Platform 24 (28 Ocak 2015)
Sinem Babul
Türkiye’nin son dört yıllık insan hakları uygulamalarının değerlendirildiği Evrensel Periyodik İzleme toplantısı Cenevre’de gerçekleşti.
İnsan Haklarından Sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın katıldığı Birleşmiş Milletler’in Cenevre’de yapılan Türkiye Evrensel Periyodik İzleme oturumunun internet üzerinden canlı yayınını İstanbul’da insan hakları aktivistleri, gazeteciler ve sanatçılar birlikte izledi. Siyah Bant, P24, Freemuse ve İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (IHOP) evsahipliğinde Cezayir Toplantı Salonu’nda düzenlenen buluşmada üye devletlerin tavsiyeleri ve Bülent Arınç’ın bu tavsiyelere yorumları takip edildi.
Temmuz 2014’te Article 19, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), İngiliz PEN, Freedom House ve PEN International ile birlikte P24, BM’deki Evrensel Periyodik İzleme oturumu için, ifade özgürlüğü bağlamında Türkiye’nin uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uyumluluğuna odaklanan ortak bir raporu BM'ye sunan kuruluşlar arasında yer almıştı.
İfade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı uyarısı
EPİ oturumunda Türkiye’de insan haklarının durumuna dair tavsiyelerde bulunan BM üyesi devletlerin büyük bölümü; ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, polis şiddeti, toplanma ve örgütlenme hakkının engellenmesi, kadına yönelik şiddet, cinsel yönelim ve ayrımcılık, din ve inanç özgürlüğüne yönelik kısıtlamalarla ilgili uyarılarda bulundu.
Norveç, İsveç, İrlanda başta olmak üzere İsviçre, ABD, Britanya, İspanya, İtalya, Lüksemburg gibi çok sayıda ülke Türkiye’de ifade özgürlüğü, sansür, toplanma özgürlüğü konusunda endişelerini dile getirirken, Mısır’ın Türkiye ile ilgili “İki yıl üst üste en fazla gazeteciyi hapseden ülke” vurgusu EPİ oturumunun sürprizlerinden oldu.
'Basında tam bir çoğulculuk hâkim'
İşlenen suçlarda cezasızlık, hapisteki gazeteciler, Terörle Mücadele Kanunu, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanması, barışçıl protestoculara yönelik polis şiddeti ve yine erkek şiddeti konularının gündeme gelmesinin ardından Arınç Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Basın Kanunu’nda iyileştirmeler yapıldığının altını çizdi. İfade özgürlüğü ve sonrasında ortaya çıkan kısıtlamalarla ilgili Türkiye’de basın organları konusunda tam bir çoğulculuğun mevcut olduğunu söyleyen Arınç şöyle devam etti:
“Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü demokratik düzenin vazgeçilmez bir öğesi olarak değerlendirilmekte ve geliştirilmesi için sürekli gayret sarf edilmektedir. Gerçekleştirdiğimiz reformların sonucunda hassas addedilen birçok konu artık vatandaşlarımız tarafından açıkça tartışılabilir hale gelmiştir. Gazetecilerin bağımsız şekilde, serbestçe çalışabilecekleri pek çok gazete ve televizyon kanalı bulunmaktadır. Medya sektörümüz, her geçen gün daha da büyümekte olup, içerisinde hem hükümeti destekleyen hem de hükümeti eleştiren çok çeşitli basın kuruluşlarını barındırmaktadır. Türkiye’de 'tutuklu gazeteciler' olarak atıfta bulunulan kişilerin tutukluluk durumlarının gazetecilik faaliyetiyle ilişkisi bulunmamaktadır. 23 Ocak 2015 tarihi itibariyle gazetecilik mesleğiyle bağlantılı olmaksızın silahlı terör örgütüne üye olmak, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, kasten adam öldürmek, zimmet gibi suçlardan ikisi tutuklu, 29’u hükümlü olmak üzere toplam 31 kişi bulunmaktadır. Bu arada, bireysel suç duyuruları üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı tarafından 14 Aralık 2014 tarihinde başlatılan soruşturmanın ve soruşturma kapsamındaki gözaltı ve tutuklamaların hiçbirisinin gazetecilik mesleğiyle ve faaliyetiyle ilgisi bulunmadığını bu vesileyle bir kez daha vurgulamak isterim. Bunun bir adli süreç olduğu ve kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği yasama ile yürütmenin bu sürecin dışında kalması gerektiği bilinmektedir.”
İnternet sansürleri
Katılımcı devletlerin büyük çoğunluğunun internet sansürlerini eleştirmesine karşılık Bülent Arınç, “İlgili firmalarla 'uyar-kaldır' yöntemiyle yasa dışı içeriğin çıkarılması konusunda vaktiyle iletişime geçilmiş, fakat iyi niyetle çaba harcamamıza rağmen ilgili firmalar mahkeme kararlarına duyarsız kalmış, içerikler çıkarılmamış ve mahkeme kararları yerine getirilmemişti. Bu nedenle, son çare prensibi olarak erişim engellemesi tedbiri uygulanmak zorunda kalınmıştı. Bununla birlikte, söz konusu tedbir Anayasa Mahkemesi'nin kararları sonrasında kaldırılmıştır” dedi.
Vicdani ret yanıtsız kaldı
İsviçre, Namibya, Meksika’nın yargı bağımsızlığı, Almanya’nın ise vicdani ret çağrıları yanıtsız kalan konular oldu.
Hırvatistan ve Almanya'nın ardından Slovenya temsilcisi de konuşmasında Türkiye'ye vicdani ret hakkını tanımasını tavsiye etti. Arınç ise vicdani ret başta olmak üzere ibadet yerleri ve din temelli ayrımcılık hakkında gelen sorulara cevap vermedi. Çocuk hakları ile ilgili gelen soru ve önerilere Türkiye temsilcilerinden çocuk işçilerin “hafif işler” yaptığı bildirilirken, çocuk yaşta evlendirilmelerle ilgili yorum yapılmadı.
Polis şiddeti eleştirilerine Ali İsmail örneği
Polis şiddeti eleştirilerine karşı Ali İsmail Korkmaz davasını örnek gösteren Arınç yargılanan polise 10 yıl ceza verildiğini söyledi ve ekledi: “İşkenceye sıfır hoşgörü için yasal düzenlemeler yapılmış, Avrupa Konseyi’nin denetimine ilaveten iç denetim mekanizmaları kurulmuştur. Orantısız güç kullanan personelin tespit edilmesi için çevik kuvvet kaskları numaralanmıştır. Güvenlik görevlilerince aşırı güç kullanımına yönelik soruşturmalar titizlikle yapılıyor. Toplam 149 personel hakkında idari soruşturma açılmıştır. Ayrıca 371 adli soruşturma açılmış, 59’unda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş. Bağımsız kolluk gözetim komisyonu kurulmasına ilişkin kanun tasarısı Meclis gündemindedir.”
Ermenistan’ın Dink sorusu
Arınç, Türkiye'nin Ermenistan’a yönelik ablukayı kaldırmasını, Soykırım’ı tanımasını ve Hrant Dink davasını ciddiyetle ele almasını isteyen Ermenistan'a cevaben ise şunları söyledi: “Abluka iddiasının temelsiz olduğunu belirtmek zorundayım. Ayrıca Türkiye ve Ermenistan arasında doğrudan uçuşlar vardır. Hrant Dink’in ölümü vesilesiyle Başbakanımızın geçtiğimiz hafta yayınladığı mesaj ise ülkemizin bu konuya verdiği önemi ve bakış açısını yansıtmaktadır.”
LGBTİ’lere yönelik özel bir düzenleme yok
Arjantin, Brezilya, Kanada, Şili, Uruguay, Hırvatistan, Danimarka, Finlandiya, Norveç, İsrail ve Slovenya sundukları tavsiyelerde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin ayrımcılık karşıtı mevzuat ve nefret suçları yasasında yer alması gerektiğini ifade etti. Arınç bu tavsiyelere cevaben, "Mevzuatımızda LGBT’lere yönelik ayrımcı bir hüküm bulunmamaktadır. Siyasi düşünce, felsefi inanış, dil, din ve mezhep ayrılıkları sebebiyle ayrım gözetilmeksizin herkesin kanun önündeki eşitliği ilkesi anayasının 10. maddesince düzenlenmiştir. Söz konusu maddede yer alan ‘ve benzeri sebeplerle’ ifadesi sayesinde ayrımcılık konusu sınırlayıcı değil, diğer ayrımcılık türlerinin kapsam dışı kalması söz konusu değildir. LGBTİ’lere yönelik özel bir düzenlemenin olmaması hukuken bu gurubun haklarının garanti altına alınmadığı anlamına gelmez. ... Ülkemizde tüm demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi LGBTİ bireylerine karşı, öldürme ve şiddet eylemleriyle her türlü nefret suçlarını işleyen faillerin belirlenerek adalete teslim edilmelerini teminen gerekli tahkikat açılmakta ve süreç adli makamlarca titizlikle yürütülmektedir” diye konuştu.
Heybeliada Ruhban Okulu
ABD’nin önsorusuna ithafen Türkiye'de gayrimüslimlerin hakları konusunda ise Arınç, “Gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşlarımız bireysel temelde diğer Türk vatandaşlarıyla eşit hak ve özgürlüklere sahip olup, ayrıca Lozan Barış Antlaşması çerçevesinde tanınan azınlık haklarından istifade etmektedirler. Bu kapsamda kendi okulları, ibadethaneleri, vakıfları, hastaneleri ve basın-yayın organları bulunmaktadır” dedi. Arınç, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması hususunda da siyasi iradenin ve kararlılığın tam olduğunu söyledi.
Raporun bugün kabul edilmesi bekleniyor
19 Ocak'ta başlayan BM İnsan Hakları Konseyi EPİ Çalışma Grubu'nun Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 14 ülkenin insan hakları durumunu gözden geçirme oturumu 30 Ocak’a kadar devam edecek. EPİ Çalışma Grubu'nun bugün Türkiye ile ilgili raporunu düzenleyerek kabul etmesi bekleniyor.
Türkiye’nin ilk EPİ incelemesi 10 Mayıs 2010’da yapılmıştı.
EPİ oturumunda insan hakları durumu incelenen ülkeler arasında İsveç, Kuveyt, Kırgızistan, Gine, İspanya ve Ermenistan bulunuyor.