Gündem

Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'nden eylemlerini sürdüren akademisyenlere 'adli ve idari işlem' tehdidi

01 Haziran 2023 22:27

Boğaziçi Üniversitesi'nde akademisyenler, iki yıldır rektörlük binasına sırtlarını dönerek gerçekleştirdikleri 'eylem'lerini sürdürürken, üniversite rektörlüğü yayınladığı duyuru ile eylem yapan akademisyenlerin "adli ve idari işlemlere" konu olacağını bildirdi.

SOL Haber'in aktardığına göre, Boğaziçi Üniversitesi'nin rektör vekili Fazıl Önder Sönmez tarafından yapılan duyuruda, akademisyenlerin eylemi, "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu" kapsamında bir suç olarak tanımlanarak, eylemlere ilişkin bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezasının öngörüldüğü ifade edildi.

Açıklamada, akademisyenlerin eylemi "dikilme" olarak tanımlanarak, "Söz konusu davranışları sergileyenlerin, mevzuat çerçevesinde, adli ve idari işlemlere konu olacağını bilgilerinizi rica ederim" ifadeleri kullanıldı.

"Mutlak bir sınırlama getirilmiştir"

Sönmez tarafından yapılan açıklama şöyle:

"2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 'Yasak Yerler' başlığını taşıyan 22'nci maddesinde yer alan; 'parklarda, mabetlerde, kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde ve bunların eklentilerinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kilometre uzaklıktaki alan içinde toplantı yapılamaz.' hükmü ile toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin mekânsal boyutu yönünden mutlak bir sınırlama getirilmiştir. Yine aynı Kanun'un 'Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri' başlığını taşıyan 23'üncü maddesinde; 22'nci maddedeki yasaklara aykırı yapılan toplantı veya gösteri yürüyüşlerinin Kanun'a aykırı sayılacağı, 'Yasaklara Aykırı Hareket' başlığını taşıyan 28'inci maddesinde de Kanun'a aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşleri düzenleyen veya yönetenlerle bunların hareketlerine katılanların, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.  

"İç barış ve eğitim öğretim hayatının güvence altına alınması..."

Bu itibarla, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümlerine aykırı şekilde izin almaksızın basın açıklaması, stant kurma, bildiri dağıtma, çadır kurma, oturma, dikilme ve sair eylemlerin yasak ve suç kapsamında olduğu, Üniversitemiz içerisinde güvenlik, esenlik, iç barış ve eğitim öğretim hayatının güvence altına alınması ile idari faaliyetlerin aksamaması adına; söz konusu davranışları sergileyenlerin, mevzuat çerçevesinde, adli ve idari işlemlere konu olacağını bilgilerinizi rica ederim."

"Uluslararası sözleşmeler barışçıl gösteri hakkını korumaktadır"

Rektörlüğün söz konusu açıklamasının ardından değerlendirmede bulunan avukat Mert Doğan, hukukun ve uluslararası sözleşmelerin barışçıl gösteri hakkını koruduğunu vurgulayarak, rektörlüğün bu adımının bir hakkı engelleme girişimi olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Doğan, şunları aktardı:

"Hem hukukumuz hem de uluslararası sözleşmeler barışçıl gösteri hakkını korumaktadır. Kamu idaresinin gösteri hakkına getirdiği düzenleyici hükümlerin hakkın kullanılmasını engelleyici bir tarza bürünmemesi gerekir. Bu açıdan sadece durarak yapılan ve şiddete başvurmayan bir protestonun, özellikle de uzun bir süredir yapıldığını ve hiçbir kamu düzenini bozucu etkiye sebebiyet vermediğini düşünürsek 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununu gerekçe göstererek akademisyenlerin eylemlerini engellemek bir kanun hükmünü uygulamak değil bir hakkı engelleme girişimi olarak değerlendirilmelidir.

"Siyaseten rahatsız olduğu bir tepkiyi bastırmaya çalışıyor"

Boğaziçi akademisyenlerinin, Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atamasına dair tepkilerini ilgili okulda göstermeleri kadar doğal bir şey yoktur. Eylemin konusu açısından Boğaziçi Üniversitesi yerleşkesinin eylem alanı olması, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkın kullanılabilmesi açısından önemlidir. Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğü kanundan kaynaklanan düzenleyici hükmü uygulamıyor. Siyaseten rahatsız olduğu bir tepkiyi bastırmaya çalışıyor. Bu açıdan bakacak olursak neredeyse 3 yıldır devam eden barışçıl bir politik tavrın baskılanması için kanun maddeleri hakkın özüne dönük bir saldırının aracı haline getiriliyor."