Gündem

Bulaç: Türkiye'nin İhvan'ı yanlış yönlendirmesi darbeye ve Mursi'nin idamına zemin hazırladı

"İddiaya göre Mursi, Türkiye’den 'direnin' talimatını almış"

21 Mayıs 2015 10:15

Zaman yazarı Ali Bulaç, Mısır'ın devrik cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye verilen idam kararında "Türkiye'nin rolü ne?" sorusuna cevap aradı. Mursi ve arkadaşlarının idamını isteyen savcıların öne sürdüğü iddialara dikkat çeken Bulaç, "İddiaya göre, darbe ihtimalinin belirmesi üzerine oğlunu Türkiye’ye gönderen Mursi, Türkiye’den 'direnin' talimatını almıştır" dedi. "Mısır’ı askeri darbeye götüren gelişmelerden en önemli olanı Türkiye’nin İhvan yönetimindeki Mısır’la kurmaya çalıştığı ilişki biçimi oldu" diyen Bulaç, "Maalesef Türkiye’nin bölgeye ilişkin cehaleti, gemlenemez  ihtirasları, İhvan’ı yanlış yönlendirmesi ve “Yeni Osmanlıcılık” adı altında hortlayan İttihatçılığı Mısır ve Suriye’nin bu hale gelmesinde rol oynadı, bölgeye felaket getirdi.

Bulaç'ın Zaman'da "İdam kararlarında Türkiye’nin rolü" başlığıyla yayımlanan (21 Mayıs 2015) yazısı şöyle:

Mısır’ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile yüzlerce kişi hakkında verilen idam kararları vicdanları infiale sürükledi.

İdam kararları peşpeşe geliyor: Bu sene (2015) 24 Mart’ta 529; 5 Şubat’ta 183, 11 Nisan’da aralarında Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii’nin de bulunduğu 13 kişiye idam, 37 kişiye müebbet hapis cezası verildi. 16 Mayıs günü ise önce 20 yıl hapis cezasına çarptırılmışken 17 arkadaşıyla Muhammed Mursi’nin cezası idama çevrildi.

İdam kararlarına Sünni dünyanın pek itibar ettiği Yusuf el Kardavi’nin de dahil edilmiş olması Ortadoğu’nun genelinde yeni bir baskı dönemine girdiğimizin işaretidir. Sadece siyasiler değil, baskı rejimlerine karşı olan alimler de hedef seçiliyor.

Mısır’da olup bitenler üzerinde çok yönlü düşünmek lazım. 3 Temmuz (2013) darbesine yol açan birden fazla faktör sıralamak mümkün. Zaten böylesi altüst oluşları tek bir sebebe irca etmek doğru değil, mümkün de değil. Biz, önümüzdeki zamanlarda ışık tutması dolayısıyla darbe sürecinde Türkiye’nin oynadığı rolü anlamak durumundayız.

Mursi ve arkadaşlarının idamını isteyen savcıların öne sürdüğü iddialara ve Mısır medyasında yer alan haberlere göre Mursi, Mısır’ın genel ulusal çıkarları aleyhine olmak üzere Türkiye ile ilişkiler içine girmiştir. Yurtdışı iki bağlantısı önemli (!) suç delili olarak öne sürülmektedir. Bunlardan biri Gazze’de Hamas’la, diğeri Türkiye ile ilişki kurması. Yine iddiaya göre darbe ihtimalinin belirmesi üzerine oğlunu Türkiye’ye gönderen Mursi, Türkiye’den “direnin” talimatını almıştır. İstihbarat generali Azeb’e göre, İhvan üyelerinin yattığı hapishane baskınını Türkiye ve Hamas ortaklaşa planlamışlardır.

Bu iddiaların İhvan mahkumlarına idam ve müebbet hapis cezaları verilmesi için öne sürülmüş uydurma şeyler olduğunu düşünebiliriz. Nitekim İhvan’a verilen ağır cezalar da bu fiillerden dolayı değil, bunların tamamı birer bahane, yukarıdan direktif alan yargının kendini hukukla ilişkilendirmeye çalıştığı bir pamuk ipliği. Asıl zamirde yatan sebep başka!

Halkın oyunu alarak cumhurbaşkanı seçilen Mursi’yi ve İhvan’ı idama götüren süreci başlatan faktörler sıralanırken, Mursi’nin “İhvan” adı verilen bir cemaatten talimat aldığı; Mısır’ı otoriter bir rejime doğru götürdüğü ve kendi programını diğer kesimlere kabul ettirmek üzere hareket ettiği iddia edilir. Bu iddiayı 3 Temmuz cuntası yanında başlangıçta İhvan karşıtlığıyla öne çıkan liberaller, Arap milliyetçileri ve solcular yüksek sesle dillendirmektedirler. Mısır darbesini zımnen destekleyen Batı dünyası da söz konusu argümanlara sığınarak darbeye olan tepkiyi hafifletmeye çalışıyor. Fakat bu suçlamaların ciddiye alınır bir yanı yok. Mursi’nin İhvan’dan talimat aldığı kesin değil; İhvan Mısır’ın zararına çalışan bir cemaat değil; Mursi kendi programını başkalarına zorla uygulatacak zamana sahip olmadı; ayrıca hâlâ “çoğunluk faktörü”nün rol oynadığı demokrasilerde bu soruna çözüm bulunmuş değil.

Mısır’ı askeri darbeye götüren gelişmelerden en önemli olanı Türkiye’nin İhvan yönetimindeki Mısır’la kurmaya çalıştığı ilişki biçimi oldu. Türkiye, İhvan’ın seçimleri kazanmasıyla öyle bir hava estirdi ki, sanki Mısır’ın önderliğinde Arap âlemi Türkiye’nin kontrolüne geçti; bölgenin tamamını içine alacak “Yeni Osmanlı imparatorluğu” kurulmasına ramak kaldı. Buna tuz biber eken son gelişme darbeden iki ay önce Mursi’nin Türkiye ziyareti sırasında Türkiye ve Mısır ortaklaşa ordu kurup Suriye’ye müdahale edip Esed’i devirecekleri yolunda çıkan haberler oldu. Maalesef Türkiye’nin bölgeye ilişkin cehaleti, gemlenemez  ihtirasları, İhvan’ı yanlış yönlendirmesi ve “Yeni Osmanlıcılık” adı altında hortlayan İttihatçılığı Mısır ve Suriye’nin bu hale gelmesinde rol oynadı, bölgeye felaket getirdi.

Bundan sonra Ortadoğu’yu hakiki manada dönüştürmeye aday bütün İslami hareket ve oluşumların sistemli bir biçimde tasfiye edilmeleri süreci başladı. Türkiye’nin dahil olduğu bu musibetlerle dolu süreçten şimdilik sadece Tunuslu Müslümanlar kendilerini kısmen koruyabilmektedirler. Bölgede sadece İhvan değil, İslami hareketler idam edilmek isteniyor.