Gündem

'Boykot aslında mahçup evettir!'

Kürt seçmenin bir kısmı PKK’nın belki 12 Eylül günü fiziki şiddete varabilecek baskısına karşın ‘evet’ deme kararını açıklamıştır

24 Ağustos 2010 03:00

T24 - Referandum öncesi önemli konu, referanduma istekleri karşılandığı sürece koşullu olarak 'evet' demeyi planlayan Kürtler'in taleperinin nasıl ve ne şekilde karşılanacağıdır. 


Kürtler referandumda 'evet'i destekliyor

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu önceki akşam CNN Türk’te ‘Gelen bilgiler İmralı’ya gidilerek bu görüşmelerin yapıldığı yönünde’ diyordu. Radikal gazetesinden Murat Yetkin'in yazısı:

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ondan iki gün önce Kahramanmaraş’ta ‘Terör örgütüyle pazarlık yapılmaz, yapılmayacak’ demişti. Ancak başdanışmanı Yalçın Akdoğan, PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşülmüş olabileceğini başka türlü söylüyordu. Star gazetesinde yer alan (ve dün Akşam’ın başarılı şekilde saptayıp büyüttüğü) makalesinde şöyle diyordu: “Hükümetin PKK gibi örgütlerle pazarlığı söz konusu değil. Elbette devletin, cezaevindeki bir mahkûmla diyalogu olacaktır. Bunu pazarlık diye yorumlamak yanlış.”

Akdoğan’ın bu önemli izahı yapmakta değişik kaygıları olabilir.

Bu kaygılardan biri, örneğin PKK’nın kendisiyle görüşüldüğünün inkâr edilmesine fevri tepki verip eylemlere başlaması, yeni şehit cenazelerinin ve o şehit cenazelerinde hükümetin protesto edilmesi olabilir. Akdoğan’ın Öcalan’ın ateşkes sürecindeki rolünü (adeta işi başlatan o değilmişcesine) takdirle anması bunu gösteriyordu. Ayrıca dün PKK’yla bağlantılı Fırat Haber Ajansı’nda PKK’nın Kandil’deki lideri Murat Karayılan’ın ‘Öcalan ile görüşüldü, ateşi kestik’ açıklamasının hükümet tarafından yalanlanmış olmasına sert tepki veriliyor, bunun yalan olduğu öne sürülüyor, görüşmenin yapıldığında ısrar ediliyordu.

Akdoğan’ı ‘pazarlık değil, görüşme’ izahını yapmaya iten bir diğer kaygı, bu görüşmenin er geç açığa çıkacağına inanması olabilir. Neticede mayıs ortasından itibaren, (iç güvenliği Adalet Bakanlığı’na ait olan) İmralı Cezaevi’nin dış güvenliği, Genelkurmay’a bağlı olan Özel Kuvvetler ve Deniz Kuvvetleri’nden alınmış, idari olarak İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan Sahil Güvenlik ve Jandarma’ya verilmiştir. Ama bu görevi yerine getirenler de yine asker kişilerdir ve İmralı cezaevinin geniş çevresinin ‘İkinci derece askeri bölge’ ilan edildiğinin dolayısıyla giriş çıkışların askeri bölge yasal zemininde kontrol edildiği de unutulmamalı.

Nitekim Kılıçdaroğlu CNN Türk programında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘ün ‘Hükümet doğrudan konuşmasa bile devletin yetkili organları bu tür görüşmeleri yapar’ sözlerine atıfta bulunuyor, ‘Sayın Cumhurbaşkanı sıradan, devletten habersiz, ülkeden habersiz bir kişi değil’ diyordu. 


Boykot, utangaç ‘evet’ mi?

Öyle ya da böyle, pazarlık ya da sadece görüşe, 12 Eylül referandumu sürecinde hükümetin PKK ile bir şekilde temas kurmuş olabileceği artık sır olmaktan çıkıyor.
Savaşın durması, kanın dökülmemesi için konuşmak gerekli. Konuşmanın Kürt sorununa kalıcı çözüm yerine referandumu atlatmaya yönelik olduğu kuşkusu ise mevcut. BDP ve PKK, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 3 Eylül konuşmasından giderek daha az şey bekler oldular. Kılıçdaroğlu da “Bakarsınız oy almak için yapar. Oy aldıktan sonrada vazgeçebilir” diye BDP’lilerin üstüne gidiyor. 

Daha önce kapıyı yüzde 10 barajının düşürülmesinden, KCK tutuklularının serbest bırakılmasından, Anayasa’nın 66’ncı meddesindeki Türk vatandaşlığı tanımının değiştirilmesinden açan BDP’liler, artık ‘Yeni bir Anayasa sözü versin yeter’ noktasındalar.
Çünkü PKK ve BDP, boykot politikası ile kendi oy tabanlarını böldüklerini geç anladı. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu’nun geçen hafta sonu 14 kitle örgütü adına ‘evet’ vereceklerini peşinen açıklamış olması, PKK’nın siyasetine ağır darbe vurdu.

Ensarioğlu, hafta sonu Radikal’e BDP, ya da PKK’nın Kürtler'in tamamını temsil etmediğini söyledi. Bu bölge siyaseti açısından önemli dönüm noktasıydı. Nitekim pazarlık marjını boykot ile yükseltmek için toplanan Demokratik Toplum Kongresi’ günlerdir bir sonuca varamadığı için de ‘Öcalan’a sormaya’ karar veriyor.

Kürt siyasetçi Ümit Fırat’ın hükümetle serbest bırakılmayı konuştuğunu öne sürdüğü Öcalan’ın ne diyeceğini ise Erdoğan’ın danışmanı Akdoğan adeta peşinen açıklıyor.

Çünkü Akdoğan biliyor ki, boykot aslında mahçup ‘evet’tir. Kürt seçmenin bir kısmı PKK’nın belki 12 Eylül günü fiziki şiddete varabilecek baskısına karşın sandığa gidip ‘evet’ deme kararını açıklamıştır. Boykot oyları ise katılımı düşüreceği ve dolayısıyla evet oranını yükselteceği için AK Parti’n,in ‘evet’ kampanyasına yarayacaktır.

Anketler ‘evet’ oylarının ‘hayır’ oylarından yüksek olduğunu gösteriyorsa, bu Kürt seçmeni sayesindedir. Soru, AK Parti hükümetinin bu desteğin karşılığını referandum sonrası nasıl vereceğidir.