Bülent Ecevit'in ölümüne kadar en yakınındaki isim olan DSP İzmir Milletvekili Recai Birgün 2001'in başlarında Ecevit'e suikast duyumu aldıklarını ve korumak için 24 saat sakladıklarını söyledi.
Başkent Üniversitesi'nin kurucusu ve Rektörü Mehmet Haberal'ın da gözaltına alındığı son dalga Ergenekon operasyonu, eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in 2002 yılında "sivil bir darbe ile iktidardan uzaklaştırıldığı" iddialarını yeniden gündeme getirdi.
Ecevit'in ölümüne kadar en yakınındaki isim olan ve 'Ecevitlerin manevi oğlu" diye bilinen DSP İzmir Milletvekili Recai Birgün, çok tartışılacak bir detayı Sabah gazetesine açıkladı. Bir dönem Ecevit'in korumu müdürü olarak çalışan Birgün, "2001'in başlarında Ecevit'e suikast duyumu aldık. Tedirgin olduk. Ecevit'i 24 saat sakladık. 57. Hükümet zamanında Ecevit'in başına gelenlere, bilerek veya bilmeyerek katkı sağlayanlardan hesap sorulmalı" dedi. Ergenekon davası savcısı Zekeriya Öz ile dün yapacağı görüşme son anda ertelenen ve havaalanından geri dönen DSP İzmir Milletvekili Recai Birgün şunları söyledi.
'Savcıya anlatacağım'
Savcının ne soracağını bilmiyorum. Sadece Haberal ile ilgili değil, emekli emniyet müdürü olduğum için başka konularda da bilgime başvurabilirler. Ancak, rahmetli Ecevit'in tedavisi için gittiği hastanede kötüleştiği, kemik yapısını bozan ilaçların verildiği iddiaları var. Savcıya gördüklerimi bildiklerimi yaşadıklarımı anlatacağım. Asla doktorları suçlamak amacında değilim. Ben bir durum tespiti yapıyorum. Bence son gözaltılar 2002'den sonrası ile ilgili. Ancak 1999-2002 arasında yapılanlar da mercek altına alınmalı.
‘Ecevit’e darbe yapıldı’
57 hükümet döneminde Ecevit'i siyasetten uzaklaştırma operasyonları yapıldı. DSP ikiye bölünmüş, iktidar devrilmiştir. Darbe yapıldığını 2002'den bu yana iddia ediyorum.
‘Gazeteciler yanlış aracı izledi’
2001'in başında bizi epey korkutan, kuvvetli bir duyum aldık. Bize ulaşan bilgiye göre suikastı planlayanlar Ecevit'in Cumhurbaşkanlığı'nda bir resepsiyona gideceğini biliyorlardı. Halbuki bu resepsiyon programı önceden belirlenmiş bir program değildi. Doğrusu bu bizi ürküttü. Tüm basının gözü önünde Başbakanı kaçırdık. Gazeteciler Ecevit'in içinde olmadığı bir aracı takip ettiler. Ecevit'i 24 saat sakladık. Mihrakla ilgili bilgi edinemedik.
Hastanede neler oldu?
Ben değil, kamuoyu 'Ecevit hastaneye gitti sonra günden güne kötüleşti' diyor. Biz evde 3 ay nekahat dönemi geçirdik. Hastaneye kati raporu için gideceğimizde eğer gidersek 'İş görmez' raporu alacağımız yönünde bilgiler, duyumlar geldi. Kendisini siyasetten uzaklaştırma operasyonunda bilerek ya da bilmeyerek çok kişi katkıda bulundu. Bunlardan hesap sorulmalı.
Haberal ve ekibi Ecevit'in Başbakan olduğunu unuttular ve sadece hasta olarak baktılar. Uzun süre evde kalması gerektiğini değerlendirdiler. Oysa biz, Ecevit'in başbakan olduğunu ve toplantılara katılması gerektiğini söylediğimizde önce 'Tamam katılabilir' diyorlardı ancak sonra 'Katılırsa ölebilir felç olabilir' açıklamaları yapıldı. Şüphelerimiz arttı.
‘Tedavi kesilince düzeldi’
Beyefendinin tedavi kesilince iyileştiğini gözlemledim. Herkes diyor ki 'Ecevit birden hastalandı, birden düzeldi nasıl oldu bu?" Biz de bunun cevabını arıyoruz.
‘Haberal bana dava açtı’
Doğrudan Haberal ile ilgili bir iddiam söz konusu olamaz. Ancak mahkemeliğiz. Haberal ve ekibi bana 365 milyar liralık dava açtı. Mahkeme reddetti. Dosya şimdi Yargıtay aşamasında. Ecevit'in uzaklaştırılması operasyonuna bilerek ya da bilmeyerek doktorlar da katkıda bulundu. Ecevit'in artık başbakanlık yapamayacağı gibi imaj oluşturdular. Haberal ile 2003 yılından bu yana görüşmüyorum.
Bazı şeylerin belgesi olmaz. Biz bazıları 'bilerek ya da bilmeyerek Ecevit'i tasfiye sürecine dahil oldu' diyoruz. Ben bas bas bağırıyorum, bu süreçle bir savcı ilgilensin diyorum. Savcıya bildiklerimi anlatacağım ve soracağı her soruya memnuniyetle cevap vereceğim.