindeki verilerin bir şekilde ortaya çıkması, gündeme gelmesi gerekiyor. Mahkeme hâlâ bilgilerin gizli olduğu iddiası üzerinden davayı sürdürüyor. Bizim önemli bir talebimiz oldu mahkemede. Bugünkü duruşmada Sağlık Bakanlığı'nın araştırma çalışması biteli 3 yıl olmasına rağmen elde edilen bilgiler, yaygın bir kimyasal kirlenmeye işaret etmesine rağmen bu konuda ne yapıldığını sorduk. Ve bu sorunun Sağlık Bakanlığı'na yöneltilmesini istedik. Ancak bu talebimiz reddedildi. Sağlık Bakanlığı, ara rapor ya da önlem raporu açıklayıp halk sağlığı açısından acil bir eylem planı ortaya koyabilirdi. Onu yapmadı. Biz geçen duruşmada da dile getirdik. Bakanlık acaba kamu kurumlarını uyardı mı? Herhangi bir önlem açıklama, yerel yönetimleri uyardı mı sorusuna yönelttik. Konuyla ilgili herhangi bir önlem açıklama, kamu kuruluşlarına giden bir yazı var mı? Bunların hepsi soruldu. Konu sadece benim yaptığım açıklamanın gizli olup olmadığı noktasında duruyor. Aslında bu meselenin en küçük kısmı. Çalışma biteli üç yıl geçti. Aynı kirlilik sorunu orada devam ediyor.

Nasıl bir karar çıkacağını bilmiyorum. Sonuçta bu yargılamanın yarattığı bir mağduriyet elbette var. Mesele hepimizi ilgilendiriyor bunu anlatmaya özen gösteriyorum. Bu gıda maddeleri Türkiye'nin her tarafına gidiyor. Çalışmanın odak noktalarından birisi Marmara. Marmara Bölgesi'nden çıkan balıkları herkes yiyor. Belirli bir yerleşim bölgesinde sınırlı olmadığı, bütün memleket meselesi olduğunu anlatmak gerekiyor"