Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, “Türkiye'de hiçbir sorunu salt olarak çözdüğünüzde hiçbir sorun çözülmeyecektir. Buna ekonomi dahil, buna sağlık sistemi dahil, buna konut sistemi dahil, barınma problemleri dahil. Ama eğitimi çözersek Türkiye'de bütün sorunlar kendiliğinden çözülecektir. O yüzden benim bütün siyasi partilere çağrım; eğitime hep birlikte odaklanalım, eğitimi birlikte şekillendirelim. Particiliğe de gerek yok, çünkü bu çocuklar bizim çocuklarımız, başkalarının çocukları değil. O yüzden eğitim noktasında ayrışmak değil birleşmek, bence en doğrusu olacaktır” dedi.
Hüseyin Baş, Cumhuriyet TV’de Şahin Aybek'in sorularını yanıtladı. Baş, özetle şunları söyledi:
“Türkiye'de hiçbir sorunu salt olarak çözdüğünüzde hiçbir sorun çözülmeyecektir. Buna ekonomi dahil, buna sağlık sistemi dahil, buna konut sistemi dahil, barınma problemleri dahil. Ama eğitimi çözersek Türkiye'de bütün sorunlar kendiliğinden çözülecektir. O yüzden benim bütün siyasi partilere çağrım; eğitime hep birlikte odaklanalım, eğitimi birlikte şekillendirelim. Particiliğe de gerek yok, çünkü bu çocuklar bizim çocuklarımız, başkalarının çocukları değil. O yüzden eğitim noktasında ayrışmak değil birleşmek, bence en doğrusu olacaktır.
"Sürekli sistem değişti, bunun yanında eğitim değersiz bir hal aldı"
Türkiye'de temel problem sürekli olarak sistemin değişmesi ve bundan öğretmenler de veliler de öğrenciler de çok şikayetçi. Sürekli bir sistem değişti, bunun yanında eğitim değersiz bir hal aldı. 15-20 milyon insan, ilkokuldan üniversiteye kadar, eğitim görüyor. Bu 15-20 milyon insanı eğitelim diye değil de 'bu kadar insan sokağa çıkarsa biz bunlarla baş edemeyiz, bunların parası da yok, ekonomiye de külfet, yarın öbür gün kafalarının tası atsa hepimize problem oluşturur' diyerek bunları sokaktan uzaklaştırmanın yöntemi olarak binalar yaptılar, okullar oluşturdular. Bugün eğitimde okulların mahiyeti, üniversitelerin mahiyeti; ‘gençler hayata girmesin ve buralarda zaman geçirsinler, buralarda enerjilerini atsınlar, ondan sonra 20 küsurlu yaşlara geldiklerinde zaten bunların önünde askerlik, iş kurma, evlilik gibi problemler olacağı için bunlar 30-35 yaşına kadar nefes almadan devam eder’. Bu daha eskiye dayanan bir durum ama 20 yıldır bunun üzerine hiçbir şey konulmadı.
"Tarih öğretmeni tarih bilmiyor, matematik öğretmeni matematik bilmiyor"
Pozitif bilimler, bilimsel faaliyetler yenilendi, değişti, yeni ufuklar açıldı ve buna ayak uydurulamadı. Bunun yanı sıra sosyal bilimlerde tarih değişmedi, felsefe değişmedi, coğrafya değişmedi; ancak bunları anlatma biçimleri değişti, bunları öğrencilere algılatabilme yöntemleri değişti ve biz müfredatımızı yenileyemedik. Babam da öğretmendi. Ben öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğuna inanıyorum ama ne yazık ki tarih öğretmeni tarih bilmiyor, matematik öğretmeni matematik bilmiyor. Sonuç olarak öğretmenlerin tamamı da mevcut eğitim sisteminden çıkıyor. Ciddi anlamda kalitesi düşürülmüş bir eğitim mantığı ortaya çıktı. Bunun yanında öğrenciler arasında ciddi bir fark oluştu, eğitimi parayla satın almak gibi bir adet gelişti. Bu da şunu getirdi; iki çocuk, ikisi de yüksek kapasiteye sahip. Birisinin ailesi şartları düzgün olduğu için çocuğuna özel eğitimle birlikte güzel bir hayat sundu, ama bir diğeri bu imkanlara sahip olmadığı için çocuğuna da bu imkanları sunamadı ve gittiği devlet okulunda kabalalık sınıflarda, öğretmenin olmadığı ortamlarda, öğretmenlerin de mali koşulları abes bir durumda, şahsi probleminden dolayı öğrencisine odaklanamayan öğretmenlerden ders almak zorunda kaldılar ve böyle bir problem oluştu. Türkiye'de sosyal devlet bir slogan olarak devam ederken sosyal devlete çok aykırı işler yapıldı.
"Vatandaşın itibarından tasarruf olmaz"
Bence de itibardan tasarruf olmaz ama kimin itibarından tasarruf olmaz? Bir milletin itibarı, sizin dış toplumlara karşı sergileyebildiğiniz tutumdur. Bugün mesela Alman toplumu, Japon toplumu, Amerikan toplumu, itibarlı bir toplumdur. Bu itibarı o ülkelerin başındaki insanların bindikleri uçaklarla, oturdukları saraylarla edinmiyorlar. Nasıl veriliyor bu itibarlar? Bir turizm faaliyeti oluyor, bize geliyor adamlar, binlerce euro para harcayabiliyor. Dolayısıyla vatandaşın itibarından tasarruf olmaz, bu konuda hem fikiriz.
"Sömürgeciliğin şu anda merkezi olan bir ülkedeyiz"
Sömürgeciliğin şu anda merkezi olan bir ülkedeyiz. Türkiye'yi, hangi ülkeye gitseniz şöyle tarif ederler; ‘ucuz iş gücü olan ülke’. Dolayısıyla biz ucuz iş gücü olunca bizim nitelikli personelimiz ucuz iş gücünün içine katılmak istemiyor. Ben, dünyanın birçok yerini gezmiş, görmüş biriyim. Bugün günlerden salı, Avrupa'da bir genç, 'Ben bu hafta sonunu Paris'te geçirmek istiyorum' dese planını yapar, uçağına atlar ve tatilini orada geçirir. Peki gelelim Türkiye'ye; Türkiye'de bir gencimiz, 'Ben bir hafta sonunu Paris'te geçirmek istiyorum' desin, eğer ömür vefa ederse 30 yıllık bir birikimin ardından Avrupa'ya bir tatile gidebilir. Dolayısıyla bizim insanımız bu umutsuzluğu yaşamak istemiyor ve gidiyorlar. O yüzden biz, Türk milleti olarak şu değişimi yapmak zorundayız; biz ucuz iş gücü değiliz kardeşim, bilakis biz kaliteli işler çıkaran pahalı iş gücüyüz. Nitekim biz bunu mobilya sektöründe, tekstil sektöründe vs. gözlemliyoruz. Herkes, 'Türkiye çok kaliteli iş yapıyor' diyor. Yaptığım kaliteli işi niye bedava veriyorum, niye en ucuz işçiyi ben çalıştırıyorum?
"Rol modelimiz de Mustafa Kemal Atatürk olacak"
Milli bireyler oluşturacağız, Türk kimliğini yaşayan bireyler oluşturacağız. Çünkü bu çocuklar Türk kimliğini kaybederse bütün vatanı kaybetme tehlikesi ortaya çıkıyor. Bu kimlik nedir? Bakın, bizim örfümüzde, adetimizde hak yemek yoktur, insanı ezmek yoktur, insanı dışlamak yoktur. Bizde hırsızlık, yolsuzluk yoktur, kadına şiddet yoktur, cinayet yoktur. Bu özellikleri hatırlatacağız, çocuğumuz bunlarla beraber gelecek. Bunun yanında toplumsal eğitim, aile eğitimi yapacağız. Çocuklar okula gelene kadar daha önemli bir eğitim yeri var, o da aile. Bizim ailelerimiz de çocuğuna nasıl yaklaşacağını bilmiyor. Eğitime aileden başlayacağız daha sonra milli benliğinin farkında, kültürünü seven ve dünyaya bu kültürü gösterebilecek olan bireyler yetiştirmeye başlayacağız. Bunu da bir rol modelle yapmamız lazım. Rol modelimiz de Mustafa Kemal Atatürk olacak.” (ANKA)