Cumhuriyet yazarı Melis Alphan, boyu 1 metre 34 santim olan Özge Köse'nin yaşadıklarını aktardı.
Köse Çalışmayı, insanların davranışlarına tepki gösterirken, "Kendimi geliştirmeyi çok severim. Ama bana hiçbir zaman adil davranılmadı. Yine de umudumu yitirmedim, yitirmeyeceğim. Tek derdim aileme, vatanıma hayırlı bir birey olabilmekti. Kimsenin hakkını yemedim, torpil istemedim" ifadenisi kullandı.
Alphan'ın "Ayrımcılığın böylesi!" başlığıyla (28 Mayıs 2018) yayımlanan aynen yazısı şöyle:
Özge Köse 1985’te İskenderun’da, erken doğum olmamasına rağmen prematüre bebek boyutunda doğdu. Fiziksel gelişimi yaşıtlarına kıyasla geriden geliyordu. Başta üniversite hastaneleri olmak üzere, çeşitli hastanelerde durumu araştırıldı. En son 2013’te Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan araştırma sonucunda bir hastalık tanısı konulmadığı gibi, herhangi bir anomali de bulunmadı.
Saçları, kaşları ve kirpikleri seyrek. Dışarıda peruk takıyor. Bir hastalık tanısı konmadığı, sağlığı yerinde olduğu için engelli raporu alamıyor.
Özge 2012’de Anadolu Üniversitesi Turizm ve Otelcilik İşletmeciliği bölümünden mezun oldu. 2016’da Mustafa Kemal Üniversitesi Pedagojik Formasyon eğitimini tamamladı. Halen İskenderun Teknik Üniversitesi’nde Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünde yüksek lisans yapıyor.
Mezuniyetinden sonra İskenderun’da otelcilik sektöründe çalışmaya karar verdi. Ama kalifiye olup olmadığına bakılmaksızın, her iş başvurusundan olumsuz yanıt aldı. İŞKUR kayıtlarından da bir şey çıkmadı.
İskenderun Belediyesi’nde bir iş fırsatı yakaladı. Özge, birkaç saat içinde belgelerini teslim etse de, “Diploman bu iş için uygun değil” denerek geri çevrildi. Oysa garsonluk yapacaktı ve en uygun diploma elindeydi.
Otellere iş başvurusu yaptı; aynı otele bir ay içinde 3 kez gidip “İş ilanınıza geldim” dediği oldu. İş ilanı vermiş olmalarına rağmen “İhtiyacımız yok” dediler hep. 2015’te bir tanıdığı aracı oldu, Özge iş garantisiyle Alanya’ya bir otele barda çalışmak üzere çağrıldı. Aracılık eden, otelin yiyecek içecek müdürüydü. Özge ona boyunun çok kısa olduğunu anlatmış ama o sorun etmemiş, “Gel çalış” demişti. 13 saatlik otobüs yolculuğunun ardından sabah saat 09.00’da görüşmeye alınması gerekirken, Özge’nin boyunu gören genel müdür, saat 16.00 civarında haber gönderip personele ihtiyacı olmadığını söyledi. Özge, Kemer’e geçti ve ağabeyinin otelcilikten emekli bir tanıdığıyla otel otel gezip iş aradı. Girdikleri 10’uncu otel olan Simena Otel’de Özge’yi boyuna bakmadan işe aldılar: “Bana insan olduğum için iş veren bir tek onlardı.”
Özge, geçen yaz Bodrum’daki bir otele iş görüşmesine gitti, ona “Kadro doldu, seni işe alamayacağız” dediklerinin akşamına yeni iş ilanı verdiler. İstanbul’a geldi, birkaç otelle görüştü, yine boyu yüzünden olmadı.
‘Kimsenin hakkını yemedim, torpil istemedim’
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya mektup yazdı, dönüş alamadı.
BİMER’e başvurdu. Cevapta İŞKUR’a gitmesi söylendi. İŞKUR’daki şube müdürü “BİMER’e de cimere de yazsan bir şey çıkmaz” diyerek, Özge’yi dinlemeden gönderdi: “O gün üzülen babamın çektiği ‘Offf’ ile bile dalga geçen bir şube müdürü vardı karşımızda.”
Özge baktı ki ona Türkiye’de iş yok, yurtdışına gitmeye karar verdi. ‘İş ve seyahat’ deneyimi sunan bir şirketle telefon görüşmesinde yaşının 32 olduğunu ama fazla iş tecrübesi olmadığından bahsetmiş, “Sorun değil” cevabını almıştı. Şirket, ABD’de 1 yıl süresince 5 yıldızlı otellerde çalışma imkânı sağlıyordu. Özge’nin ailesi staj programının ücreti ve uçak bileti için 6 bin dolar kredi çekmeye razıydı, “Yeter ki sen git, çalış, mutlu ol” diyorlardı.
Şirketle görüşmeye giden Özge, “Kapıdan girdiğim anda danışmanın boyuma nasıl baktığını bir ben bilirim” diyor.
Özge’nin telefonda sorun olmayan tecrübesizliği burada bahane olarak sunuldu. Ha bir de şöyle dendi: “Boyunuzun kısa olması ABD’liler için sorun. Onlar dış görünüşe önem verirler.”
Bu öyle bir yalandı ki! ABD’de boyunu bahane ederek birine ayrımcılık uygulayın da, görün neler oluyor!
Bu yazdıklarım, Özge’nin “fiziksel görünümü” nedeniyle bugüne kadar yaşadıklarının binde biri: “Çalışmayı, kendimi geliştirmeyi çok severim. Ama bana hiçbir zaman adil davranılmadı. Yine de umudumu yitirmedim, yitirmeyeceğim. Tek derdim aileme, vatanıma hayırlı bir birey olabilmekti. Kimsenin hakkını yemedim, torpil istemedim. Sadece çalışma hakkımı istedim. En verimli çağım bana yönelik ayrımcılık ve önyargılarla geçti gitti. Ne yapmalıyım? Kimi atanamayan öğretmenler veya işsiz insanlar gibi canıma mı kıymalıyım?”