Gündem

AP, Türkiye raporunu kabul etti, işte hükümetin savunması

Bekir Bozdağ'ın AP'ye sunduğu raporda tartışılan yasaların uygulamasını görülmeden yapılan eleştirilerin 'önyargılı' yapıldığı öne sürüldü

11 Mart 2014 20:59

Çeviri: Nil Karaca

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Türkiye İlerleme Raporu oylamasından önce  Brüksel'e yaptığı ziyaret sırasında muhataplarına sunduğu raporda, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı ile internet yayınlarının denetimini yeni düzene bağlayan yasa değişiklikleri savunuldu. Tartışılan yasaların uygulamasını görmeden yapılan eleştirilerin "önyargılı" bulunduğu raporda, Avrupa Birliği'nin özgürlükler alanında Türkiye'ye yönelttiği eleştirilerin "paralel yapının kısıtlayıcı yaklaşım ve uygulamalarının bir sonucu" olduğu öne sürüldü. Raporda, "Paralel yapının ortadan kaldırılması, köklü siyasi reformların sürdürülebilir bir şekilde uygulanmasına olanak sağlayacaktır" ifadesi kullanıldı. Türkiye'de geniş eleştirilere neden olan yolsuzluk operasyonlarını takip eden hükümet tasarrufları için raporda, "Burada yapılmakta olan, herhangi bir yolsuzluk yapılıp yapılmadığının anlaşılması için kanuni yollardan bir araştırma yürütülmesidir" görüşü öne sürüldü. Raporda, yolsuzluk iddiasıyla başlatılan operasyonların ardından "polis memurlarının görevden alınmadığı", ancak "bazı polis memurlarının farklı görevlere atandıkları" iddia edildi, HSYK değişikliğinin "daha çoğulcu ve verimli bir yapı" için gerçekleştirildiği savunuldu.

AP Genel Kurulu'nda yarın (12 Mart 2014) Türkiye İlerleme Raporu oylanacak. Bozdağ, geçen hafta Brüksel'de yaptığı temaslarda rapor taslağında Türkiye'ye yöneltilen eleştirileri cevaplamaya çalıştı. Randevu sıkıntısı da yaşanan temaslar sırasında Bozdağ, AP Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten'in de aralarında bulunduğu muhataplarına, rapor taslağındaki eleştirilere hükümetin itirazlarını anlattı.

Bozdağ'ın muhataplarıyla paylaştığı raporda, HSYK'nın yapısını değiştiren yasa nedeniyle Türkiye'de ve AB'de dile getirilen "yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı" ilkelerinin ihlal edildiği eleştirilerinin haksız ve önyargılı olduğu iddia edildi.

T24'ün yaptığı ve İngilizce raporun geniş bir bölümünü içeren çeviri şöyle:

"2013 Türkiye İlerleme Raporu ile ilgili gözden geçirilen AFET kararları göstermektedir ki Türkiye’de yaşanan son gelişmeler ve yakın zamanda kabul edilen yasal düzenlemeler, birtakım yanlış anlamalara yol açmıştır.

Avrupalı dostlarımızın Türkiye’de son zamanda yaşanan gelişmeler, internet yasası ve özellikle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası'ndaki değişiklikler hakkındaki görüşleri maalesef raporu olumsuz yönde etkilemektedir.

İlk olarak, unutulmamalıdır ki Türkiye’nin demokratikleşme ve reform sürecinde AB üyeliği hâlâ en önemli araçtır. Türkiye, AB katılım süreci konusunda kararlılığını sürdürmektedir.

Bununla birlikte, yakın zamanda gerçekleştirilen yasal değişikliklerin tam olarak uygulanmasını beklemeksizin ağır bir şekilde eleştirilmesi, Türkiye’ye yönelik önyargılı yaklaşıma örnek teşkil etmektedir.

Son zamanlarda yaşanan gelişmeler ve yasal değişikliklerin temel amaçları aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

1. Son zamanlarda yapılan incelemeler göstermektedir ki devlet içinde bir organizasyon, daha doğrusu bir “paralel yapı” mevcuttur. Bu organizasyonun yandaşları, adliye ve emniyet teşkilatı da dahil, devletin çeşitli kurumlarında farklı pozisyonları ele geçirmiş bulunmaktadırlar. Türkiye’nin seçim sürecine girdiği bir dönemde bu organizasyon, hükümete karşı bir komplo hazırlamıştır. Bazı konularda hükümetin tepkisini anlamak için, içinde bulunulan durumun ciddiyetinin farkına varılması gereklidir. Burada yapılmakta olan herhangi bir yolsuzluk yapılıp yapılmadığının anlaşılması için kanuni yollardan bir araştırma yürütülmesidir.

Paralel yapının varlığı, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne yönelik en büyük tehdittir. Türkiye, bu tehdidi ortadan kaldırmak için gereken yasal önlemleri almaktadır.

2. Yolsuzluk iddialarına yönelik olarak yapılan soruşturmalar, bağımsız yargı organları tarafından yürütülmektedir. Türkiye’de yargının bağımsızlığı, Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Bu nedenle de hükümet, yürütülmekte olan soruşturmalara müdahale edemez. Savcılar arasındaki görev dağılımı, bağlı oldukları başsavcı tarafından yapılmaktadır. HSYK, hâkim ve savcıların atanmasında yetkili tek mercidir. HSYK, bazı savcıların sürdürülmekte olan soruşturmalar hakkında başsavcıyı bilgilendirmemesi ve soruşturmanın kurallarına uymaması nedeniyle bir inceleme başlatmıştır. İncelemelerin adil bir şekilde yerine getirilebilmesi için savcılar, farklı bölgelere atanmışlardır. Soruşturmanın yürütülmesi ile yeni savcılar ilgilenmektedir. Yeni atanan savcıların bağımsız olmadığının ileri sürülmesi adil değildir.

3. Polis memurları, görevden alınmamış, bazı polis memurları farklı görevlere atanmışlardır. Bu da İçişleri Bakanlığı'nın rutin personel politikasının bir parçasıdır. Ayrıca görevi kötüye kullanma ile suçlanan bazı polis memurlarının da soruşturmaların adil ve hızlı yürütülebilmesi amacıyla görev yerleri değiştirilmiştir.

4. Türkiye, 2010 yılında yapılan anayasal değişikliklerin yolunu açan reform ruhunu sürdürmekte kararlıdır. HSYK Kanunu'nda yapılan son değişiklikler bu anlamda bir geri adım olarak değerlendirilmemelidir. HSYK’nın yapısı, üye sayısı ve yetki alanı değişmemiştir. Değişiklikler, kurulun daha çoğulcu ve daha verimli bir şekilde işlemesini hedeflemektedir. Dahası bu değişiklikler, büyük ölçüde Avrupa Komisyonu ve Venedik Komisyonu önerileri ile uyumludur.

5. İnternet yasası değişiklikleri de, kişi hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesinin önüne geçmek ve özel hayatı korumak amacıyla gerçekleştirilmiştir.

6. Ortaya çıkarılan yasadışı telefon dinlemeleri de hükümeti düşürmek ve hukukun üstünlüğüne zarar vermek amacıyla atılan adımlara bir örnektir. Savcılığın açıklamasında göre, 3 yılı aşkın bir süre Anti-terör yasası kapsamında herhangi bir terörist faaliyet planı olmadığı halde 2280 kişi dinlenmiştir. Dinlenen kişilerin bazı hükümet üyeleri ile yakınlığı da adliye ve polis teşkilatında paralel yapının varlığını kanıtlamaktadır.

7. Avrupa Birliği tarafından Türkiye’ye yönelik adli sistemin işleyişi ve bazı özgürlüklerin korunmasına ilişkin eleştiriler, paralel yapının kısıtlayıcı yaklaşım ve uygulamalarının bir sonucudur. Hukukun üstünlüğü prensibi çerçevesinde paralel yapının ortadan kaldırılması, köklü siyasi reformların sürdürülebilir bir şekilde uygulanmasına olanak sağlayacaktır.

8. Sonuç olarak Avrupalı dostlarımızın adli reformların, demokratikleşme paketinin, HSYK Kanunu'ndaki ve internet kanunundaki değişikliklerin temel amacının daha özgürlükçü ve daha demokratik bir Türkiye oluşturmak olduğu gerçeğini gözardı etmemelerini umuyoruz.

Raporun içeriğine ilişkin endişelerimizi özetledikten sonra, aşağıdaki konularda destekleyici açıklamalara değinmek isteriz:

AB ile Türkiye arasında Yeniden Kabul Anlaşması imzalanması ve vize serbestisi girişimi, Göç Yönetimi Genel Müdürlüğü kurulması, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun uygulanması gibi önemli gelişmelerden memnuniyet duyduğumuzu belirtiriz.

Ayrıca, Türkiye’nin yaklaşık bir milyon Suriyeliye yönelik insani yardım konusundaki kararlılığı üzerinde durulması da olumlu kararlardandır.

Ancak ne yazık ki kararların çoğu, adil ve tarafsız bir yaklaşım içermemektedir. Türkiye, müzakere halindeki bir aday ülke olarak Avrupa halklarının sesini temsil eden Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye’nin AB’ye katılımını desteklemesini beklemektedir.

Karar tasarısına ilişkin olarak Türkiye’nin değerlendirmeleri aşağıdaki şekildedir:

 

HSYK Kanunu'na ilişkin Karar Tasarısı:

 

·Öncelikle, üye ülkeler arasında HSYK konusunda tek bir uygulama modeli söz konusu olmayıp her ülke, kendi koşul ve ihtiyaçları çerçevesinde kendi modelini oluşturmaktadır.

·Dahası, Venedik Komisyonuna göre “demokratik bir ülkenin En Yüksek Adli Konseyinin oluşturulmasında uymak durumunda olduğu bir standart model olamaz. Bu konuda tek koşul, bu tür bir konseyin fonksiyonunun demokratik bir devlette bağımsız yargı oluşturulmasını sağlanması olmasıdır.”

·Almanya, Danimarka, Hollanda gibi bazı ülkelerde, ister bakan olsun, ister başbakan veya devlet başkanı, kurulun yöneticisi hâkim ve savcıların atanmasında önemli rol üstlenmektedir.

·Bunun yanısıra AB, kanunun uygulanmasını görmeden önyargıda bulunmamalıdır. Bu tür bir yaklaşım, yukarıda sayılan ülkelerde Konsey üzerinde belli yetkileri olan bakanların yetkilerini doğru kullanıp Türkiye’de Adalet Bakanı’nın bu yetkisini kötüye kullanacağı varsayımına yol açmaktadır.

·Ayrıca Yüksek Kurul ile ilgili düzenleme, Venedik Komisyonu tavsiyeleri doğrultusunda adli sistemin iç ve dış bağımsızlığını güçlendirmeyi amaçlamaktadır.

·AB’nin de önerdiği üzere adli sistemin bağımsızlığına büyük önem vermekteyiz. Ancak adli sistemin tarafsızlığı garanti altına alınmadıkça bağımsızlık, güçler ayrılığı hedefinin gerçekleştirilmesi konusunda yeterli olamaz.

·Değişiklikler yoluyla başmüfettişlerin, müfettişlerin ve raportörlerin aday gösterilmesi, seçimi ve atanması konularında HSYK Başkanı’nın rolü kalmamıştır.

·Başkan, bir teftişin başlatılmasını sağlayabilir, ancak yürütülmesi üzerinde hiçbir rolü bulunmamaktadır. Teftiş ve soruşturma yetkileri tamamen ayrılmıştır.

·Adalet Akademisi Genel Kurulu'nun yapısı da yeniden düzenlenmiştir. Genel Kurul, Adalet Akademisinde her kademenin temsil edilebilmesi amacıyla 31 üyeden oluşmaktadır.

 

İnternet Yasasına ilişkin karar

 

·İnternet yasasında yapılan son değişikliğin temel nedeni, internetin dinamik yapısına cevap verebilecek bir düzenleme ihtiyacıdır. Özel hayata saldırı olaylarındaki artış dikkate alındığında yasa, kişilerin özel hayatlarına saygıyı güvence altına almaktadır.

·Yasadaki değişiklikler, küçüklerin ve ailenin korunmasına hizmet etmektedir.

·Yasa, kişi hakları, özel hayatın korunması ve ifade özgürlüğü alanları arasında dengeyi korumaktadır.

·Değişiklikler ayrıca internet erişimi sınırlamalarında da kısmilik getirmekte, tüm web sayfası değil sadece zararlı içeriklere erişim bloklanmaktadır.

·Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün çekinceleri de dikkate alınmak suretiyle, düzenlemede değişikliklere gidilmiştir.

·Bu çerçevede, değişiklik ve düzenlemeler interneti yasaklamayı amaçlamamaktadır. Bu yöndeki iddialar değişikliklerin içeriğini gözardı etmektedir ve objektif verilere dayanmamaktadır.

·Avrupa Komisyonu’nun kişi haklarının korunmasına yönelik 95/46/EC numaralı kararı, üye ülkelerin gerçek kişilerin temel hak ve özgürlüklerini, özellikle özel hayat ve kişisel verilerin gizliliğini koruması gerektiğini ortaya koymaktadır. 13. madde, üye ülkelerin kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması için birtakım yasaklar getirebileceğini de ileri sürmektedir."