Ekonomi

Brokerlar, şimdi borsada yaşam savaşı veriyor

Brokerlık, 1990'lı yıllarda en popüler mesleklerdendi. Bugün hem sayıları 1.500'lerden 200'lere düştü, hem de kazançları geriledi

10 Mayıs 2009 03:00

Brokerlık, 1990'lı yıllarda en popüler mesleklerdendi. Yaşam standartları imrenilecek seviyedeydi. 2000'lerde teknolojiye yenik düştüler. Bugün hem sayıları 1.500'lerden 200'lere düştü, hem de kazançları geriledi ve meslek 'can çekişir' hale geldi...

1990'lı yılların en popüler meslekleri arasında sayılan brokerlık can çekişiyor.Referans gazetesinin haberine göre sayıları 2000'li yılların başından itibaren 1.500'lerden 200'lere inen brokerlar bir yanda hem kendilerinin, hem de çocuklarının gelecek kaygıları, bir yanda ise yabancılaşmaya karşı duydukları öfkeyle başbaşalar şimdi. Yıllar boyunca aldıkları eğitim, sahip oldukları lisanslar ve kazandıkları deneyimin hiçe sayılmasından korkuyorlar. Çünkü, Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) geçen yıl hazırladığı ve işsiz kalacakları gerekçesiyle broker eylemlerine neden olan tebliğin hayata geçmesi durumunda, yılsonundan itibaren 20 yıldır emek verdikleri, severek yaptıkları ve en önemlisi bildikleri tek mesleğe devam edip edemeyecekleri meçhul...

Al-sat emirlerinin doğrudan aracı kurum merkezlerinden yapılmasını öngören tebliğ hayata geçerse şirketlerin İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) eleman tutmayı tercih etmeyeceğini düşünüyorlar. Bu noktada İMKB Başkanı Hüseyin Erkan'ın girişimlerinden umutlu olan ancak bir an önce somut adımlar görmeyi bekleyen brokerların aslında tek sıkıntısı tebliğ de değil; yabancılaşma, değer görememe, gelirlerde dörte üçe varan oranlarda azalma, kısaca hızla düşen hayat kalitesi...

Yüksek kazanç yok

Bu mesleği seçmelerinde en önemli etken olan yüksek kazanç dönemi bitmiş onlar için; bankalara bağlı çalışan brokerların ortalama geliri bugün 2 bin lira civarında. Ama küçük aracı kurumlara bağlı çalışanlar arasında ücreti 800 lira olanlar da varmış. Oysa, aracı kurumların yüksek kâr ettiği 2000'li ve öncesindeki yıllarda, borsayla tek bağlantıları olan brokerler hiç de ihmal edilmemişler. Marka kıyafetler giyip, senede birkaç kez yurtdışı tatil yapan ve bağlı oldukları kurumlar ile müşteriler tarafından el üstünde tutulan brokerlar, bugün yaz tatili yapabilirlerse şanslı sayıyorlar kendilerini. Birçoğu arabasını satmış, yemeğini evinden getirir olmuş. Üstelik bazı aracı kurumlar servis parası ödemediği için işe metrobüsle gidip gelenler de var.

Bilgisayar ekranı değil, insan olduklarını bugün gelinen noktada etraflarına anlatmakta zorlanan ve sadece teknolojik gelişmede değil sosyal haklar açısından da dünyaya ayak uydurulmasını talep eden iki broker deneyimlerini aktardı. Her ikisi de 1990'lı yıllarda adım attıkları İMKB'nin bütün dönüm noktalarına yakından şahit olmuş, krizler atlatmış, deneyimli iki broker; Ayfer Çor ve Mine Çökmez Ağacıklar brokerların yaşadığı değişimi anlattı.

Heyecan ve paranın çekiciliği

Ayfer Çor (AÇ): Bu piyasada çalışmaya 1991 yılında başladım. Hisse senedi, takas, müşteri temsilciliği, tahvil-bono dahil tüm departmanlarda çalıştım. 1997 yılından beri de İMKB'de broker olarak çalışıyorum. Brokerların aldıkları ücretler o dönemde daha yüksekti. Ayrıca saatleri de yani seans bittiğinde işin de bitmesi beni cezbetti.

Mine Çökmez Ağacıklar (MÇ): Ben 1992'de sektöre girdim ve 1993'ten beri İMKB'deyim. O dönemlerde popüler bir meslekti. Çok az insanda sertifika vardı ve sertifika almak öyle kolay değildi. Uzun süreli eğitim, ardından da çok uzun bir zaman staj gördüm. O zamanlar hem maddi hem de manevi anlamda daha cazipti.

AÇ: İyi bir yaşantımız vardı. Borsada şirketler iyi kâr ediyordu. Kâr ederken de bize bağlıydılar. Teknoloji ilerleyip, kârları düşünce gelirlerimiz de düştü. Benim eşim de broker ve o dönemde birimizin maaşıyla birkaç günlük yurtdışı tatil yapıp, diğerimizinkiyle o ayı rahatlıkla geçirebilirdik. Şimdi sadece yaz tatillerini o da ekonomiyi düşünerek gidebiliyoruz. İşsiz kalırsak 40 yaşından sonra ne yapabiliriz bilmiyorum. Çünkü aracı kurumlar küçülüyor, merkezlerde iş bulmak zor.
MÇ: Ben o dönemde yılda üç-dört kez yurtdışına giderdim. Şimdi hiç gidemiyorum. Tatiller, arabalar, dışarıda yemek yemeler, alışveriş yaptığımız yerler kısıldı. Yılbaşından sonra işim var mı-yok mu bilmiyorum. Benim o dönem arabam vardı, şimdi yok, sattım. Şimdi servisle gidip geliyorum. Ama o dönemde henüz Türkiye'ye yeni yeni girmeye başlamış markaları bile giyebiliyordum.

Tebliğ bunalıma soktu

AÇ: Çok fazla bunalım yaşadık tebliğle birlikte. Çünkü bütün ömrümü bu işe verdim ben. Evlendiğim gün eşime izin vermediler "Akşam düğüne gidersin" dediler. Hamileydim, sancım tuttu, eşim arkadaşına telefon etti, "Pozisyonumuz var Ayfer'i sen hastaneye götür" dedi. Biz bu iş için hayatımızdan bu kadar fedakarlık etmişken silkelenip atılmak gücüme gitti.

MÇ: Şirket merkezindeki yöneticilerin de brokerlara bakışı davranış tarzı çok kötü. Değer vermiyor ve sahip çıkmıyorlar. Ama ben bunu hakedecek bir şey yapmadım. İstenen her şeyi yerine getirdim. Eğitime git-git, sertifika al-al, yabancı dilini geliştir-geliştir, şu sistemi kullanmayı öğren-öğren, istenilen her şeyi yaptım. İMKB şu anda işletmediği piyasalar için bile eğitim açtı, gittik, sınava girdik ve kazandık.

Tek ölçü hız oldu

AÇ: İşe başladığım dönemlerde müşteri ile ilişkilerimiz daha farklıydı. Bizlere daha fazla güveniyor ve önemsiyorlardı. Verdiğimiz tavsiyeleri dikkate alıp, bunlar tuttuysa çiçek alıyorlardı. Elektronik sisteme geçildikçe bizi sadece hızımızla ölçmeye başladılar ve insan ilişkileri koptu. Bize bir bilgisayar gibi bakıyorlar.

MÇA: Türk insanına canlı borsalar uygun. Bizde Avrupa'da olduğu gibi internete girip işlem yapan yatırımcı bulmak zor. Bize sürekli dünyaya uyum sağladığımız, filanca borsanın nasıl olduğu söyleniyor. Ama Avrupalı ve Amerikalı bir insanla benim insanım aynı değil ki. Biz pazarı sever, dokunarak, konuşarak alışveriş ederiz. Yani biz az gelişmiş ülkenin az gelişmiş borsasının az gelişmiş brokerlarıyız. Beni oraya adapte etmeleri çok zor. O zaman maaş ve sosyal haklarımızı da oraya adapte etsinler.

Hepimizi maliyet sayıyorlar

AÇ: Teknoloji elbette iyi bir şey. Ama dozunu ayarlamak lazım. Borsayı ayakta tutmak istiyorsak onun çekici bir yüzü olmalı. Bu da borsa salonlarının korunmasıyla mümkün. Evet eskisi gibi 1.500 kişi olmayabilir ama kalanların da aktif çalışabilecekleri bir ortam lazım. İşlemlerin yüzde 97'si uzaktan emirle gelsin ama yüzde 3 de şimdiki gibi işlesin. Aslında tebliğ bu işin bir kısmı. Ekonomik krizde hepimizi bir maliyet olarak görmeye başladılar. Bugün hata portföyü olmayan aracı kurumlar var. Yani insanlar hata yaptı mı bu maaşlarından kesiliyor. Oysa geçmişte aracı kurumlar çok iyi kazandığı için hata portföyü bulundurur ve bunu bir şekilde eritirlerdi. Bazı şirketler servis ücreti ödemiyor arkadaşlarımız 170 liralık servis ücretini ödememek için metrobüsle gidip geliyorlar. Bu piyasa ne kadar büyüdüyse biz de o kadar büyüdük. Çok fazla kriz gördük. Nereden, hangi emirden ne geleceğini farkeder olduk. Evet işsiz kalmamız bizim kaybımız ama asıl kayıp piyasanın. Bu kadar tecrübeli insan bir daha asla bir araya gelmeyecek.

Tüm apartmanlar gitti, Ayfer rahat olsun

1993-1994 yıllarında bir şirket merkezinde dealerdim. Şirket Karaköy'de borsının yanındaydı. Bir bey gelip, duyduğu her hisse senedini alıyordu ama hep zarar ediyordu. Birkaç kez uyardım ama dinlemedi, "Ayfer Hanım benim apartmanlarım var, onları satar satar kurtarırım" dedi. Ben de şirketin genel müdürüne gittim "Şirkete bir gelir sağlıyor ama insani olarak bundan hiç hoşlanmıyorum. Bilmeden para kaybetmesi hoşuma gitmiyor" dedim. Böylece o müşteri bizim üzerimizden işlem yapamadı. Yıllar sonra çalıştığım başka bir kurumun müşterisi olarak çıktı karşıma. Bana, borsaya selam yollamış "Tüm apartmanlar bitti Ayfer Hanım rahat olsun" diye.

Bizi lüks içindeki borsacılarla karıştırmayın

"Borsacı" dendiğinde hepimizi aynı kefeye koyuyorlar. Lüks arabalara binip, lüks yaşayan kesim sanıyorlar hepimizi. Ama biz borsanın emekçileriyiz, maaş alarak çalışıyoruz. Evet geçmişte çok daha iyi maaşlar alıyorduk. Ama sağlığımızdan, özel hayatımızdan ödün vererek yapıyoruz bu işi. Bunun karşılığını geçmişte alıyorduk, şimdi alamıyoruz. Seans bitene kadar tuvalete gitmiyor, su içmiyorum. Bu yüzden bağırsaklarım patladı ve ameliyat oldum. Artık yemeğimizi genellikle evden getiriyoruz. Evet biz de çok iyi yaşıyorduk ve şimdi gelirler çok düştü ve biz bunu hak etmedik.