T24 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık Konutu'nda AB ülkelerinin büyükelçilerine verdiği yemek sırasında yaptığı konuşmada Avrupa Parlemantosu'na seslenerek "Bu AP’nin gözü kör müdür Allah aşkına. Eğer bu adaleti görmezden gelirlerse bu adalet bir gün onlara da lazım olacaktır" dedi. Bu sözler üzerine Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış şaşkın bakışlarla Erdoğan'a baktı. İşte Erdoğan'ın konuşması:
- Avrupa Parlamentosu raporu üzerinde durmalıyım. Bu rapor tek taraflı ve çözüme katkı sağlamayacak şekilde hazırlanmıştır.
- Kıbrıs Türk tarafının yapıcı çözüme yönelik çabaları hiçe sayılmıştır.
- Annan Planı’nda her şey çok açıktır. Bunu erteleyelim diyen Yunanistan ve Güney Kıbrıs olmuştur.
- Referandumdan Annan Planı’na evet, Güney’de hayır çıkmıştır. Nasıl oluyor da hala bu raporda böyle ifadeler yer alıyor.
- Bu AP’nin gözü kör müdür Allah aşkına. Eğer bu adaleti görmezden gelirlerse bu adalet bir gün onlara da lazım olacaktır.
- Bunu burada söylememeyi kendime hakaret olarak sayarım.
Kırıcı bir maliyet
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB'nin, bir içe kapanma eğilimi göstermesi ve verilen sözleri, atılan imzaları tekrar tartışmaya açmasının, her iki kamuoyu açısından son derece motivasyon kırıcı bir maliyet taşıdığını bildirdi.
Erdoğan, Başbakanlık Konutu'nda AB ülkelerinin büyükelçileriyle öğlen yemeğinde bir araya geldi.
Yemeğin başında büyükelçilere hitap eden Başbakan Erdoğan, esasen Avrupa ülkelerini, evrensel değerler altında bir araya getiren Avrupa Birliği felsefesinin, Mevlanın evrensel mesajlarıyla örtüştüğünün de bir gerçek olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi çabasının, tarih boyunca ilke olarak üzerinde son derece büyük bir hassasiyetle durduklarını belirten Başbakan Erdoğan, bunun, barış ve adalet çağrılarının da somut bir neticesi olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Her fırsatta ifade ettiğim gibi, Türkiye bugün sadece bölgesel anlamda değil, küresel ölçekte de insanlığın karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümü için eşsiz bir tarihi tecrübeye sahip bulunuyor. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma özelliği ile Türkiye, geniş bir coğrafyada barış ve adalet mesajlarını güçlü şekilde ifade ediyor, bu mesajlar da karşılığını buluyor.
AB'nin genişleme yorgunluğundan ziyade, yeni genişleme dalgalarını konuşması, bunları tartışması daha anlamlı bir yaklaşım olacaktır. Zira ben genişlemenin bir yorgunluk değil, bir güçlenme unsuru olduğunu düşünüyorum. AB'ye üye olan her yeni ülke, birliğin kültürel çeşitliliğine, değerlerine ve her şeyden önemlisi gelecek vizyonuna eşsiz katkılarda bulunmaktadır.
Türkiye olarak, AB'nin küresel ölçekte daha barışçıl, istikrarlı, uyumlu ve refah üreten bir ortamın sağlanmasında üstleneceği role büyük önem atfediyoruz.
Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki AB'nin bu tartışmalar çerçevesinde bir içe kapanma eğilimi göstermesi ve verilen sözlerin, atılan imzaları tekrar tartışmaya açması, kamuoylarımız açısından son derece motivasyon kırıcı bir maliyet taşıyor.
Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerine başlatan kararın altında bütün AB ülkelerinin imzaları bulunuyor. Buna rağmen halen Türkiye'nin AB üyeliğinin, bu bağlamda Türkiye'nin Avrupalılığının tartışılıyor olması, ne hakkaniyetle ne ahde vefa ile ne de tarihi gerçeklerle bağdaşıyor. Türkiye, hükümetimizin 7 yıldan bu yana attığı kararlı adımlar sonucunda bugün hiç olmadığı kadar Avrupa ile bütünleşmiştir. AB üyeliğine her zamankinden daha yakın bir noktaya gelmiştir.