Birlik Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, İzmir’de hayata geçirilmesi planlanan iki mülteci hastanesine ilişkin Sağlık Bakanlığı'na "Mülteci hastanelerinin yapılmasının arka planında ne vardır? Mültecilerin kalıcı olarak ülkemize yerleşmesi midir? İzmir’de 12 devlet hastanesi depreme dayanıksızken, bu hastaneler 12-13 yıldan bu yana yenilenmiyorken mülteci hastanesi yapmak nedir? Yarın bir deprem olsa, bu hastanelerin içerisinde sağlık çalışanlarımız ve hastalarımız hayatını kaybetse sorumluluk kimdedir" sorularını yöneltti.
Türkiye’deki Mülteciler İçin Mali Yardım Programı (FRIT-2) kapsamında Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası (AKKB) iş birliği ile Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen proje kapsamında İzmir’de iki noktada mülteci hastanesi kurulması projesine tepkiler devam ediyor.
Birlik Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, bugün konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Uygulanan politikalarla ülkenin sığınmacı merkezi haline getirildiğini belirten Doğruyol, şunları söyledi:
"Devletimizin hiçbir iline, ilçesine yakışmayacak olan mülteci hastaneleri, İzmir’e hiç yakışmıyor. Son yıllarda uygulanan mülteci politikalarıyla, adeta mülteci cenneti haline gelmiş olan Türkiyemize yazık oluyor. Sağlık Bakanlığı, Herkes İçin Sağlık Altyapısının Güçlendirilmesi Projesi (SHIFA) kapsamında, geçici koruma statüsündeki Suriyeli sığınmacılara ve ikincil korumaya uygun mülteci ve kişilere yönelik sağlık hizmetlerini iyileştirmeyi amaçlayan mülteci hastaneleri bazı illerimizde ve İzmir ilimizde de Bornova ‘da Erzene ve Karabağlar’da Ali Fuat Cebesoy mahallelerini seçmiştir."
"Mültecilerin her geçen gün yerleşik hayata geçmelerini istemiyoruz"
Uygulamayla geçici sığınmacı statüsündeki mültecilerin kalıcı hale gelme riskinin olduğunu belirten Doğruyol, şu ifadeleri kullandı:
"Sağlık Bakanlığı yetkililerimiz, mülteciler adına yapılacak olan hastaneleri sağlık sistemine katkı olarak görebilir. Biz Sağlık Bakanlığı yetkililerimiz gibi iki hastanenin sadece ve sadece maliyetini düşünmüyoruz. Mülteciler için yapılan her yatırımın yerleşik hayata geçmeleri için zemin oluşturacağını düşünüyoruz. Mevcut durumda mülteciler zaten tüm hastanelerden sağlık hizmetini alabilmektedirler. Hatta memurundan işçisine, Bağ-Kur'lusuna kadar, yıllarca sağlık primi ödemiş ve ödemeye devam eden vatandaşlarımıza göre mültecilere pozitif ayrımcılık yapılıyor. Elbette sağlık bir ihtiyaçtır. Savaş ortamında insani yardımlar yapılabilir, kadınlara, çocuklara, yaralılara sağlık hizmeti verilebilir. Ancak bu insani yardımın bir süresi olması gereklidir. Bu gün itibarıyla Suriye’ye geri dönme konusunda bir sıkıntı görülmemektedir. Biz, binlerce şehidimizin kanları üzerine kurulmuş olan bu vatanın binlerce mülteciye ev sahipliği yapmasını istemiyoruz. Biz, mülteciler için atılan adımlarla, mültecilerin her geçen gün yerleşik hayata geçmelerini istemiyoruz. Mülteci düşmanlığı yapmıyoruz, vatanımızı korumaya çalışıyoruz. Biz mültecilerin nüfus artış oranlarının çok yüksek olmasının ülkemizin geleceğini tehlikeye sokabileceğini de söylüyoruz."
"Önceliğimiz bu ülkenin öz evlatları olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşları olmalıdır"
Doğruyol, Sağlık Bakanlığı'na şu soruları yöneltti:
"Sormak istiyoruz; mülteci hastanelerinin yapılmasının arka planında ne vardır? Mültecilerin kalıcı olarak ülkemize yerleşmesi midir? İzmir’de 12 devlet hastanesi depreme dayanıksızken, bu hastaneler 12-13 yıldan bu yana yenilenmiyorken mülteci hastanesi yapmak nedir? Yarın bir deprem olsa, bu hastanelerin içerisinde sağlık çalışanlarımız ve hastalarımız hayatını kaybetse sorumluluk kimdedir? Önceliğimiz bu ülkenin öz evlatları olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşları olmalıdır."
“Her yönüyle pek çok sıkıntı beraberinde gelmektedir”
Mevcut durumda mültecilerin uzun süreli varlığının toplumsal birçok konuda sorun yarattığına dikkat çeken Doğruyol, şöyle konuştu:
“Resmi kayıtlara göre; İzmir mülteci sayısında Türkiye'de 9. sırada. Mültecilere elbette sağlık yardımı yapılabilir. Şu an mevcut durumda da zaten Göçmen Sağlığı Merkezleri var. Mülteciler burada zaten hizmet alıyorlar. Ama bunun yanında bir de hastane şekline dönüştürülmesini biz kabul etmiyoruz. Zaten bugüne kadar yapılmış olan sağlık hizmetlerinde pozitif ayrımcılık yapıldı. Halen yapılmakta. Avrupa Birliği fonlarından bu hastanelerin yapılmasından ziyade bizim bu paranın yani fondan gelen paranın nereye harcanacağını bizim kendi ülkenizin yetkililerinin belirlemesi lazım. Fondan para verirken bunu hastane yap, tarla ver, arazi ver mültecilere gibi bir yaklaşımı asla kabul etmiyoruz. Türkiye zaten üzerine düşeni bugüne kadar fazlasıyla yapmıştır. Ve işte baktığınızda 81 vilayetin 81'inde de mülteci var. Kabul edilebilecek bir durumda değildir ve ülkemizin sosyal yapısını bu şekilde her geçen gün bozmaktadır. Her yönüyle pek çok sıkıntı beraberinde gelmektedir.”