Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'de tutuklu bulunan Die Welt muhabiri Deniz Yücel'in serbest bırakılması talebine karşılık verdiği "Kendilerine, ‘Sizde çok Deniz var, ben size bunların dosyalarını da verdim’ diye hatırlattım" yanıtını eleştirdi. Yılmaz, "Cumhurbaşkanı birileri tarafından yanıltılmış olmalı, çünkü Almanya’da haberleri ve yorumları nedeniyle tutuklanmış bir gazeteci yok" diye yazdı.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Dışişleri Bakanı’ndan yılın fıkrası" başlığıyla yayımlanan (7 Haziran 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’de tutuklu bulunan Die Welt muhabiri Deniz Yücel’in gazetecilikten değil, terör nedeniyle suçlandığını söyledi ve “Nasıl Almanya’da bağımsız yargı varsa Türkiye’de de bağımsız yargı soruşturmayı sürdürüyor” dedi.
Bu ülkede yargının ne kadar bağımsız olduğunu hepimiz biliyoruz.
Deniz Yücel ile ilgili suçlama dosyasını belli ki Bakan Bey’den saklamışlar. Okusa, suçlamaların sadece yazılan haberlerle ilgili olduğunu da görürdü.
Bakan Çavuşoğlu bir de şunu söyledi: “Son zamanlarda Avrupa gizli servisleri Türkiye’de gazetecileri ajan olarak kullanmaya başladı.”
Merak ettim, Deniz Yücel’e yönelik suçlamalara şimdi bir de “casusluk” mu eklenecek?
Tabii ilginç olan Bakan’ın bildiğini, MİT’in bilmiyor olması.
“Casus gazetecilerin varlığını” biliyor olsalardı, şu anda onlar ya sınır dışı edilmişti ya da hapiste olmalıydılar.
Gazetecileri casusluk ile suçlamak, kapalı rejimlerin ayırt edici özelliklerinden biridir.
İran’dan tutun, Suudi Arabistan’a, Rusya’ya, Çin’e kadar bütün kapalı rejimlerde hoşlanılmayan yabancı gazeteciler böyle suçlanırlar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel’deki NATO zirvesinde, Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, Deniz Yücel’in serbest bırakılması ile ilgili talebine şöyle yanıt verdiğini açıklamıştı:
“Kendilerine, ‘Sizde çok Deniz var, ben size bunların dosyalarını da verdim’ diye hatırlattım.”
Cumhurbaşkanı da
birileri tarafından yanıltılmış olmalı, çünkü Almanya’da haberleri ve yorumları nedeniyle tutuklanmış bir gazeteci yok.
Şu anda Türkiye’deki hapishanelerde olan gazetecilerin hepsi, yazdıkları haberler ve yorumlar gerekçe gösterilerek tutuklandı.
Yöneticilere bakarsanız hepsi “terörist” ama ne ellerine silah almışlar ne de bir terör örgütü ile örgütsel bağları kanıtlanabiliyor.
Kusura bakmayın ama bunun “bağımsız yargı” ile alakası yok.
Bu siyasi bir talimat ve bu talimat, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hem de AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının, mahkemeler eliyle çiğnenmesine yol açıyor.