Gündem

Bir iddianame felaketi: KCK

'Yasal açıdan bakıldığında AK Parti'nin parti okulu ile BDP'nin siyaset akademisi arasında hiç bir fark yoktur'

06 Nisan 2012 12:11

 

Ali Bayramoğlu
(Yeni Şefak, 6 Nisan 2012)
 
Son dönemlerde Kürt hareketinin yapısı, devletin asayişçi politikası, yargının siyasi alana girmesi, bunların hemen hepsi, KCK meselesi etrafında hayat buluyor.
 
Ve bir kaç gün önce ilgili mahkeme KCK iddianamesini kabul etti.
 
2400 sayfalık bu iddianameye "ilk göz atış"tan sonra söylenecek söz şudur: "12 Eylül misal, arınmaya çalıştığımız şeye batmak... Ya da Kürt meselesinde asli ve çıplak gerçek haline dönüşen KCK dosyası üzerinden "bıçağın keskin ucu"nun değdiği her teni doğramaya devam etmesi...
 
KCK meselesinin pek çok yönü var.
 
İlki, sık söyleriz, KCK'nın Kürt siyasi hareketinin silahlı, sivil, siyasi tüm yapılarını kuşatan dikey ve otoriter siyasal bir örgütlenme olmasıdır. Bu çerçevede paralel bir siyasi merkez, siyasi otorite dokusu arayışını ifade etmesidir.
 
KCK'ya yönelik adli takibatın temeli burada yatmaktadır.
 
Ancak...
 
Sorun o dur ki, bu takibat KCK'nın yasadışı ve cebir içeren yönleriyle sınırlı kalmamaktadır. Hem "meşru ve yasal siyasi alan"ı, hem "fikrin siyaset karşısındaki özerkliği"ni reddederek "düşünsel alan"ı bir "asayiş nesnesi" haline dönüştürmektedir.
 
Ve bunu, doğal olarak, ideolojik takdir ve niyet okuma üzerine kurulu bir delillendirme ve ilişkilendirme üzerinden yapmaktadır...
 
Özetle ortada iki yanlı "demokratik ve hukuki bozukluk" bulunmaktadır.
 
KCK davasından tutuklu bulunan ve başka tutukluluk hallerini de simgeleyen Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu'nun durumları, iddianamede yer aldığı şekliyle, bu bozukluğa tam örnektir.
 
Ersanlı ve Zarakolu, BDP'nin parti okulu olan "Siyaset Akademileri"yle bağlantılı olarak ve biri ders verdiği, diğeri parti üyesi olarak bu okulları organize ettiği için suçlanmaktadır.
 
Peki "Siyaset Akademileri" nedir?
 
"Siyaset Akademileri", her siyasi partinin değişik isimlerle sahip olduğu bir parti okullarından birisidir.
 
Bunlar, kadro yetiştirme, üyelerine parti fikirlerini, daha da öte ülkenin siyasi yapısı ve iklimini öğretme amacı taşırlar. Ve ders vermeleri için zaman zaman dışarıdan gazeteci, yayıncı, öğretim üyesi gibi pek çok isme başvururlar.
 
Yasal açıdan bakıldığında AK Parti'nin parti okulu ile BDP'nin siyaset akademisi arasında hiç bir fark yoktur.
 
BDP, AK Parti gibi meşru ve yasal bir siyasi partidir. Tüm Türkiye'de örgütlenmiştir, mecliste 30 temsilcisi bulunmakta ve yasama faaliyetinde kilit bir rol oynamaktadır.
 
Ama okulunda ders vermek bir suç oluşturmaktadır!
 
Bakın iddianame Ragıp Zarakolu'nu nasıl suçluyor?
 
"Şüphelinin PKK/KCK terör örgütünün şehir merkezindeki yapılanmalarına ve dağ kadrosuna eleman yetiştirme merkezi gibi işlev gören siyaset akademisinde ders verdiği..."
 
"Türkiye ve dünyadaki gelişmelerden konumu gereği haberdar olan ve aynı zamanda araştırmacı-yazar olan şüphelinin (...) söz konusu yerin PKK/KCK terör örgütü eğitim yuvası olduğunu algılamamasının akıl ve mantık kurallarıyla çeliştiği..."
 
Böyle bir suçlama düşünebiliyor musunuz?
 
Ersanlı da üyesi olduğu partinin siyaset akademilerinin yapılanmasına bir öğretim üyesi olarak katkıda bulunduğu için örgüt yöneticisi ilan ediliyor...
 
Sormak bile abes ama soralım, peki, iddianameye göre kanıt ne?
 
Kanıt, dershane koridorlarında ölmüş PKK militanlarına, Öcalan'a dair yazı ve resimlerin bulunması...
 
Kanıt Öcalan'ın sarfettiği, "Kürtlerin siyaseti öğrenebilmesi için 'Siyaset Akademileri' kurulması gerektiği, demokratik siyasetin canlandırılması için 'demokratik siyaset akademileri'nin hayata geçirilmesinin önem arz ettiği, buralarda yetişecek kadroların dalgalar halinde topluma yayılarak, demokratik toplumu inşa edecekleri" sözleri...
 
Kanıt bir PKK'lının bir haber ajansına siyaset akademileri için yaptığı bir değerlendirme...
 
Böyle kanıt, böyle iddianame, böyle yargılama olur mu?
 
Oluyor...
 
Olunca da şu vahim sonuçları üretiyor:
 
Özgürlüklerin ve hakların kanun üzerinden gaspı...
 
Kürt politikasına temas etmenin, Kürt alanına girmenin, toplantılarına gitmenin dahi suç haline dönüşmesi...
 
Meşru siyaset alanının, meşru siyasi eylemin ve siyasi düşüncenin tam baskı altına alınması...
 
Yargının demokratik iklim ve politikalara tavır alması, siyaset alanına dalması...
 
Vahim...