Sabih Kanadoğlu, Türkiye'nin büyük bir şehrinde 25 hakim ve savcının dinlendiğini öne sürdü.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Hakim ve savcıları müfettişler tarafından izlenebilen bir ülkede 'yargı bağımsızdır' diye kim söylerse söylesin, bu sözün bir itibarı yoktur" dedi.
İzmir Barosu’nca düzenlenen "Yargı Bağımsızlığı" konulu panel, İzmir'de yapıldı.
Kanadoğlu, anayasada yargıyla ilgili maddelere ilişkin istek ve eleştirilerin her fırsatta dile getirildiğini, ancak bunların iktidara gelen hiçbir siyasi parti tarafından dikkate alınmadığını kaydetti.
Telefon dinleme olaylarını eleştiren Kanadoğlu, bu olayın 70 milyon üzerinde 'ben de dinleniyor muyum?' korkusu yarattığını ve bu korkunun giderek bir "salgın hastalık" halinde geldiğini iddia etti.
‘Demokratik bir ülkede yaşıyorum diyemezsiniz’
Kanadoğlu, şöyle devam etti: "Eğer 70 milyon kişi 'acaba ben de dinleniyor muyum?' korkusuna kapılıyorsa, o ülkede temel hak ve özgürlükler yoktur. Temel hak ve özgürlükler yoksa, o ülke çağdaş, demokratik bir ülke değildir. Eğer o ülkede yürütmenin başında olan kişi kendisinin de dinlenebileceğinden şikayetçiyse, aslında bu durumdan sorumlu olduğunu hesaba katmadan şikayetçi olabiliyorsa, eğer bu ülkede duruşmaları yürüten ağır ceza mahkemesi başkanları 'ben de dinlenebiliyorum' diyorsa, siz herhalde demokratik bir ülkede yaşadığınızı iddia edemezsiniz."
Kanadoğlu, 2007 Ocak ayında Adalet Bakanlığı müfettişleri hakkında çıkarılan yönetmeliğe göre, bugün müfettişlerin inceleme sırasında telefon numaraları vererek hakim ve savcıları dinleyip, izleyebildiğini, hatta fotoğraflarını çekerek teknik takip yapabildiklerini ileri sürdü.
Türkiye'nin büyük bir şehrinde 25 hakim ve savcının bu şekilde takibe alındığını öne süren Kanadoğlu, "Eğer böyle bir şey yapılabiliyorsa o ülkede yargının bağımsızlığından bahsetmek bir hayaldir. Peki yargı bağımsız değilse burası bir hukuk devleti midir? Zaten yargısı bağımsız olmayan bir ülkenin hukuk devletinden bahsetmeye hakkı yoktur" diye konuştu.
‘Bunun altında bir iş vardır’
"Rutin görev değiştirmeler bile artık duyduğumuz güvensizlik nedeniyle 'Bunun altında bir iş vardır' düşüncesine kadar bizi götürmüştür" diyen Kanadoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"O halde rutin görevden alma işleminin dahi kuşku duyulduğu bir ülkeden hızla uzaklaşmak zorundayız. Eğer Adalet Bakanı 'Benim herhangi bir şekilde bu olayda talimatım olmadı' diyorsa, zaten Adalet Bakanı olarak yetkisinin ne olduğunu bilmeyen bir kişi demektir. Siz Adalet Bakanı olarak kime talimat veriyorsunuz? Siz her şeyden önce hakim ve savcılara talimat vermek durumunda mısınız? Bunun farkında değil misiniz? Ama öyle bir ülke ortaya çıktı ki siz istediğiniz kadar 'talimat vermedim' deyiniz, yurttaşın beyninde bu şekilde bir kuşku mutlaka doğmaktadır."
‘Altın kafeste görev istemiyoruz’
Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da yargı bağımsızlığının nereden bakılırsa, orası elde kalan bir konu olduğunu dile getirdi.
Konuşmasında yargı reformuna değinen Eminağaoğlu, bu kapsamda yapılan Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemiyle tüm yargının gözlenir, gözetlenir hale geldiğini iddia etti.
Eminağaoğlu, bunun dünyada bir benzeri olmadığını öne sürerek, bu sistemle yargının her türlü bilgisinin, yürütme organının elinde tutulduğunu, teknolojiye karşı olmadıklarını, ancak UYAP ile yargı bağımsızlığının ortadan kaldırıldığını ileri sürdü.
Eminağaoğlu, yeni yapılan binalar konusunda da, "Biz önce bağımsızlık ve güvence istiyoruz. Hukukun üstünlüğünü hakim kılmak istiyoruz. Altın kafeslerde görev yapmak istemiyoruz" dedi.
Bu arada, panelistlerin Ankara'ya döneceği gerekçesiyle, duyurulandan önce bitirilen panel, bazı katılımcılar tarafından protesto edildi.