Gündem

Bitlis'e sabotaj iddiasına soruşturma

‘Eşref Bitlis’in uçağı sabotajla düşürüldü’ iddiaları üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı resen bir soruşturma başlattı.

01 Ekim 2010 03:00

T24 - JİTEM’in kurucusu Albay Arif Doğan’a ait olduğu iddia edilen ses kaydı ile yeniden gündeme gelen ‘Eşref Bitlis’in uçağı sabotajla düşürüldü’ iddiaları üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı resen bir soruşturma başlattı. Savcılık soruşturma sonunda dava açabileceği gibi takipsizlik kararı da verebilir.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 Şubat 1993’te Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ve emir subayı P. Albay Fahir Işık’ı Diyarbakır’a götürmek üzere Güvercinlik’ten havalandıktan yaklaşık 7 dakika sonra Ankara Posta İşletme Merkezi bahçesine düşen ve Bitlis’in de aralarında bulunduğu 5 subay ve astubayın yaşamını yitirdiği uçağa sabotaj düzenlendiği iddiaları üzerine olaydan 17 yıl sonra resen soruşturma başlattı. Milliyet'te yer alan habere göre;  

Sivil savcılık, uçağın sabotaj sonucu düştüğüne ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığından 5 Mayıs 1993’te takipsizlik kararıyla kapatılan dosyayı Genelkurmay’dan istedi.
Önümüzdeki günlerde kazayla ilgili ifade alma işlemine başlayacağı bildirilen savcılık, soruşturma sonunda sabotaj iddialarıyla ilgili dava açabileceği gibi takipsizlik kararı da verebilecek.


Doğan’ın ses kaydı

17 Şubat 1993’te, bindiği uçağın Ankara’da düşmesi sonucu yaşamını yitiren Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bitlis’in ölümüne ilişkin “sabotaj” iddiaları, JİTEM’in kurucusu Albay Arif Doğan’a ait olduğu iddia edilen ve geçtiğimiz günlerde internete düşen ses kaydı ile yeniden gündeme geldi. Ses kaydında Doğan olduğu iddia edilen kişi, Bitlis’i “JİTEM komutanı Cem Ersever’in öldürdüğü”nü iddia ederek “Ben destek vermezsem nah öldürürlerdi” ifadelerini kullanıyor. 

Tartışmalar, kaza ile ilgili bilirkişi raporu hazırlayan İTÜ Uçak Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel’in, “İlk kez açıklıyorum, evet, sabotaj” ifadeleriyle de alevlendi. Yüksel, 1996’da hazırladığı raporla ilgili mahkeme bilirkişisi olarak kendilerine sorulan sorular arasında “sabotaj olasılığının” olmadığını, fakat kendilerinin verdiği raporda pilotaj hatası veya motor arızasına rastlanmadığını, buzlanma olasılığı bulunmadığını, motorun içinde kaza dışı bir patlama meydana geldiğinin anlaşıldığını anlattı. 

Yüksel CNNTürk’te de “Uçak bal gibi düşürüldü, hiç şüphem yok” dedi.


 Müşterek kanaat raporu

Yüksel’in hazırladığı rapor, kamuoyunun gündemine ilk olarak Ergenekon davasının sanıklarından avukat Nusret Senem’in çabalarıyla geldi. Olay günü düzenlenen Teknik Heyet Raporu’nda, uçağın tırmanışı sırasında oluşan buzların pervane balanslarını bozduğu, her iki motorda sarsıntı oluştuğu, uçağın alçak irtifada bulunması nedeniyle kontrolünün kaybedilerek yere vurduğu değerlendirilmesi yapıldı.

Olaydan sonra Askeri Savcılık da Müşterek Kanaat Raporu adı verilen raporunu dayanarak alarak takipsizlik kararı verdi. Bu raporda da “...motor buzlanmasını önleyici Ice Vane sisteminin zamanında çalıştırılmadığı”na yer verildi.

Bitlis ile birlikte uçakta yaşamını yitiren Yüzbaşı Tuğrul Sezginler’in kardeşi Saime Sezginler’in başvurusu sonrası Beechcraft tipi uçağı TSK’ya satan şirket aleyhine Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan dava kapsamında, İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinin hazırladığı raporun sonuç bölümünde şöyle denildi:

“Uçağın düşmesinde motordaki buzlanmanın etkili olduğunu gösteren, motor arızası ve düşme olayında pilotaj ve bakım kusuru bulunduğuna dair delil yoktur. Uçağın düşmesine yol açan motor arızasında davalı firmanın dizayn ve yapım hatası bulunduğuna dair delil mevcut değildir.
Kaza günü öncesindeki gece, hangar civarındaki - bir nöbetçi tarafından bildirilen - kimliği bilinmeyen kişiyle, yukarıda isimleri zikredilen motor iç aksamının enkaz mahallinde bulunamaması, sağlam ve mukavim olan motor zarfının parçalanmamış ve hatta fazla deforme olmamış görüntüsü karşısında sabotaj ihtimali gözden ırak tutulmamalıdır.”

Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi de olayın buzlanmadan kaynaklanmadığı yönünde karar verdi. Ancak bu da soruşturmanın yeniden açılmasını sağlayamadı.


Susurluk Komisyonu

Bu arada TBMM Susurluk Komisyonu’na verdiği ifadede Eşref Bitlis’in “suikasta kurban gittiğini” belirten istihbarat astsubayı Hüseyin Oğuz “Bitlis kesinlikle suikasta kurban gitti. C-4 ile öldürüldü. C-4 uçağa pilot elbisesi içinde sokuldu. Bursalı nöbetçi bir asker bunu gördü” dedi. Komisyon raporunda yer alan Ordonat Er Tahir Metin’in ifadesi de suikast iddialarına güçlü bir dayanak oluşturdu: 

“Saat 19.30 civarında, dahili kışlık kıyafetli ve pilot bereli, astsubay olduğunu tahmin ettiğim resmi bir şahıs, Havacılık Okulu’na doğru geçiyordu. ‘Dur’ ihtarında bulundum. Durdu, parolayı ve işareti sordum. Bildi, geçip gitti. Parolayı bildiği için ve üniformalı olduğu için içimde şüphe uyanmadı. Daha önce nöbet yerimizden yürüyerek geçen birini görmedim.”

Susurluk Raporu da dosyanın yeniden açılmasına yetmezken, uzun yıllar sonra ortaya çıkan ses kayıtlarına karşı askeri savcılıklar sessiz kaldı, ancak sivil savcılık bu haberleri ihbar kabul ederek harekete geçti. 


Genelkurmay’dan istedi


Bitlis’in ölümüyle ilgili son dönemde basında yer alan haberleri ihbar kabul eden özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Görüşen, resen soruşturma başlattı. Görüşen’in, yürüttüğü soruşturmada takipsizlik kararı veren Kara Kuvvetleri Askeri Savcılığı’nın baktığı dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’ndan istediği bildirildi.


Posta Merkezi’ne düşmüştü

17 Şubat 1993’te Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bitlis ve emir subayı P. Albay Fahir Işık’ı, Diyarbakır’a götürmek üzere Güvercinlik Hava Meydanı’ndan saat 12.19’da havalanan VIP uçağı, 7 dakika sonra Ankara Posta İşletme Merkezi bahçesine düştü. Bitlis’in aralarında bulunduğu 5 subay ve astsubay can verdi. Kaza sonucu soruşturma başlatan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı takipsizlik kararı verdi.