Sözcü yazarı Can Ataklı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın
"Bir makama getirilirken her şey iyi güzel, ama benim metal yorgunluğu olarak dediğim durumlarda makamı boşaltılmasının istenilmesi niye yadırganıyor?" ifadesiyle ilgili olarak "Bu sözler demokrasi tramvayından artık 'binmemek' üzere inildiğinin çok açık kanıtıdır" dedi.
Ataklı, sözlerinin devamında şunları kaydetti:
"Erdoğan siyasetten değil davadan söz ediyor, milli irade tarafından seçildiğini söylediği kişilerin aslında seçilmediğini kendisinin seçtiğini söylüyor, kendisi tarafından seçilirken ses çıkarmayanların şimdi kendisi tarafından gönderilirken itiraz etmelerine çok şaşırdığını belirtiyor, görevden atılanların kendi onur ve haysiyetlerini düşünmelerini ise saçma bularak 'yok öyle şey' diyor."
Can Ataklı'nın "Tramvaydan indiler elhamdülillah" başlığıyla yayımlanan (7 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Yıllar önce söylenen bir söz hala hafızalardaki yerini aynı tazeliği ile koruyor. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken “Demokrasi bizim için bir tramvaydır. Amacımıza ulaştığımızda o tramvaydan ineriz” demişti. Aslına bakarsanız o binilen demokrasi tramvayından çoktan indiler. AKP'nin özellikle Genel Başkan Erdoğan'ın yıllardır demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi kalmadı. Demokrasi, hukuk, insan hakları, özgürlükler, milli irade kavramları sadece ağızları dolduran kelimelerden ibaret.
Ancak Erdoğan her şeye rağmen bugüne kadar sanki demokrasiye uyuyormuş gibi yapıyor, sözel olarak “demokrasi, hukuk” demekten hiç vazgeçmiyordu. Ama şimdi durum değişti. AKP içinde “bir şeyler” oluyor. Emirle istifa ettirilenler var. Ama görünen o ki bu emirlere uymayanlar da çıkıyor. Bu da Genel Başkanın karizmasını fena halde çizebilir.
Durum böyle olunca artık Erdoğan “sözle de olsa” demokrasiye sığınmaktan tamamen vazgeçmiş görünüyor. Şu cümleler Erdoğan tarafından sadece iki gün önce söylendi; “Bizim siyasi partimiz, aynı zamanda bir davadır. Bu davaya inanmış olanlar, bu davaya gönül vermiş olanlar, gerektiğinde genel merkeze gelir istifasını teklif eder, ondan sonra da bir başka arkadaşla yola devam edilebilir. Zaten istifa eden de, partiden istifa amacıyla değil, bulunduğu makamı boşaltmak için o tür bir adım atar. Bir makama getirilirken her şey iyi güzel, ama benim metal yorgunluğu olarak dediğim durumlarda makamı boşaltılmasının istenilmesi niye yadırganıyor? Kaldı ki istifa ya da görevden ayrılma, bu davada bir sorun olarak görülmemelidir. Ama dava olarak görmez de, hasbi değil hesabi davranırsan; ‘Benim şanım var şerefim var' dersen, kusura bakma ama partinin şerefi herkesin şerefinin şanının çok daha önündedir.”
Bu sözler demokrasi tramvayından artık “binmemek” üzere inildiğinin çok açık kanıtıdır. Erdoğan siyasetten değil davadan söz ediyor, milli irade tarafından seçildiğini söylediği kişilerin aslında seçilmediğini kendisinin seçtiğini söylüyor, kendisi tarafından seçilirken ses çıkarmayanların şimdi kendisi tarafından gönderilirken itiraz etmelerine çok şaşırdığını belirtiyor, görevden atılanların kendi onur ve haysiyetlerinidüşünmelerini ise saçma bularak “yok öyle şey” diyor.
Erdoğan 2019'da “tek adamlığını” ilan edebilmek için artık önünde hiçbir engel olmamasını istiyor. Bu nedenle partisi içinde de temizlik yapıyor. Bu temizlik şu ana kadar başarılı oldu. Ama az da olsa “çıkıntı” isimler var. Bunlar istifaya yanaşmıyor ya da bilemediğimiz pazarlıklar yapmaya kalkıyor. İşte Erdoğan'ın buna tahammülü yok. Bu durumda demokrasicilik oyunu oynamanın da bir anlamı kalmadığına inanmış olmalı ki adeta “tramvaydan indik elhamdülillah” diyerek asıl duygu ve düşüncelerini açığa çıkarıyor.
İşe bakın ki yıllarca AKP'de demokrasi ve hukukun asla geçerli olmadığını anlatmaya çalıştık. Şimdi kendi kendilerine bu gerçeği ifşa ediyorlar.