ABD'den İngiltere'ye, Almanya'dan Japonya'ya çoğu hisse senedi piyasası 2018 yılını düşüşle kapadı. ABD ve İngiltere gibi çoğu borsa, küresel finansal krizin yaşandığı 2008'den beri en büyük kaybını yaşadı. Analistler, 2019 yılı için de ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı ile Brexit gibi kimi belirsizlik yaratan durumlara yatırım yaparken dikkat edilmesi görüşünde.
01 Ocak 2019 06:53
Arkamızda bıraktığımız 2018 yılı finansal piyasalar için sarsıntılı geçti.
Her ne kadar yıl boyunca çoğu hisse senedi piyasasının zirvelere çıktığını görsek de özellikle son çeyrek hem oynaklığın arttığı hem de değer kayıplarının hızlandığı bir dönem oldu.
ABD borsaları, son 10 yılın en kötü kapanışını gerçekleştirdi. Bu da küresel finansal krizin yaşandığı 2008 yılından beri Amerikan borsalarının gösterdiği en kötü performans demek.
Amerikan borsalarına ait Dow Jones endeksi yılı yüzde 5,6; S&P 500 yüzde 6,2 ve teknoloji ağırlıklı olan Nasdaq yüzde 3,9 aşağıda bitirdi.
Aynı şey Avrupa'nın çoğu büyük piyasası için de geçerli.
Londra Borsası'nın gösterge endeksi olan ve 100 şirketten oluşan FTSE 100, yıl içinde toplamda yüzde 12,5 değer kaybetti.
Aynı şekilde Almanya'dan Japonya'ya kadar birçok piyasa yılı düşüşle kapadı.
Bu yüzden analistler ve uzmanlar, 2019'a girerken yatırımcıların daha dikkatli olması konusunda uyarıda bulunuyor.
Borsaların bu yıl bu kadar büyük düşüş yaşaması, ABD ve Çin arasında son aylarda ticaret savaşları kapsamında yaşanan gerilim, Amerikan hükümetinin kapalı olması ve küresel büyümeye dair kaygılara bağlanıyor.
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılması anlamına gelen Brexit süreci de para birimi sterlin ve genel olarak Avrupa borsaları ile İngiltere borsası için belirsizlik yaratmakta.
Gelişmekte olan piyasaları bekleyen riskler
2019 özellikle gelişmekte olan piyasalar için çetin olacak.
ABD Merkez Bankası Fed'in faiz artırmasının beklenmesi doların güçlenmesine, bu da gelişmekte olan piyasalar için sıcak para girişinin gittikçe azalmasına neden olabilir.
ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı ise özellikle Asya piyasaları için risk anlamına geliyor.
Latin Amerika piyasaları için yeni seçilen popülist liderler belirsizlik yaratıyor.
Her ne kadar Brezilya'da sağcı lider Jair Bolsonaro'nun devlet başkanı seçilmesi, ülke piyasasının yükselmesini sağladıysa da izleyeceği politikaların nasıl bir etki yaratacağı henüz bilinmiyor.
Meksika'da ise solcu Andres Manuel Lopez Obrador'un yatırımcı yanlısı politikalar izleyip izlemeyeceği merakla bekleniyor.
Biyoteknoloji ve sağlık sektörleri
Fidelity Investments'ten analist Jurrien Timmer ise bu yıl gelişmekte olan piyasalar için daha iyi geçeceği görüşünde.
Bloomberg'e konuşan Timmer, bu yıl genel olarak bütün hisse senedi piyasalarının daha iyi bir performans izleyeceğini düşünüyor.
Capital Group'un genel müdür yardımcısı Rob Lovelace ise Apple gibi cihaz üreten şirket hisselerine dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor; çünkü bu şirketlerin yeteri kadar ürün çeşitliliğine sahip olmadığını söylüyor.
Ancak Samsung gibi teknoloji şirketlerinin sadece cihaz değil hafıza kartı da üretmesi nedeniyle yatırım için daha makul olduğunu belirtiyor.
Lovelace, biyoteknoloji ve sağlık alanında çok önemli keşiflerin yapıldığını söyleyerek bu sektörlere yatırım yapılabileceği tavsiyesini veriyor.
ABD merkezli yatırım şirketi Invesco'nun şef küresel piyasa stratejisti Kristina Hooper, gelişmekte olan piyasalar hisse senetleri ve teknoloji senetlerine yatırım yapılması görüşünde.
Bloomberg'e konuşan Pacific Investment Management'tan şef yatırım stratejisti Dan Ivascyn da bu yıl oynaklığa karşı dikkatli olmak gerektiğini vurguluyor.