Suriye'nin Afrin bölgesine gerçekleştirilen askeri operasyona destek için lokum dağıtan öğrencileri 'İşgalin ve katliamın lokumu olmaz' yazan bir pankartla protesto eden ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Okuma hakkı vermeyeceğiz" sözlerinin ardından tutuklanan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin aileleri İstanbul Tabip Odası’nda basın açıklaması yaptı. "Bizin çocuklarımız barış istedi" diyen ailelere çok sayıda siyasetçi, STK temsilcileri ve diğer öğrencilerin aileleri destek verdi. Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Faruk Birtek ise "Bunlar eşsiz çocuklar, onlardan terörist olamaz" diyerek 9 öğrencinin tutuklanmasına tepki gösterdi.
Gazete Duvar'dan Hacı Bişkin'in haberine göre, Boğaziçili öğrencilerin aileleri adına konuşan tutuklu öğrenci Yaren Tuncer’in annesi Özgür Tuncer, çocukları hakkında medyada yansıtılanların doğru olmadığını söyledi. Tuncer şöyle konuştu: “Yavrumu her şeye duyarlı bir çocuk olarak büyüttüm. Her cana duyarlı, toplumda yaşanan her şeye farkındalığı yüksek bir çocuk olarak büyüttüm. Ağaçlar için de şehitler için de gözyaşı dökebilen bir çocuk o. Bizim evin karşısında bir ağaç kesildi diye günlerce ağlamıştı. Çocuklarımız analar ağlamasın istedi. Evlerinde özgür oldukları için dışarıda da özgürce konuşabileceklerini zannederek din, dil ırk ayrımı gözetmeden hareket etti. Bizim çocuklarımız barış istedi. İktidarlar için canlar yanmasın, analar ağlamasın istediler.”
Tutuklu öğrencilerden Esen Deniz Üstündağ’ın ablası Özlem Kösem ise; “Atatürk sevgisiyle vatan sevdalısı bireyler olarak yetişti. Kardeşim o güne kadar barınak gönüllüsü bir öğrenciydi. Ama 23 Mart’tan bu yana kalem tutulması gereken elleri kelepçeyle tanıştı” diye konuştu.
Prof. Birtek: Bunlar eşsiz çocuklar
Ailelerin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Faruk Birtek söz aldı. Boğaziçi Üniversitesi için, “Büyük acı çekiyor” diyen Birtek, tutuklanan ve gözaltına alınan öğrencilerden “terörist” olmayacağını belirtti. Birtek, şunları söyledi: “Bizim üniversitemize dışarıdan tecavüz olmuştur. Dünyanın dört üniversitesinde hocalık yaptım, bunlar eşsiz çocuklar. İsmi geçen çocukların pırıl pırıl olduklarına eminim, onlardan terörist olamaz. 18 yaşındaki bir kızı videolarda resmi varmış diye alıp götürüyorlar. Bütün çocukların suçsuz olduğu ortaya çıkacak. Dershanede berabersek hapishanede de onlarla olmak istiyorum ben dayanamıyorum. Eğitim hakkı ilk gündeme geldiğinde baş örtülü öğrenciler vardı ve girebildikleri tek üniversite Boğaziçi’ydi. Biz o dönem anayasal suç işledik. Ama bugün anayasada ‘komünist öğrenci okula giremez’ diye bir şey yok. Öğrencilere yapılan muameleye bakın. Bizim üniversitede her görüş istendiği şekilde ifade edilir. Tutuklanan öğrencilerden birini çok yakından tanıyordum. İsmi Noyan’dı. Noyan derse takım elbise ile gelen, herkese saygılı olan, barış isteyen bir öğrenciydi. Karıncayı bile incitmezdi.”
"Onların sesini yükselteceğiz"
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden Tilbe Akan da arkadaşlarının yanlış bir şey yapmadığını belirterek şöyle konuştu: “22 Mart’ta gözaltına alınıp serbest bırakıldım. Arkadaşlarımız yanlış değil önemli bir şey yaptı. Onlarla gurur duyuyoruz kendi seslerini zorbalığa karşı ifade edebildikleri için… İnsani hislerle söylenen duygular terörize edildi. Bunun sebebi okulumuzun iktidarın bastırdığı fikirlere her zaman yer vermiş olması. Onların sesini kampüslerde, sokaklarda her yerde yükselteceğiz.”
"Kaba dayak da dahil olmak üzere psikolojik işkenceye maruz bırakılmışlar"
Daha sonra tutuklu öğrencilerden Deniz Yılmaz’ın babası Bülent Yılmaz basın açıklamasını okudu. Yılmaz şöyle konuştu:
Bizler tutuklanan, gözaltına alınan, haklarında disiplin soruşturmaları yürütülen Boğaziçi öğrencilerinin aileleriyiz. Hepinizin yakından takip ettiği gibi uzun bir gözaltı süreci sonunda çocuklarımızın 10’u tutuklanmış, diğerleri ise adli kontrol şartı ile serbest bırakılmışlardır. Ne yazık ki gözaltına alma girişimleri hâlâ devam etmektedir. Çocuklarımız bu üniversitenin hoşgörü, demokrasi ve özgürlük geleneğine karşı kin besleyenler tarafından hedef gösterilmişlerdir. 12 gün süren uzun gözaltı sürecinde kaba dayak da dahil olmak üzere psikolojik işkenceye maruz bırakılmışlardır. Bu 12 günlük gözaltı sürecinin son gününde çocuklarımızın emniyet ifadeleri alınmıştır, bu nedenle bu 12 gün gözaltı süresi keyfiyet ve cezalandırmadan öte bir anlam taşımamaktadır. 3 Nisan 2018 tarihinde savcılığa çıkartılan çocuklarımızın savcılık ifadeleri dahi alınmadan tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilmeleri çok manidardır. Mahkeme sonucunda çocuklarımızın dokuzu terör örgütü propagandası yapmak suçlamasıyla tutuklanmış, altı öğrenci ise adli kontrol ile serbest bırakılmışlardır. 1 çocuğumuz ise arkadaşlarına destek olduğu gerekçesiyle sonradan tutuklanmıştır.
Şimdi biz sizlere çocuklarımızı tanıtalım; kimdir bu çocuklar?
Tutuklanan, soruşturmaya uğrayan çocuklarımızın geçmişlerinde büyük emekler, çabalar vardır. İlkokul dahil tüm okudukları okullarda büyük başarılar elde etmişlerdir. Hepsi Türkiye’nin, yaşadıkları şehirlerin en önemli okullarından mezun olmuşlardır. Yani hepsinin geçmişlerinde önemli başarılar vardır ve bu başarılarla Boğaziçi Üniversitesi’ne yerleşmişlerdir.
Çocuklarımız üniversite sınavlarında büyük başarılara imza atarak Boğaziçi Üniversiteli olmuşlardır. O nedenle kimsenin çocuklarımızın okuma özgürlüklerini ellerinden almaya hakkı yoktur. Çünkü bu başarılar kimsenin lütfuyla gerçekleşmemiştir.
Kimdir bu gençler?
"Gitar çalan, resim heykel yapan gençlerdir"
Öncelikle hedefleri olan kişilerdir. Bilim insanı olmayı, yazar olmayı, sanatçı olmayı, iyi bir eğitimci olmayı hedeflemişler ve bu yolda da önemli mesafeler katetmişlerdir.
Bu yolculukta sorgulayıcı olmayı, insanlıktan, iyilikten, güzelliklerden, barıştan yana tavır almayı öğrenmişlerdir. O nedenle kimse çocuklarımızın bir yerlerden emirler alarak kendilerini ifade ettiklerini iddia edemez.
Çocuklarımızın arkasında yanında örgüt arayanlar edebiyat, çevre, çeviri, folklor,bilim kulüplerine, matematik topluluğuna bakabilirler, çocuklarımızı oralarda görebilirler.
Kimdir bu gençler?
Gitar çalan, resim-heykel yapmayı becerebilen, ülkemizin ve dünyanın tarihine, kültürlerine vakıf bireylerdir.
Bu çocuklar sokak kedisini tekmeleyen değil tam tersine üç ayaklı sakat bırakılmış bir köpeği evine alıp onun yaşaması için mücadele edendir.
Çocuklarımızın yaklaşık yirmi gündür eğitim hakları ellerinden alınmıştır. Hiçbir hukuksal gerçekliğe dayanmayan, kanıttan yoksun bir şekilde Bakırköy ve Silivri Cezaevlerinde tutulmaktadırlar.
Oysa Anayasa’nın 42. maddesi kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağını çok açık olarak ifade etmektedir. Çocuklarımızın yeri Bakırköy, Silivri Cezaevi değil Boğaziçi Üniversitesi’nin kampüsüdür.
Bizler tutuklu, yargılanan, haklarında soruşturmalar yürütülen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin aileleri olarak iyilikten, güzellikten, barıştan, aydınlık Türkiye’den yana tüm halkımızı çocuklarımızın eğitim ve öğrenim hakkını savunmaya, üniversite özgürlüğünden yana öğretim üyelerini ve öğrencileri bu gençlerle dayanışmaya, çocuklarımızı ve Boğaziçi Üniversitesi’ni hedef gösterenleri özür dilemeye davet ediyoruz.
Aileler olarak çocuklarımıza uygulan bu hukuksuzluğa acilen son verilmesini ve çocuklarımızın serbest bırakılmasını, haklarında yürütülen soruşturmaların durdurulmasını talep ediyoruz.”
Ailelere destek
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, TTB Başkanı Raşit Tükel, KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, TTB eski başkanı Gençay Gürsoy, ANAP eski Genel Başkanı Nesrin Nas, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı Battal Kılıç, İTO Sekreteri Samet Mengüç, ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, EMEP MYK üyesi Levent Tüzel, Halkevleri Eş Genel Başkanı Nuri Günay ve KHK ile ihraç edilen akademisyenlerin katıldığı toplantı sonunda salonda bulunanlar ailelere alkışlarla destek verdi.