Gündem

Bülent Arınç “Kozmik Oda’yı siz mi açtınız?” sorusuna yanıt verdi: Erdoğan, İlker Başbuğ'a 'Açarsanız iyi olur' demiş...

“Ne Adalet Bakanı’na, ne şuna, ne buna ‘Burada ne oldu’ demedim”

04 Kasım 2019 17:06

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç, 2009’da Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde yürütülen ‘Kozmik Oda’ soruşturmasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Genelkurmay Başkanlığı’nın içinde bulunan ‘Kozmik Oda’nın açılmasını sağlayan isim olduğu konusundaki suçlamaları reddeden Arınç, “İlker Başbuğ, Başbakanımız sayın Erdoğan ile konuşmuş, Erdoğan da ‘Açarsanız iyi olur, kuşku ortadan kalkar’ demiş. Onun üzerine Başbuğ girmeleri talimatı vermiş” sözlerini kullandı. Soruşturmada kendisinin ‘mağdur’ olduğunu söyleyen Arınç, “Ben bir gün ne Adalet Bakanı’na, ne şuna, ne buna ‘Burada ne oldu’ demedim. Çünkü benim işe müdahil olmam farklı anlaşılabilirdi” diye konuştu. Arınç, “Senaryo icra edilmiş ama benim dışımda” ifadelerini kullandı.

Gazeteci Kemal Öztürk’ün YouTube kanalına konuk olan Arınç “Kozmik Oda’yı siz mi açtınız?” sorusuna, “Bu külliyen yalandır, katmerli iftiradır” yanıtını verdi. Arınç konuya ilişkin şu açıklamada bulundu:

Bugüne kadar belki üç beş programda bunu anlatıyorum. Anlamak istemiyorlar Bunun üzerinden beni suçlamaları kolay ve basit. Geçenlerde bir genel başkan da üç beş gün önce tam adımı söylemiyor da bir Kozmik Oda var gibi bir sorumsuzca laf sarf etmişti. Buna da bir yere yazdık ettik. Allah ona da şifalar versin.

“Böyle suikast olmaz, olsa olsa bu bir tarassuttur’ dedim”

Bu olayla ilgili olarak çok söylediğim şeyleri bir daha tekrar edeyim. Birincisi; 2009 Aralık’ta İzmir ve Manisa’daki bir programa katılıyordum. Koruma memurum ‘Ankara’ya gitsek iyi olur. Size suikast iddiası var. Subayları götürmüşler’ dedi. Ankara Emniyeti’nden aradıklarını söyledi. Emniyet Müdürü’nü çağırdım, ‘Nedir bu hadise?’ diye sordum. Cumartesi günü bir ihbar yapılmış, Bülent Arınç’ın evini gözetleyen, suikast yapma girişiminde bulunan iki üç kişi var. ‘Şu pastanenin önüne park edecekler, araçlarının plakası şudur’ falan filan. Emniyet mensupları onları gözaltına almışlar. Seferberlik biriminden mi, özel kuvvetlerden mi birisi olduğunu öğrenmişler. Elinden adres yazılı bir kağıt çıkmış. Gözaltına alınanlarının evlerini aramaya gitmişler bazı dökümanlar bulunmuş, ondan sonra soruşturma devam ediyor.

Bu konuyla ilgili benim üzerinden böyle bir şey yapıldıysa hiçbir ilgim yok. Hiçbir irtibatım yok. ‘Suikast ihbarı yapıldı’ diye ağzımı açtığım bir tek kelime yok. ‘Yetişin bana suikast yapacaklar’ gibi ağzımdan hiçbir kelime çıkmadı. Belki o zamanları siz de hatırlarsınız. Bir şey söyledim: “Böyle suikast olmaz, olsa olsa bu bir tarassuttur” dedim. Yani ‘Olsa olsa bu bir gözetlemedir’ dedim.

MGK toplantılarına gidiyoruz, askerden ‘Geçmiş olsun, emin olun bizden hiç kimse bir şey yapmaz, size saygısızlık yapmayız. Bu bir komplodur bu bir kurmaca harekettir’ demelerini bekledim ama karşımızda duruyorlar ağızlarını açmıyorlar. Ben yine onları suçlamadım. Sonra Genelkurmay Başkanı ‘Biz Baki isimli bir albayı gözetleme görevi vermiştik, onlar bu görevi yerine getirdiler’ dedi.

“Başbakanımız ‘Açarsanız iyi olur’ demiş”

Sonra arama kararı alındı. Bunların FETÖ’cü hâkim ve savcı oldukları ortaya çıktı daha sonra. Kozmik Oda’da arama yapmak üzere gittiler. O sırada bir tartışma yaşanmış tamamen benim dışımda. İlker Başbuğ, ‘Burası bizim mahremimizdir, giremezsiniz’ demiş. İlker Başbuğ, Başbakanımız sayın Erdoğan ile konuşmuş, Erdoğan da ‘Açarsanız iyi olur, kuşku ortadan kalkar’ demiş. Onun üzerine Başbuğ girmeleri talimatı vermiş.

“Ne Adalet Bakanı’na, ne şuna, ne buna ‘Burada ne oldu’ demedim”

Sanıyorum arada 3-4 günlük bir zaman farkı var. Girmişler almışlar, götürmüşler ama biz bunları uzaktan takip ediyoruz. Muhalefet partileri soru önergeleri veriyorlar, şablon cevaplar veriliyor. Bazen soruyorum ‘Soruşturma devam ediyor’ diyorlar. Ben bir gün ne Adalet Bakanı’na, ne şuna, ne buna ‘Burada ne oldu’ demedim. Çünkü benim işe müdahil olmam farklı anlaşılabilirdi.

“Müdahlillik başvurum reddedildi”

Ben aktif siyasi hayata veda ettikten sonra, Mustafa Bilgili ve arkadaşları hakkında Yargıtay’da dava açıldı. Ben de ‘suçtan zarar gören’ sıfatıyla müdahillik dilekçesi hazırladık. Mahkeme, ‘bu devlete karşı işlenmiş bir suçtur siz de görevinizden ayrıldığınıza göre müdahillik talebini kabul etmiyoruz’ dedi. Ben buna saygı duyuyorum.

“Mahkeme kararında benimle ilgili hiçbir şey yok”

O mahkeme kararını verdi; içinde benimle ilgili bir tek şey yok. Allah’tan korksunlar, hâkim ve savcılar ile ilgili karar verildi hiçbirisinde ‘Bülent Arınç bize talimat verdi’, ‘Bülent Arınç, Kozmik Oda’ya girmemizi temin etti’ gibi bir tek ifade bulurlarsa ben her şeyi kabul ederim. Sosyal medyaya bakarsanız, ben kapıları açtırmışım, oradan çıkan bilgiler şu kadar insanın hayatına kastedilmiş. Yalan, iftira, ahlaksızlık.

Bir mahkeme kararı var. İkincisi sayın İlker Başbuğ bir gazeteye uzun uzun mülakatlar veriyor, bir tek yerde benim dahlimin olduğunu söylemiyor. Aksine benim mağdur olduğumu bir şekilde ifade ediyor. Diyor ki, açılması konusunu Başbakanımıza sordum. ‘Açılsa iyi olur’ dedi. ‘Ben de doğru buldum. Kozmik Oda’ya girilmesi talimatını verdim’ diyor. Benimle ne ilgisi var bunun? Hiçbir ilgisi yok. Senaryo icra edilmiş ama benim dışımda.

Başbuğ ne demişti?

İlker Başbuğ, 11 Şubat 2019’da Hürriyet’ten İpek Özbey’e verdiği röportajda Kozmik Oda’da Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve Uğur Mumcu suikastlarıyla ilgili bilgi arandığını söylemişti. Başbuğ, odanın aranmasına izin vermemesi durumunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) bu suikastlardan sorumlu tutulacağını ifade ederek “Biz bu iddiaların çürütülmesinin gerekli olduğu kanaatine vardık. İddialar çok vahimdi. Ciddiye almadan aratmamak olabilir miydi, olabilirdi. Ama iddiaların daha güçlenerek, bugün değil ama yarın Silahlı Kuvvetler’in karşısına getirilmeyeceğinin garantisi var mı? Bu iddianın ortadan kaldırılması bizim için hayatiydi” demişti. Başbuğ daha sonra yaptığı açıklamada “Bugün olsa yine Kozmik Oda’yı açardım” sözlerinin maksadını aştığını söylerken “O cümleyi geri alıyorum” dedi.

Kozmik Oda soruşturması

Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu'ndaki (STK) mühürlü kozmik odaların kapısı yüz ve parmak izi tanıyan, 17 haneli şifrelerle açılıyor.

Çok sınırlı sayıda personelin girmek için yetkili olduğu odalarda, olası bir savaşta devlet büyüklerinden işadamlarına kadar ülke için önemli olan isimlerin nasıl ve nerede korunacağına dair detaylı planlar yer alıyor.

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast iddialarıyla başlatılan ve Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'nın "kozmik odaları"nda günlerce süren aramalarla devam eden soruşturmada Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'nda 20 gün boyunca arama yapılmıştı.

dönemin Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı 11 ve 16 No'lu odalarda 25 Aralık 2009'da kendisi arama yapmak istedi. Genelkurmay Seferberlik Tetkik Dairesi Başkanlığı'nca yazılan yazıda, binanın 1. katında bulunan 11 ve 16 numaralı çift kilitli çelik kapılarla muhafaza edilen odalardaki bilgi, belge ve arşiv kayıtlarının devlet sırrı niteliğinde, devletin güvenliğiyle ilgili doğrudan bilgiler içerdiğinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 125. maddesi gereği cumhuriyet savcılığına bu odalara giriş izni verilemeyeceği belirtildi. Bunun üzerine, Bilgili yerine dönemin Ankara Hakimi Kadir Kayan, 26 Aralık 2009'da Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı 11 ve 16 No'lu odalarda arama yapmaya başladı. Kayan'ın 20 gün süren araması sonucu CD, dosya ve harddisklerden oluşan "gizli belgeler" dışarı çıkarılarak, bugün FETÖ ile bağlantılı oldukları tespit edilen TÜBİTAK uzmanı bilirkişilere çözümletildi. Kozmik odalarda yapılan ve 27 Aralık 2009'da başlanan aramalar 20 Ocak 2010'da tamamlandı.  Genelkurmay Başkanlığı'nın o günlerde tuttuğu tutanaklarda, odalardaki belge ve arşiv kayıtları, devlet sırrı niteliğinde, devletin güvenliğiyle ilgili doğrudan bilgiler içerdiğinden bu odalara giriş izni verilemeyeceği belirtilerek, "Bu açıklamaya rağmen Hakim Kadir Kayan tarafından bugüne kadar yapılan incelemelerden 1970'li yıllardan günümüze kadar yüklenen suçla ilgisi olmayan devlet sırrı niteliğindeki tüm bilgilere nüfuz edilmiştir" denilmişti.

Yıllarca Bilgili'de bulunan soruşturma dosyası, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığındaki yeni iş dağılımının ardından Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosuna verilmişti. Büroda görevli savcı, 38 şüpheli asker hakkındaki soruşturmayı Mart 2015'te "takipsizlik" kararıyla sonuçlandırmıştı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, daha sonra "Kozmik Oda" soruşturmasında, Türk Silahlı Kuvvetleri personeline "kumpas" kurulduğuna yönelik deliller elde edilmesi üzerine aralarında eski polisler ve TÜBİTAK personelinin de bulunduğu bazı zanlılar hakkında soruşturma açmıştı.

İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından görülen davada  eski savcı Mustafa Bilgili'ye, FETÖ üyeliği, devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme suçlarından 17 yıl 1 ay hapis cezası verildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, "Kozmik Oda'da Kumpas" davasında eski hakim Halil İbrahim Kütük'e, "FETÖ üyeliği" ve "devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme" suçlarından toplam 12 yıl 1 ay hapis cezası verdi.

Kozmik Oda aramasının ardından Yargıtay üyesi yapılan Kadir Kayan, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana firari. Sanıklardan Bilgili ve Şadan Sakınan'ın terör örgütünün gizli haberleşme programı ByLock kullanıcısı oldukları da ortaya çıkmıştı.