T24- Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, piyasalardaki risk algısının tavana vurduğu şu günlerde bile liderlerin, iç siyasi hesapları nedeniyle çıkış için eşgüdümle hareket edemediğinin izlendiğini, işbirliği eksikliğinin en temel risk olarak ortada durduğunu belirterek, "Para ve maliye politikaları ile refah üretilemiyor, bu gerçeği çok iyi anlamamız gerekiyor" mesajını verdi.
TÜSİAD'ın sürdürülebilirlik temalı "Vizyon 2050 Türkiye" raporu, Sabancı Center'da düzenlenen bir konferansla açıklandı. Konferansın açılışında konuşan Boyner, TÜSİAD'ın 40'ıncı kuruluş yıldönümünü kutladığı 2011 yılında da, Türkiye ve dünya gündeminin ana temalarından bir olan "sürdürülebilir kalkınma" olgusunda odaklandığını, ayrıca önümüzdeki dönemin temel belirleyicisi ve öncelik alan olarak sürdürülebilir kalkınma konusunu seçtiklerini söyledi.
TÜSİAD'ın, çeşitli pencerelerden Türkiye'nin geçmiş 40 yılını değerlendirme ve gelecek 40 yıla ışık tutma olanağını veren "Vizyon 2050 Türkiye" raporunda ilhamı, Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi'nin "Vision 2050" raporundan aldıklarını belirten Boyner, böylelikle TÜSİAD Sürdürülebilir Kalkınma Görev Gücünü oluşturduklarını ve "Vizyon 2050-Türkiye" raporunu hazırladıklarını kaydetti.
"Vizyon 2050 Türkiye" amaçlarının çok net olduğunu söyleyen Boyner, bu amaçları, "Sürdürülebilir Kalkınma konusunda toplumun tüm kesimlerinde farkındalık yaratmak, Türkiye'nin önümüzdeki 40 yılını kapsayan sürdürülebilir kalkınma vizyonu için bir yol haritasını tartışmaya açmak, 2050 yılında sürdürülebilir bir Türkiye'ye ulaşmak amacıyla atılması gereken adımları tespit etmek" olarak açıkladı.
'Türkiye geç kalmış değil'
2050 yılında yaklaşık 9 milyar insan ile dünyanın sunabildiği ve yenileyebildiği kaynakların sınırları içinde yaşamak durumunda olunacağına işaret eden Boyner, ekonomik büyümenin bugün olduğu gibi yine gelişen piyasa ekonomilerinin öncülüğünde gerçekleşmesi halinde E7 ekonomilerinin (Türkiye, Çin, Hindistan, Rusya, Meksika, Brezilya, Endonezya) en geç 2032'de, G7 ekonomilerini (ABD, Almanya, İtalya, Fransa, Kanada, Japonya, İngiltere'yi) geride bırakacaklarını kaydetti. "Türkiye bu resmin neresinde yer alacak" diye soran Boyner, "21. yüzyılın başından bugüne Türkiye'ye baktığımızda, Türkiye artık küresel düzeyde söz sahibi olan ülkeler arasında olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında olma hedefi, ancak kalkınmamızı sürdürülebilir kılmamız; bir başka deyişle, yaşamın gereksinimleri ve doğal kaynakların sürdürülebilirliği arasında bir denge kurmamız ile mümkün olacaktır. Bu, sıralamada yer almak isteyen tüm ülkeler için, herhalde ki geçerlidir. Türkiye, tüm paydaşların katılımı ile gerekli politikaları oluşturduğu ve uyguladığı takdirde, 2050 yılında doğal kaynakları dengeli kullanarak ekonomik ve sosyal alanda sürekli ve dengeli gelişmeye sahip olmak için geç kalmış değildir" diye konuştu.
Türkiye'nin sosyal ve ekonomik refahını arttırmak için yıllık yüzde 5 - 6 büyümesi gerektiğine işaret eden Boyner, bu bağlamda Türkiye'nin, ekonomik ve sınai kalkınmasını sürdürme noktasında zorlu bir denklemle karşı karşıya olduğunu, bir yandan büyümek, öte yandan aynı anda kalkınmak için çözüm üretmek zorunda olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye bu süreçte, enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye, sera gazı emisyonlarını azaltmaya ve eşzamanlı olarak ekonomik büyümeye odaklanmak zorundadır. Bu bağlamda, Türkiye bu sürece doğrudan katkıda bulunabilecek enerji verimliliği konusunda çeşitli ulusal ve uluslararası kurumlarca yüksek potansiyele sahip olarak tanımlanmaktadır" dedi.
Piyasalarda risk algısı tavana vurdu
ABD ve Euro piyasalarında yaşanan kriz ve dünyadaki durgunluk beklentisine de dikkati çeken Boyner, ekonomik öngörülerin çok kolay yapılamadığı bir dönemde, elde olan verilerle ve bilimsel temellerde dünyanın sürdürülebilir bir yer olması için uzun vadeli senaryolarla çalıştıklarını, uzun vadeli bakmak zorunda olduklarını söyledi. 2008 krizinde genel yaklaşımın 'çok az ve çok geç' önlem almak şeklinde olduğunu savunan Boyner, şunları söyledi:
"Piyasalardaki risk algısının tavana vurduğu şu günlerde bile liderlerin, iç siyasi hesapları nedeniyle çıkış için eşgüdümle hareket edemediğini izliyoruz. Doğal kaynaklardaki yetersizlik, iklim değişikliği, bilgi asimetrisi ve demografik dalgalanmaların küresel çözümlerini konuşurken şahit olduğumuz küresel yönetişim ve işbirliği eksikliği en temel risk alanı olarak karşımızda durmakta.. Para ve maliye politikalarıyla refah üretilemiyor, bu gerçeği çok iyi anlamamız gerekiyor. Ancak bu politikalarda küresel uyumsuzluk artık çok ciddi refah kayıplarına neden oluyor. Burada en önemli sorumluluk, tarihi bir misyon üstlenecek olan vizyoner ve cesaretle siyasi riskleri göze alabilecek olan liderlerde."
TÜSİAD'ın "Vizyon 2050 Türkiye" raporunun tanıtıldığı konferansa, Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi Başkanı Björn Stigson ile Vizyon 2050 Proje Eşbaşkanı Samuel Di Piazza, TÜSİAD Sürdürülebilir Kalkınma Görev Gücü Başkanı Okşan Atilla Sanön, Borusan Holding CEO'su Agah Uğur, Eczacıbaşı Topluluğu CEO'su Erdal Karamercan, Koç Holding CEO'su Turgay Durak, Sabancı Holding Çimento Grup Başkanı Mehmet Göçmen katıldı.
TÜSİAD VİZYON 2050 TÜRKİYE RAPORUNUN TAM METNİ