Gündem

"Bugün anayasaya aykırı biçimde verilen kadro, yarın geri alınabilir"

"Taşeron işçilerin daha fazla hukuksuzluğa, haksızlığa karnı toktur"

21 Aralık 2017 15:36

Sendika Uzmanı Onur Bakır, taşeron işçi yasasına ilişkin olarak, "Kadro talebinin özünde 'yasal güvence' yatıyor" dedi. "Ancak anayasanın açıkça ihlal edildiği bir ülkede, kimsenin yasal güvencesi olmaz" diyen Bakır, "Bugün anayasaya aykırı biçimde verilen kadro, yarın anayasaya aykırı biçimde geri alınabilir" iddiasında bulundu. 

Bakır'ın Evrensel'de kaleme aldığı yazı şöyle:

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun, taşeron işçi yasası ile ilgili olarak “Çok yakın zamanda, bir iki gün içerisinde bütün detayları herkes, tüm kamuoyu öğrenmiş olacak” sözlerinin üzerinden beş gün geçti. Hükümet yetkililerinin verdiği tarih bir kez daha tutmadı. Hazırlanan yasa taslağı, kamuoyundan sır gibi saklanmay a devam ediyor. Taslak ortada yok ama kulislerden sızan bilgilere dayanan haberlere göre Hükümet, düzenlemeyi bir kanun hükmünde kararname (KHK) ile yapacak. Hükümet yetkilileri, bu iddiayı reddetmedi, yalanlamadı! Bir zımni kabul, bir susarak teyit etme durumu söz konusu. Tam da bu noktada, olası bir KHK’nin yaratacağı sorunları tartışmak gerekiyor.

Anayasa'ya aykırılık sorunu

Anayasa’nın 121. maddesine göre olağanüstü hal süresince “Olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda” KHK’ler çıkarılabilir. Taşeron işçiler konusunun OHAL ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı açıktır. Öte yandan OHAL döneminde çıkarılacak KHK’lerin uygulanma süresi, OHAL süresi ile sınırlıdır. Ancak taşeron işçilere ilişkin düzenlemenin uygulanması OHAL süresinin sonrasına da sarkacak niteliktedir, yani süreklidir. Dolayısıyla taşeron işçilere ilişkin düzenleme, KHK ile yapılırsa, bu açıkça Anayasa’ya aykırı olacaktır. KHK ile hiçbir ayrım gözetilmeden tüm taşeron işçilere kadro verilse bile Anayasa ihlal edilmiş olacak. 

Yıllardır taşeron zulmü altında inim inim inleyen ve acilen kadro bekleyen taşeron işçiler, “Anayasa’ya aykırı ya da değil. Ben kadroma bakarım. Ötesi beni ilgilendirmez” diyebilir. On binlerce taşeron işçinin üyesi olduğu sosyal medya gruplarındaki bazı yorumlar, üç aşağı beş yukarı bu minvalde. Oysa bu yaklaşım, kadro talebinin özüne aykırı. Çünkü kadro talebinin özünde “yasal güvence” yatıyor. Ancak anayasanın açıkça ihlal edildiği bir ülkede, kimsenin yasal güvencesi olmaz. Bugün anayasaya aykırı biçimde verilen kadro, yarın anayasaya aykırı biçimde geri alınabilir! 

Turgut Özal’ın veciz deyişiyle söyleyecek olursak “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” yaklaşımının ülkeyi getirdiği hal ortadadır. Kamuda taşeronlaştırmanın yasalara aykırı biçimde bu denli yaygınlaşması, tam da bu anlayışın ürünüdür. Fakat hukuksuzluk, hukuksuzlukla çözülemez! Hak yoksa hukuk yoksa kadronun da kıymeti yoktur. Anayasanın ve demokrasinin askıya alındığı koşullarda verilecek bir kadro; güvence sağlamaz, taşeron işçilerin beklentilerini karşılamaz, sorunlarını çözmez. Anayasa’ya aykırı OHAL KHK’leri ile devlet memurlarının kadro güvencesinin yok sayıldığı, yüz binlerce kamu görevlisinin KHK’lerle ihraç edildiği bir süreçte, aynı yöntemle taşeron işçilere verilecek kadronun bir karşılığı yoktur! 

AYM'ye başvuramama sorunu

Anayasa’nın 148. maddesine göre OHAL KHK’leri ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine başvuru yapılamaz. Ancak Anayasa Mahkemesi daha önce, OHAL KHK’lerinin gerçekten OHAL KHK’si olup olmadığına, Anayasadaki kurallara uyulup uyulmadığına bakıyor; aksi yönde bir sonuca varırsa, OHAL döneminde çıkarılan KHK’leri anayasal denetime tabi tutuyordu. Ancak Anayasa Mahkemesi, son kararında bu içtihadından vazgeçti. Anayasa Mahkemesi, artık OHAL KHK’lerine ilişkin başvuruları esastan incelemeksizin reddediyor. 
Dönelim meselemize. Eğer taşeron işçilere ilişkin düzenleme KHK ile yapılırsa, bu KHK ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine başvuru yapılsa bile Anayasa Mahkemesi bu başvuruyu reddedecek. Kadro kapsamı dışında tutulan taşeron işçiler, haklarını Anayasa Mahkemesinde arayamayacak! Örneğin 5018 sayılı Kanun kapsamındaki özel bütçeli kuruluşlardaki taşeron işçilere kadro verilirken, bu Kanun kapsamında olmayan özel bütçeli kuruluşlardaki taşeron işçilere kadro verilmezse, bu kuruluşlardaki işçiler anayasal eşitlik ilkesine dayanarak Anayasa Mahkemesine gidemeyecek. 

Meclis'in baypas edilmesi sorunu 

Hükümet yetkililerinin yaptıkları açıklamalar, birçok farklı taşeron işçi grubunun kadro kapsamında olmayabileceğine işaret ediyor. Bu açıklamalara göre: 1) Belediyeler ve il özel idarelerinde çalışan taşeron işçilerin, 2) KİT’lerde çalışan taşeron işçilerin, 3) 5018 sayılı Kanun kapsamında olmayan özel bütçeli kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin, 4) Personel çalıştırılmasına dayalı ihaleler dışındaki ihaleler ile çalıştırılan işçilerin durumu belirsiz. Öte yandan kapsamda olanlar da güvenlik soruşturması ve sınavdan geçirilecek. Bu durumda yüz binlerce taşeron işçi dışarıda kalacak. 

Eğer Meclis baypas edilerek KHK ile düzenleme yapılır, bazı işçiler kapsam dışı bırakılırsa bir oldubitti durumu söz konusu olacak. Dışarıda kalan işçilerin itirazlarını yükseltme olanakları çok büyük ölçüde sınırlanacak. Oysa yasa tasarısının Meclise sevk edilmesi halinde, hem Komisyon hem Genel Kurul aşamasında verilecek önergeler ile tüm taşeron işçileri kapsayan bir düzenlemeye gidilmesi olanaklı. 
Yüz binlerce taşeron işçinin gözü kulağı Mecliste iken, Meclis mesaisi sırasında Hükümetin taleplere kulaklarını tıkaması daha zor. Tasarı Mecliste görüşülürken; Mecliste, işyerlerinde ve alanlarda etkili bir mücadele yürütülmesi halinde sonuç almak mümkün. Ancak KHK ile düzenleme yapılması durumunda, bu haklı mücadelenin önü büyük ölçüde kapanmış olacak. 

Eşit haklar sorunu 

Taşeron işçi yasası ile ilgili tek sorun kapsam değil. Taşeron işçilerin hangi koşul ve şartlarla, hangi ücret ve haklarla kadroya geçirileceğine ilişkin de ciddi belirsizlikler var. Hükümet cephesinden gelen açıklamalar, geçişin “mevcut hak ve ücretlerle” yapılacağına işaret ediyor. Bu durumda, yaşanmakta olan büyük adaletsizlik devam edecek. Kadrolu çalışan emsalleri ile aynı kıdeme sahip, aynı vasıflara sahip, aynı işi yapan taşeron işçiler, daha düşük ücret ve haklarla çalışmayı sürdürecek. KHK ile düzenlemeye gidilmesi durumunda, taşeron işçilerin eşitlik ve adalet talepleri de güme gidebilecek. Düzenlemeyi tartışma ve düzeltme olanağı çok büyük ölçüde kısıtlanacak. 

Sendikaların ve işçilerin yok sayılması sorunu

Taşeron işçilerle ilgili yasal düzenleme, yüz binlerce taşeron işçiyi, bu işçilerin sendika ve derneklerini yakından ilgilendiriyor. Oysa Hükümet, hazırlıklarını kapalı kapılar ardında yürütüyor. İşçilerle, sendikalarla, derneklerle çalışmalarını paylaşmıyor, onların görüş ve taleplerini almıyor. Hükümet, işçileri ve örgütlerini alenen yok sayıyor! KHK ile düzenlemeye gidilmesi halinde, bu antidemokratik tutuma tüy dikilmiş olacak. İşçiler gelecekleri hakkında söz sahibi olamayacak. Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir! “Ben yaptım oldu” anlayışı yarın da devam edecek.  

Sonuç niyetine

Yapılmaması gereken bellidir. Taşeron işçiler sorunu, bir gece yarısı KHK’si ile oldubittiye teslim edilmemeli, hukuksuzlukta ısrar edilmemelidir. Yapılması gereken bellidir. Hazırlanan tasarı derhal kamuoyuna açıklanmalı, sendikaların ve işçilerin görüşlerine sunulmalıdır. Bu çerçevede tasarıya son hali verilerek, tasarı Meclise sevk edilmelidir. Mecliste mesele tüm detayları ile ele alınmalı, tüm taşeron işçileri kapsayacak, ayrımsız-şartsız tüm taşeron işçileri, eşit hak ve ücretlerle kadroya geçirecek bir yasa çıkarılmalıdır. Bu, Anayasa’nın gereğidir. Bu, demokrasinin gereğidir. Bu, taşeron işçilere verilen ancak tutulmayan sözlerin gereğidir. Aksi hukuksuzluktur, haksızlıktır. Taşeron işçilerin daha fazla hukuksuzluğa, haksızlığa karnı toktur!