* Hakan Özyıldız
Beklenen FED kararı sonunda açıklandı. Yakında Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve diğer büyük merkez bankalarının da benzeri kararlarını duyabiliriz. Eğer beklenmedik bir olay olmazsa artık ucuz döviz yok. Bir devrin sonuna geldik!
Bu bağlamda, öncelikle kısa vadeli döviz yükümlülüklerinin düzeyini dikkatli değerlendirmek lazım.
Dünyada dengeler değişirken, Türkiye’de döviz yükümlülüklerin milli gelire oranı %52’yi geçti. Haziran sonu itibariyle; yurt dışında yerleşiklerin Türkiye’den, 49 milyar $ hisse senedi, 123 milyar $ tahvili (38 milyar $’ı bankalara, 75 milyar $’ı kamuya, 10 milyar $’ reel sektöre ait),48 milyar $’lık mevduatı var. Diğer bir deyimle ekonominin 220 milyar dolarlık kısa vadeli yükümlülüğü var. (217 milyar $’lık krediler ve diğerleriyle beraber toplam yükümlülükler 647 milyar $’a ulaşıyor).
Bu yeni bir gelişme değil.
"Dövize bağımlılık artıyor"
Dünyada dövizin azalacağı ve faizlerin yükseleceğini bilen yabancılar Türkiye’ye, kısa vadeli kredi, hisse senedi, devlet borçlanma senedi ve mevduat gibi kısa vadeli fonları getirmeye başlamışlar. Yılın ilk yedi ayında 3 milyar $ kadar olan uzun vadeli döviz girişlerine karşılık 25 milyar dolarlık kısa vadeli finansman girişi oldu.
Özetle, dünyada döviz pahalılaşırken bizde ihtiyaç azalmıyor. Aksine dövize bağımlılık artıyor.
Ne demek istediğimi biraz daha açayım.
Ekonominin dolarize olmasının, döviz yükümlülüklerinin büyümesinin en önemli sonuçlarından birisi, yapılan işlemlerin yabancı paraya bağımlılığı her geçen gün daha da artırmasıdır.
Bir örnek vereyim. Yurt dışında yerleşik birinin 1.000 $ dolar getirip, yıllık % 10 faiz veren Hazine kâğıdına yatırdığını varsayalım. Kur değişmezse, yılsonunda 1.100 doları olacak olan bu yatırımcıya, parasını dışarı çıkarmak istediği taktirde, 1.000 dolarını ödemek kolay. Getirdiği anaparayı geri vereceğiz. Ama 100 $ faiz ödemesi için gereken doları nereden bulacağız? Veya aynı parayı borsaya yatırıp aldığı hisse senedi değerlenince satıp, parasını dolara çevirmek isteyince, elde ettiği getiriyi nasıl dövize çevireceğiz?
İhracat, turizm geliri var! Ancak onlar ithalata yetmiyor. Onun için cari açık veriyoruz. Kalıyor tek bir yol: Borsadaki getirilerini ve tahvil yatırımcılarının faizlerini ödeyebilmek için tekrar dolar borç almak.
Yukarıda da belirttiğim gibi yabancıların hisse senedi ve tahvil stoku 172 milyar $ kadar.
Gelelim getirilere. Yani anaparanı üstüne elde edilen ve ekonomide ekstra döviz talebi yaratan bölüme. BİST’in yılbaşından bu yana getirisi yüzde 35’ten fazla. Teorik olarak ele alınca, yabancılar tüm hisseleri satabilseler, bugün kendilerine 17,5 milyar $ kadar para ödemek gerekiyor. Tamam, bu imkânsız. Ama ülke riski algılamasına bağlı olarak yabancılar bir bölüm getirilerini dövize çevirip dışarı çıkarmak isteyeceği kesin.
Öte yandan tahvil ve krediler için ödenen faizler belli. TCMB her yıl dışarıya yapılan faiz ödemelerini yayımlıyor. 2016 yılında ödenen faiz 10,6 milyar dolar. Bu tutarın hemen hemen yarısı tahvil yarısı kredi faizi olarak ödenmiş. Son on yılda ödenen toplam faiz miktarı 100 milyar dolar kadar.
Kısacası bu kadar döviz dışarıdan tekrar faizle borçlanılmış ve yabancılara verilmiş. Kendi ülkelerinde elde edemedikleri kadar yüksek gelir elde etmişler.
İşin kötüsü, artık dünyada faizlerin yönü yukarı. Bizim döviz yükümlülüklerimiz azalmayacağına göre, önce Türkiye’ye döviz getirmeleri için yabancılara yüksek faiz ödeyeceğiz. Sonra da Türkiye’de elde ettikleri yüksek getirileri için, daha yüksek faizle borç bulmak durumunda kalacağız.
Eğer ucuz dövizin bol olduğu dönemde, tüketim, ithalat ve faiz ödemek için değil ithal ikameci, istihdam yaratan yatırımlar için dış borç alsaydık, bugün daha az dövize ihtiyacımız olacaktı. Yaklaşan fırtınayı daha az tahribatla atlatabilecektik.
Bu yazı Hakan Özyıldız'ın kişisel internet sitesi www.hakanozyildiz .comtr.'den alınmıştır