Türkiye’den Avrupa Birliği (AB) ülkelerine 2018’de giden tarım ürünlerinden, uygun bulunmayan 318 parti üründen 113’ünün geri gönderilme gerekçesi pestisitler, yani tarım zehirleri. Avrupa Komisyonu, Türkiye'den ithal edilen limon, yeşil biber, nar ve asma yaprağındaki pestisit kalıntıları nedeniyle, bu ürünlerin daha sık analiz edilmesine karar verdi.
Konuyla ilgili bir basın açıklaması yayınlayan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, yasaklı pestisitlerin Türkiye’de kullanımına devam edildiğini ifade ederek denetimlerin yeterli olmadığını açıkladı.
bianet'in haberine göre Dernek söz konusu olayı dört başlıkta inceleyerek, ürünlerin neden geri döndüğünü ve çözüm için neler yapılması gerektiğini açıkladı. Dernek tarafından yayınlanan metin şu şekilde:
Tespit Edilen Zehirler Neler?
"Avrupa Birliği Gıda ve Yem Hızlı Alarm Sistem (RASSF) kayıtları, yasaklı pestisitlerin Türkiye’de kullanımına devam edildiğini kanıtlıyor. Söz konusu kayıtlarda Türkiye’den Avrupa ülkelerine gönderilen yeşil biberde, kullanılması yasak olan omethoate, formetanate ve thiophanate-methyl, tarımda kullanımı tamamen yasak olan diafenthiuron; narda kullanılması yasak olan prochloraz ve omethoate kalıntıları ile limonda kullanılması yasak biphenyl isimli pestisitlerin kalıntılarına da rastlandığı görülüyor. Bunlara ek olarak asma yapraklarında hem kanser yapıcı hem de hormonal sistem bozucu özellikteki ditiyokarbamatlı pestisitlerin (maneb, mancozeb, metiram, propineb, thiram ve ziram dahil bir grup pestisit etken maddesine verilen genel isim) kalıntılarına rastlandığı belirtiliyor.
"Ayrıca tespit edilen prochloraz, thiophanate-methyl de Uluslararası Pestisit Eylem Ağı tarafından yayınlanan, hormonal sistem bozucu pestisitler listesinde yer alıyor.
"Öte yandan maneb ve mancozeb, ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) tarafından 2018 yılında yayınlanan kanser yapıcı maddeler listesinde “Grup B-Muhtemel İnsan Karsinojeni” olarak, thiophanate-methyl ise “Grup C-İnsanda Olası Karsinojen” olarak sınıflandırılıyor.
Ürünler neden geri dönüyor?
"AB üyesi ülkeler ithal ettikleri gıda ürünlerini iç piyasaya sürmeden önce çeşitli kontrollere tabi tutuyor. Tüketiciyi korumak amacıyla yapılan bu kontrollerde insan sağlığı için zararlı olabilecek fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik risk unsurlarının gıdalarda bulunup bulunmadığı araştırılıyor.
"Avrupa Komisyonu'nun bu kararı almasının en önemli nedeni, bazı gıda ürünlerinde yapılan analizlerde sağlığa zararlı pestisit kalıntılarının çok sık çıkıyor olması. Bu nedenle limon, nar, yeşil biber ve asma yaprağı daha sık analize tabi tutulacak ve sorun tespiti yapılan ürünler kabul edilmeyerek Türkiye’ye geri gönderilecek.
"Avrupa Birliği ülkeleri ithal ettikleri gıda ürünlerini laboratuvar analizlerine tabi tutuyor. Analizler sonucunda eğer uygunsuz bir durum tespit edilirse bu sonuçlar Gıda ve Yem Hızlı Alarm Sistemi’ne (RASFF) kaydediliyor. Bu sistemdeki kayıtlar vatandaş erişimine açık. Dolayısıyla siteye girip Türkiye’den gönderilen gıda ürünlerinde ne gibi uygunsuzlukların tespit edildiğini görmek mümkün.
Türkiye’de durum
"Söz konusu karar, Türkiye’de gıdalardaki pestisit kalıntılarını belirlemeye yönelik çalışmalara ve pestisit kalıntısı yüzünden Türkiye’ye geri gönderilen ürünlerin akıbetine dair soruları akla getiriyor: Türkiye’de tüketilen yeşil biber, nar, limon ve asma yaprağı sağlığa zararlı pestisit kalıntıları içeriyor mu? AB’nin geri çevirdiği ürünler iç piyasaya sunuluyor mu, bu ürünlere ne oluyor?
"Tarım ve Orman Bakanlığı bu konularda herhangi bir bilgilendirme yapmadığı için bu soruların yanıtlarını bilmiyoruz. Bakanlığın internet sitesinde konuyla ilgili bilgi yer almadığı gibi, bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda da söz konusu soruların yanıtı bulunmuyor. Oysa Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yetkilileri tarafından, Gıda Güvenliği Bilgi Sistemi’ne, ülke genelindeki tüm gıda ve yem işletmeleri, bu işletmelere yönelik denetimler, alınan numuneler, numunelerin analiz sonuçları, işletmelere uygulanan idari yaptırımlar, ithalat ve ihracat kayıtları gibi bilgiler giriliyor. Ancak RASSF sisteminin aksine bu bilgiler halka açık değil; yani denetim ve analiz sonuçları vatandaş ile paylaşılmıyor.
"Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Genel Müdürü, Batur Şehirlioğlu, 'Avrupa Komisyonu tarafından alınan karar, iç pazarda da bu ürünlerdeki denetim ve analizlerin artırılması gerekliliğini gündeme getiriyor. Ancak Tarım ve Orman Bakanlığı’nın buna yönelik bir stratejisi olup olmadığı merak konusu' diyor.
"İhracattan geri dönen ürünler, iç piyasaya sunulmadan önce kontrollerden geçirilmek zorunda. Bu kontrolleri yapmaksa Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sorumluluğunda. Ancak Bakanlığın yaptığı kontrollerde ihracatçı firmadan ürünlerin hangi sorun nedeniyle iade edildiğine dair resmi bir belge istenmiyor. İhracatçı firma iade nedenini kendisi beyan ediyor. Geri gönderilen ürünlerde ihracatçı beyanının yeterli görülmesi var olan sistemi kötüye kullanıma açık hale getiriyor. Gıda kontrol görevlileri şüphelenmediği sürece kötüye kullanımı anlamanın bir yolu yok. Eğer ihracatçı firma yanlış beyanda bulunursa bu durum, pestisitli ürünlerin iç piyasaya girmesi konusunda risk oluşturabilir.
Çözüm için neler yapılmalı?
"Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Avrupa Pestisit Eylem Ağı ile ortaklaşa yürüttüğü Zehirsiz Sofralar Projesi ile, pestisitlerin zararları konusunda farkındalık yaratmayı ve Türkiye’deki pestisit kullanımını azaltmayı hedefliyor. 100 sivil toplum örgütünün oluşturduğu Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı da, başlattığı Zehirsiz Kampanya ile Dünya Sağlık Örgütü tarafından “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlenen 13 pestisit etken maddesinin öncelikle ve ivedilikle yasaklanmasını istiyor.
"İhracattan dönen ürünler konusunda ise, firmanın beyanının yanı sıra ihraç edilen ülkeden geri gönderilen ürünlerin hangi gerekçe ile geri çevrildiğini belirten ve ihraç edilen ülke tarafından verilmiş bir evrakın da istenmesi, yapılan kontrollerin güvenilirliğini artıracaktır. Bu konuda mevzuatta bir düzenleme yapılması gerekiyor. Ayrıca, bakanlık tarafından yurt içinde yürütülen, pestisit kalıntısı izleme programlarından elde edilen bilgilerin ve ihracattan geri dönen ürünler için yapılan işlemlerin ayrıntıları ile kamuoyuna açıklanması da bir gereklilik.
"Türkiye'de pestisit kullanımı son on yılda %57 oranında artış gösterdi. Oysa pestisit kullanımı bir zorunluluk değil ve pestisitlere alternatif olacak çeşitli yöntemlerle bu zararları bertaraf etmek mümkün. Bu yöntemlerin uygulanmasını sağlamak ve ekolojik tarım yapan çiftçi sayısını arttırmak için sorumlu birer yurttaş olarak gıda üretim - tüketim süreçlerine müdahil olmamız gerekiyor. Zehirsiz üretimin yaygınlaşması ve zehirsiz sofralar için, doğa dostu tarım yöntemlerini uygulayan çiftçiler desteklenebilir, tüketiciler bu yönde örgütlenebilir, yerel yönetimler ekolojik ürünlerin üretimini ve pazarlanmasını sağlayacak semt pazarlarının kurulmasına öncülük edebilir.
"Pestisit kullanımını sınırlandıran, azaltan ya da sonlandıran uygulamalar ve önlemler insan sağlığını korumanın yanı sıra doğal yaşamı ve biyoçeşitliliği de korumak anlamına geliyor.
"Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı'nın Tarım ve Orman Bakanlığı’na yönelik başlattığı imza kampanyasında, 13 pestisit etken maddesinin yasaklanmasını isteniyor. İmza kampanyası, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın pestisitler konusunda önlem alması ve doğa dostu tarım uygulamalarının yaygınlaşması talebinde bulunuyor."