Gündem

Boyner: Hukuk siyasi hesaplaşma alanı oldu!

Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “hukukun siyasal tarafların hesaplaşma alanı haline getirildiğini” belirtirken “bazı hukukçuların da hukuku siyaset aracı olarak kulland

05 Nisan 2010 03:00

T24- Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “hukukun siyasal tarafların hesaplaşma alanı haline getirildiğini” belirtirken “bazı hukukçuların da hukuku siyaset aracı olarak kullandığını” söyledi. Hukuk devleti ve yasalar önünde eşitliğin “bütün dokunulmazlık ve ayrıcalıklara son verilmesini gerektirdiğini” vurgulayan Boyner, “AB ile uyum sürecinde adalet en geri olduğumuz, mutlaka ve hemen ciddi reformlara tabi tutulması gereken yer” dedi. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Haluk Dinçer de, Avrupa İnsan Hakları Mehkemesi kararları incelendiğinde Türkiye'de “adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin görüldüğünü” vurguladı.


TÜSİAD'ın, “hukuk devleti bilincinin güçlendirilmesine katkı sağlamak ve lisans veya lisansüstü düzeyde hukuk eğitimi almış 40 yaş altı genç hukukçuları özgün çalışmalar yapmaya teşvik etmek” amacıyla 2008 yılında tesis ettiği “En İyi Genç Hukukçu Ödülü” bu sene “medeni usul hukuku” konulu çalışmalar için düzenlendi. Ödül, “Medeni Usul Hukuku'nun Yasama Üstü Kaynakları Çerçevesinde Fransız ve Türk Hukukunda Çelişmeli Yargılama İlkesi” başlıklı çalışmasıyla İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araşırma Görevlisi Mert Namlı'ya verildi.


TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Sabancı Center'da düzenlenen ödül töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'de yargının sorunları üzerinde de durdu.


“TÜSİAD olarak, uzun zamandır ekonomik, sosyal ve siyasi konularda araştırma raporu yayınlama, konferans düzenleme ve görüş açıklamanın yanı sıra teşvik edilmesinde yarar görülen alanlarda ödüller tesis ediyoruz” diyen Boyner'in konuşması şöyle:


'Yönetenler her zaman ve durumda hesap verebilir olmalı'


“Kalite Derneği ile 'Kalite', Türkiye Bilişim Vakfı ile 'e-Türkiye', TÜBİTAK ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı ile 'Teknoloji' konusunda ödüller vermekteyiz. Ayrıca, Türkiye ile AB arasındaki işbirliğinin gelişmesine katkıda bulunan AB fikir önderi ve siyasetçilerine yönelik olarak 'TÜSİAD Bosphorus Prize for European Understanding' Dış Politika Ödülümüz de bulunuyor.


Son olarak iki yıl önce, kamuoyunda hukuk devleti bilincinin güçlendirilmesine katkı sağlamak ve genç hukukçuları özgün çalışmalar yapmaya teşvik etmek amacıyla 'En İyi Genç Hukukçu Ödülü'nü oluşturduk. Bugün ikincisini vereceğimiz “En İyi Genç Hukukçu Ödülü” de diğer ödüllerimiz gibi, kurumsallaşma ve gelenekselleşme yolunda ilerlemektedir. Geçtiğimiz yıl ödüle yedi başvuru gelmişken, bu yıl başvuru sayısının onaltıya çıkması, En İyi Genç Hukukçu Ödülü'nün bilinirliğinin arttığının göstergesidir.


Türkiye’de bu tür ödüller, uzmanlık alanlarında başarılı kişilerin ve kurumların toplumda daha çok tanınmasını sağlamakta ve ödül verilen alanlarda çalışan araştırmacıları teşvik edici bir rol oynamaktadır.


Daha önce pek çok kez vurgulanmış olduğu gibi, hukuk devleti kavramı, her şeyden önce, hukuka saygı ve hukukun üstünlüğü olarak anlaşılmalıdır. Bu ise, hukuku yapanların ve onu uygulayanların öncelikle yine hukukla bağlı olmalarını, vatandaşların ayrım gözetilmeksizin kanunlar önünde eşit olmasını ve yönetenlerin her zaman ve her durumda hesap verebilir olmalarını gerektiriyor.


'Tüm dokunulmazlık ve ayrıcalıklar kaldırılmalı'


Bu bağlamda tüm dokunulmazlık ve ayrıcalıkların kaldırılması, hukuk devletinin ve kanun önünde eşitliğin vazgeçilmez bir unsuru olarak ortaya çıkıyor.


Aynı zamanda, hukuk devleti ilkesinin tam anlamıyla yerleşmesi için, hukuku uygulayacak organların bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hukuku uygulama kapasitesi de büyük önem taşıyor.


Bilindiği gibi istikrarlı kalkınma ve sürdürülebilir büyüme, refah düzeyinin yükseltilebilmesinin ön koşuludur. Nitekim biz de TÜSİAD olarak, rekabetçi piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını, iş ve yatırım ortamının geliştirilmesini bu amaç çerçevesinde yıllardır savunuyoruz.


İstikrarlı kalkınma, çağdaş demokratik kurum ve kuralların yerleştiği, çoğulculuk ve katılımcılığın kurumsallaştığı, birey haklarının garanti altına alındığı bir hukuk devletinde mümkündür. Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri tam olarak yerleşmeden, ulaşılan refah düzeyinin kalıcı olması bizce olanak dışıdır.


Ödül törenlerinin atmosferi ve kamuoyu ilgisi, ödül konusuyla ilgili ülkemizin sorunlarının bir kez daha gündeme gelmesi için uygun bir ortam sunuyor. İzninizle ben de bu vesileyle hukuk devleti ve yargı konusuna değinmek istiyorum.


'Suçlanmadan aylarca tutuklu yatanlar var'


Biliyoruz ki yargı reformu hem yapısal, hem de zihinsel dönüşümleri kapsamak zorunda. Epeydir biliyorduk ki, yargı mensuplarımızın ağır iş yükleri adalete ayrılan kaynak ve bu kaynakların kullanımı sorunlu. Adalet yavaş ve geç tecelli edebiliyor, bazen de doğru dağıtılamıyor.


Ama son 3-4 yıldır toplum olarak bambaşka hukuk sorunları izliyoruz. Örneğin gözaltında tutukluluk süresi adaletin doğru dağıtılması için aksaklıklar taşıyabiliyor. Suçlanmadan veya suç tespit edilmeden aylarca hatta yılı aşan sürelerde vatandaşlar hapiste tutulabiliyor ve hayatlarından hiçbir şey çalınmamış gibi salıverildiklerini görüyoruz.


Küçük çocuklar taş attıkları için terörist muamelesi görebiliyorlar ve terörist gibi hüküm giyebiliyorlar.


'Hukuk siyasal hesaplaşma alanı yapılıyor'


Bazı hukukçuların elinde hukukun siyaset aracı olarak kullanıldığını görüyoruz.


Hukuk adeta siyasi tarafların hesaplaşma alanı haline getiriliyor.


AB ile uyum sürecinde adalet en geri olduğumuz, mutlaka ve hemen ciddi reformlara tabi tutulması gereken yer. Adalete güvenmeden yaşayabilir miyiz? Adalet duygusunu yitirmiş bir toplum olarak ilerleyebilir miyiz?


“Türk adaletine güveniyorum, güvenim sonsuzdur” klişesine toplum vicdanında inandırıcılık kazandırmak zorundayız.


'Yargı bağımsızlığı zedelenmeden çözülmeli'


Bağımsız ve tarafsız yargı ve özgür savunma makamının hayata geçmesinin yanı sıra adaletin gecikmemesi, çağdaş fiziki şartların sağlanması ve nitelikli yargı personelinin varlığı, çağdaş bir adalet sistemine sahip olmamız için çok önemli.


Bugün ülkemizde yargı erkinin işlevinin ve sınırlarının halen yoğun olarak tartışılıyor olması, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerine ilişkin anlayışımızın henüz parlamenter demokrasinin gerektirdiği düzeye ulaşamadığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.


TÜSİAD olarak, ülkemizin yargı düzenindeki tüm sorunların, bütünlüklü bir yaklaşımla ve yargı bağımsızlığını zedelemeden çözülmesi gerektiğini ve çözülebileceğini düşünüyoruz.”



Haluk Dinçer: Adil yargılanma hakkı ihlal ediliyor



TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Parlamento İşleri Komisyonu Başkanı Haluk Dinçer de, ödüle aday hukukçulardan mahkemelerin etkinliğinin ve verimliliğinin artırılması ile odava sürelerinin nasıl kısalacağına ilişkin öneriler ve benzeri çalışmalar istediklerini anlattı. Dinçer şunları söyledi:


“Makul sürede yargılanma ilkesine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları incelendiğinde görülmektedir ki ülkemizde artık kanıksanmış olan uzun yargılama süreleri adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir. Dosya sayısının çokluğu kadar, ceza davalarında hazırlık soruşturmasının iyi yapılmaması, hukuk davalarında ise bilirkişilik kurumu ve tebligat sistemi de bu süreye olumsuz etkide bulunmaktadır. Bu durumun önüne geçmek için alınması gereken önlemlerden biri de, usul hukukunda yargılamanın hızlandırılması için kapsamlı değişikliklerin yapılmasıdır.


Usul hukukundan kaynaklanan en önemli sorun, davalarda tahkikat aşamasının duruşmadan önce tamamlanmaması sebebiyle duruşmaların ertelenmesi ve yargılamanın gecikmesidir. Özellikle delillerin sunulmasının duruşma aşamasına kalması, davaların sonuçlanmasını geciktiren nedenlerdendir. Usulde değişiklik yapılarak tahkikat aşamasının duruşmadan önce tamamlanmasını sağlayacak tedbirler alınması gereklidir.


Bunun dışında bilirkişilik müessesesindeki aksaklıklar giderilmeli; hâkimin bilirkişiye başvurma ihtiyacını azaltacak tedbirler alınmalıdır. e-Yargı tam anlamıyla hayata geçirilerek mahkemelerin, yargı haricindeki kamu kurumları ile sürekli ve etkin bir bağlantıya kavuşması sağlanmalıdır.


Ülkemizde ancak hukuk devletinin tüm kurumları ile yerleşmesi sayesinde, kaliteli bir yargılama düzeninin varlığına güvenebilir ve çağdaş bir hukuk sistemine sahip olduğumuzu söyleyebiliriz.”



TÜSİAD Genç Hukukçular Ödülü Jürisi



TÜSİAD En İyi Genç Hukukçu Ödülü’nün Jüresi şu isimlerden oluşuyor:


Prof. Yavuz Alangoya (Başkan-Koç Üniversitesi) , Prof. İhsan Demirkıran (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Onursal Başkanı), Prof. Cem Budak (Yeditepe Üniversitesi) Barbaros Çağa (TÜSİAD Yargı ve Temel Haklar Çalışma Grubu Başkanı), Mücahit Tanverdi (Avukat).