Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde çatışmasızlık bölgesi olarak anlaşmaya varılan İdlib’de rejim güçlerinin saldırısıyla başlayan çatışmalar devam ediyor. İdlib'den Türkiye sınırına yakın bölgeye göç edenler yaşadıklarını anlattı. Göç sırasında doğan 3 günlük Mahe bebek herkesin ilgi odağı olurken, hava saldırısında yaralanan aynı aileden Ahmedi İsa, Cemile ve Raza Dahar başlarında geçtiklerini, “Evlerimiz, yerimiz yurdumuz yıkıldı. 3’üncü kez göç etmek zorunda kaldık. Artık bu son noktamız” diyerek ifade etti.
Hürriyet'ten Fevzi Kızılkoyun'un izlenim haberi şöyle:
Bitmeyen göç
Son çatışmalarda etkilenerek göç edenlerin başında ise İdlib’in güneyinde kendi kurdukları çadırlarda yaşayan Bedeviler (çölde yaşayan Arap göçebesi) geliyor. Hava saldırılarının ardından küçük baş ve kümes hayvanlarıyla kendi imkânlarıyla kurdukları çadırlarını alarak Türkiye sınırına 15 kilometredeki İdlib’in kuzeyine yerleşen Bedeviler, bir daha göç etmek istemiyor.
Türk Kızılayı, göç edip İdlib’in kuzey dağlık bölgesine yerleşen ve kamp dışında kalanlara da yardım elini uzattı. Kamp dışında kalanlara günlük 1000 paket acil gıda paketi dağıtıldı, ihtiyaç sahiplerine de şu ana kadar 6 bin battaniye verildi.
Mahe bebek umut oldu
Göçün en küçük üyesi 3 günlük Mahe bebek, göç edenlerin hem ilgi odağı oldu hem de her şeye rağmen hayatın devam ettiğini gösterdi. 7 senedir devam eden savaştan yorgun düştüklerini anlatan Mahe’nin babaannesi Nazife Ali, “Bu bebek bizim umudumuz oldu. Yaşama sevinci getirdi. Göç sırasında yolda doğdu. Bizim kuşağın yaşadığı acıyı inşallah bu bebek yaşamaz, hayata tutunur ve savaşın olmadığı, huzurun geldiği ülkesinde büyür” dedi.
Aslen Adanalı olduğunu söyleyen Nazife Ali, “Ailem, çok eskiden Suriye’ye gelmiş. Burda doğdum büyüdüm. Burada Suriyeli Ahmet Sekin ile evlendim. Hama’daki evimiz hava saldırısında yıkıldı. Kardeşim öldü. Yaşadığımız şehri terk etmek zorunda kaldık. Halep’ten İdlib’e geldik ancak yerleştiğimiz kampın olduğu bölgede de çatışmalar başlayınca buraya göç ettik. Şavaşta yitirdiklerimizin anısına burada kalıyorum. Türkiye’ye geçmek yerine burada savaşın acısıyla yaşıyoruz” diye konuştu.
Nazife Ali’nin eşi Ahmet Sekin ise artık göç edecekleri son noktada olduklarını söyledi: “Önce Hama’da evlerimiz bombalandı, terk edip kırsalına göç ettik. Orda da saldırılar olunca İdlib’in güneyine geldik. Son hava saldırıları bizim bulunduğumuz bölgeyi hedef aldı. Saldırıların ardından 3’üncü kez göç etmek zorunda kaldık. Artık bu son noktamız. Bir saldırı daha olursa gideceğimiz tek yer kaldı o da Türkiye.”
Göç edenlerin sayısı 220 bin
ESAD rejiminin İdlib’in güneyinde başlattığı çatışmaların ardından göç edenlerin sayısı 220 bini buldu. Göç edenlerin çoğunluğu ise Türkiye sınırına yakın bölgelere İdlib’in kuzeyine geldi. Türkiye sınırına yönelen yeni göç dalgasıyla ilgili Türkiye bir dizi önlem aldı. Sınır kapısı göç edenlere kapatılırken, göç edenlerin mağdur olmaması için ise Türkiye sınırında 5 kilometre içeride, AFAD’ın altyapısını hazırladığı bölgede Türk Kızılay’ı 2 yeni kamp kurdu.
Savaş yaralarıyla göç
Son hava saldırısında yaralanan aynı aileden Ahmedi İsa, Cemile ve Raza Dahar başlarından geçenleri Hürriyet ile paylaştı. İkinci kez saldırılarda yaralandığını kaydeden Ahmedi İsa, yaralı halde yattığı çadırda şöyle konuştu: “Daha önce Hama’da bombardımanda ayağımdan yaralandım. Ailemi de alıp İdlib’e göç ettik. Daha yaram iyileşmeden bu sefer hava saldırısında benimle birlikte ailemden 3 kişi yaralandı. Artık göç etmekten, savaştan, çatışmalardan yorulduk. Bu yaşananları Allah hiçbir millete yaşatmasın.”
Kontrol HTŞ'de
Daha önce Ahrar-uş Şam’ın kontrolünde olan Bab El Hava Sınır Kapısı’nın kontrolünü artık El Kaide bağlantılı El Nusra’nın devamı olan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) sağlıyor. Hatay Reyhanlı’daki Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye geçerken Bab El Hava Sınır Kapısı’nda güvenliği sağlayan HTŞ üyeleriyle karşılaştık. HTŞ üyeleri üç aşamalı güvenlik noktası oluştururken, herkesin isimlerini alarak izin belgesi düzenliyor. İdlib tarafından geçtiğimiz andan itibaren ise aralıklarla ellerinde silahlarıyla nöbet tutan HTŞ üyeleri görülürken, göç edenlerin bulunduğu bölgelerde de güvenliği yine HTŞ sağlıyor.