2008'in son haftasına girmeden NBA'de bir çok takım artık ciddi kimliklerine bürünmeye başladılar.
ARA GÖZBEK / Tempo24Boston Celtics zaten sezonun başından beri her maç o ciddiyeti taşıyor ama bir çok takım hala ritmini ve kimyasını bulamadı. Sezona berbat denilebilecek kadar kötü giren San Antonio Spurs, şu anda Batıda Los Angeles Lakers'ın altında ikinci sırada.
Houston Rockets da tekrar ritmini yakaladı ve Batıda üst sıralara tırmanıyor. Aslında enteresan olan Batı'da Lakers'ın dışında bütün takımların galibiyet yüzdeleri birbirine yakın olmaları. Doğu'da ise işler daha istikrarlı yürüyor. Yani daha doğrusu takımların iki maç kazanıp bir maç kaybetmesi ya da bir maç kazanıp iki maç kaybetmesi istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Doğu, Batı'ya göre daha çekişmeli ve dengeli. Batı'da 10uncu sırada yer alan takım bir hafta sonra 4üncü olabiliyorken, Doğu'da ise herkes yavaş yavaş yerini buluyor ve oturuyor.
Ligin dibinde yer alan Oklahoma City Thunder, Washington Wizards ve Minnesota Timberwolves kırdıkları küçük çapta mağlubiyetlerinin dışında oynadıkları oyun zevk de vermiyor. Don Nelson'ın Golden State Warriors'u ise ne yaptığını bilmiyor. Bir maç farka gidip ardından 5 maç üst üste kaybediyorlar. Ama bu hafta ele almamız gereken iki mesele var. Biri dipten gelip bir anda zirveye ortak olan San Antonio Spurs. Diğeri ise geçen yılki Final'lerin rövanşı dün gece oynanan Boston Celtics – Los Angeles Lakers maçı.
Geri dönüş yapan Spurs
San Antonio Spurs kuşkusuz son 10 yıla damgasını vuran 2 takımdan biridir. Son 10 yılda tam 4 şampiyonluk yaşadılar. Onların bir hanedan olup olmadıkları tartışılırken bir anda dibe vurdular. En sonunda bu sezon başladığında “bu takımın ömrü bu kadarmış” dendi.
Ama anlaşıldı ki zamanında 1994 ve 1995 yıllarında Houston Rockets'ı şampiyon yapan koç Rudy Tomjonovich doğru söylemiş. “Hiç bir zaman bir şampiyonun yüreğini küçümsemeyin.” Rudy'nin buy sözü NBA tarihine kazınmakla birlikte her geçen gün anlamı uygulamalı olarak değer kazanıyor. 2002 NBA Batı Konferansı Final'lerinde LA Lakers ve Sacremento Kings'in arasında yaşananları unutmayalım. Bu senede San Antonio Spurs'ün durumu da buna bir anektod sayılabilir.
Bu sene Tony Parker ve Manu Ginobili'nin sakatlıkları Spurs'e bir gerçeği gösterdi. Bu takım Parkers'sız ve Manu'suz olamıyor. Spurs Batı'nın altı sıralarındayken bir anda kendini Batı ikinciliğinde nasıl buldu? Bunun iki nedeni. Birincisi Spurs'ün ne olursa olsun kazanmayı bilen bir takım olması. İkincisi ise Batı'da Lakers hariç tüm takımların ritmini tam olarak bulamamış olması. Durum böyle olunca, Spurs de üste üste maç kazanmaya başlayınca Batı'da tablo bir anda değişiverdi. Teknik olarak baktığımızda da Spurs, kötü oynadığında bile iyi savunma yapabiliyor olması rakiplerine karşı bir avantaj sağlıyor. Çünkü bir maçta havalarını bulamadıklarında, hücumda ritmlerini bulamadıklarında en azında az sayı yiyorlar ve maç sonuna kadar maça ortak oluyorlar.
Tim Duncan artık eski performanslarını aratmasına rağmen istediğinde yine maça hakim olabiliyor ve rakiplerinin canına okuyabiliyor.
Dün gece Phoenix Suns'ı bir sayıyla yenen Spurs yoluna devam ediyor.. Aslında maçı farkla kazanmış olsa bu kadar anlamlı olamazdı. Çünkü bir sayıyla kazanmış olması Spurs'ün hala maçın sonunu oynayabiliyor olmasını ve kazanmayı bilen bir takım olduğunu gösteriyor. Ki bu bahsettiğimiz dün geceki maçta Shaq, 23 sayı, 12 ribaunt ve 4 blokla, Amare 25 sayı 13 ribaunt ve 2 blokla oynadı. Kısacası pota altına bu kadar hakim bir Suns'ı yenmek çok önemli.
Bundan bir ay önce yine bir haftanın değerlendirmesinde Spurs'ün toparlanacağını ve üst sıralara tırmanacağını söylemiştim.
Tabi bunu söylerken bir takım nedenlere de bağlamıştım. Bugün Spurs'ün durumuna bakıldığında, nasıl bu noktaya vardığı düşünüldüğünde yapılan tüm tespitlerin 'po
zitif' çıktığını söyleyebiliriz. Yani bu sezon ki Spurs için söylenecek bir şey varsa, o da görünen köyün kılavuz istemediğidir.
Boston – Lakers maçı
Aslında bu konuyu maç oynanırken sabaha kadar düşündüm ve üzerinde durduğum soru şuydu. Bu maç geçen yıl ki Final'in rövanşı mı yoksa bu seneki Final'in provası mı? Bunun net yanıtını tabi ki Haziran ayında öğreneceğiz.
Geçtiğimiz sezonun ortasından (Pau Gasol transferinin ardından) itibaren Lakers zirveye doğru yükseldi. Öyle ki Batı'yı zirvede kapattı. Boston ise yıllarca liginde sürünerek canlarına tak etti ve 2007 yazında Paul Pierce'lı takıma Kevin Garnett ve Ray Allen'ı ekledi. Herkesin hayalinde Boston – Lakers Final'i vardı. Bu gerçekleşti ama rekabet tam olarak söz konusu değildi. Çünkü Boston, Lakers'ı sahadan adeta sildi.
Lakers'ın her şeyi olan Kobe de performansını düşürünce yenilgiler peş peşe geldi ve Boston Celtics şampiyonluğa ulaştı. Ama herkes iyi biliyordu ki bu iş burada bitmeyecekti. Bu sezon başlarken herkesin merak ettiği şey bu iki takımın nasıl oynayacağıydı. 2008-2009 sezonu başladığında görüldü ki bu iki takım ligde açık ara yine en büyük şampiyonluk adayları. Boston Doğu zirvesinde, Lakers ise Batı.
Bir an önce normal sezonun bitmesini ve playoff'larını gelmesini diliyorlar. Ama ne olursa olsun sezon ilk başlarken, fikstür belirlendiğinde herkesin gözü Noel akşamındaydı. Çünkü bir bakıma geçen yılki Final'in rövanşı olacaktı. Ama bu rövanş olmaktan öte bu seneki finallerin provası gibi oldu. Çünkü çok yüksek ihtimalle bu iki takım bu sene yine Final oynayacaklar.
Dün geceki maçta Boston'ın çok önemli bir problemi yine gün yüzüne çıktı. Boston'ın ilk beşi Lakers'ın ki ile denk ve hatta daha üstün de denilebilir. Ama Boston ilk beşinin dışında maça damgasını vurabilecek oyuncusu bulunmuyor.
Bunun karşısında bir de kadrosu çok derin olan Lakers olunca maçın dengesi değişiyor. Dün gece çekişmeli geçen maçta Lakers son çeyrekte kazanmayı bildi. Şimdi herkesin gözü sezon içindeki ikinci randevuda. Neler olacak bekleyeceğiz, izleyeceğiz ve göreceğiz.