Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi öncesi Millî İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) yapılan "Hakan Fidan alınacak" ihbarıyla ilgili olarak "Meseleye başka açıdan da yaklaşabiliriz. Binbaşı O.K.’nın 15 Temmuz günü illa 'darbe olacak' demesi gerekiyor muydu ki? Yarın bu soruya yanıt arayalım" dedi.
Sedat Ergin'in "15 Temmuz tartışması 1: Binbaşı O.K. ‘darbe’ mi dedi yoksa sadece ‘saldırı’ mı?" başlığıyla yayımlanan (6 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Türk kamuoyunda geçen hafta en çok tartışılan başlıklardan biri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 15 Temmuz darbe gecesi gelen istihbarat karşısında izledikleri hareket tarzını konu aldı.
Orgeneral Akar ve Fidan’ın bu istihbarat karşısında izledikleri tutum, siyasal iktidarla da ilişkilendirilerek, 15 Temmuz’la ilgili pek çok varsayımın, teorinin ve bunlar üzerinden yürümekte olan tartışmanın da ana eksenlerinden birini oluşturuyor.
Geçen haftanın önemi, TBMM’de 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak üzere kurulan komisyonun hazırlamış olduğu raporun açıklanmasıydı. Bugünkü yazımda, Akar ve Fidan’ın komisyona gönderdikleri yanıtları, daha önce yapılmış açıklamalar ve soruşturma dosyalarına giren ve girmeyen muhtelif ifadelerle birlikte harmanlayarak hepsinin toplu bir karşılaştırmalı analizini yapmak istiyorum.
*
Bunun için önce “Darbe ihbarı mı yapıldı, yoksa sadece saldırı ihbarı mıydı?”tartışmasıyla başlayabiliriz. Bilindiği gibi, hem Fidan hem de ona dayanarak Orgeneral Akar, ısrarla, gelen bilginin darbeye dönük bir ihbar olmadığını, doğrudan “MİT Müsteşarı’na bir saldırı düzenleneceğine” ilişkin bir bilgilendirme içerdiğini söylüyorlar.
Gelgelelim Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli bir helikopter pilotu olan Binbaşı O.K.’nın bundan iki hafta kadar önce kamuoyuna yansıyan 11 Ağustos 2016 tarihli ifadesi, Akar ve Fidan’ın bu açıklamalarından farklılık gösteren bir anlatı olarak karşımıza çıkıyor. Dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak, 11 Ağustos 2016 tarihinde Binbaşı O.K. ile görüşerek kendisine bir dizi soru yöneltmiş ve yanıtları bir tutanak haline getirmişti.
*
O.K., tam altı sayfa tutan bu ifadesinde 15 Temmuz günü kendisine amirleri tarafından “MİT Müsteşarı’nı helikopterle gidip alma” görevi verilmesi üzerine MİT’e gidip durumu ihbar ettiğini anlatıyor ve şunları söylüyor:
“MİT’te iki kişiye, ‘Bir helikopter hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum’ dedim. Bana ne olabileceğini sordular. Ben de büyük bir faaliyet olabileceğini, hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim. Bana ‘Hakan Fidan’ı almaktan kasıt ne’ diye sordular, ben de ‘çok kan akacak’ dediklerine göre bu faaliyetin iyi niyetli bir faaliyet olmadığını kendilerine söyledim. ‘Darbe olabilir’ kelimesini söylediğimi çok iyi hatırlıyorum.”
O.K.’nın sorguda “darbe”den söz etmiş olması, “O zaman MİT, binbaşının darbe ihtimalini telaffuz ettiğini Akar’a iletmedi mi?” sorusunu gündeme getiriyor.
Bu sorunun yanıtı için olayların akışını hatırlayalım. O.K.’nın MİT’in Yenimahalle’deki karargâhına gidip kapısını çalması saat 14.20’dedir. Bu “davetsiz misafir”in başvurusunun işleme konulması biraz zaman almıştır. MİT’in açıklamasına göre, gerekli güvenlik prosedürlerinden geçirildikten sonra kendisiyle saat 15.30 sularında görüşülmüştür.
MİT’te önce iki sorgucu girmiştir görüşmeye. O.K.’nın verdiği bilginin MİT Müsteşarı Fidan tarafından Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e iletilmesinin saati 16.20’dir. Yani sorgulamanın başlaması ile Genelkurmay Karargâhı’na ilk uyarının gitmesi arasında MİT’e göre 50 dakika geçmiştir. Bir saat sonra da (saat 17.30 sularında) MİT Müsteşar Yardımcısı, Orgeneral Güler’in yanına gitmiştir. Saat 18.00’de ise bu kez MİT Müsteşarı ayak basar karargâha ve hemen Orgeneral Akar’ın yanına gider.
O.K.’nın ifadesinden, MİT’teki sorguya başlayan iki kişiye sonradan iki yetkilinin daha eklendiğini anlıyoruz. Dördüncü kişi, O.K.’yı üzerine dinleme cihazı yerleştirilerek Kara Havacılık Komutanlığı’na dönmeye ikna eder. O.K., “Saat 19.00’da kışlanın nizamiyesinden girdiğini” söylediğine göre, MİT merkezinden 18.30-18.40 gibi ayrılmış olmalıdır. Yani en az üç saat sorguda kalmıştır.
*
Akla gelen bir ihtimal, O.K.’nın sorgunun başında yalnızca Fidan’ın kaçırılmasından söz edip, darbe ihtimalini üçüncü ve dördüncü sorgucuların görüşmeye katılmasından sonra telaffuz etmiş olmasıdır. Bu durumda Fidan da ham haliyle ilk bilgiyi Genelkurmay’a iletmiş, Akar da hareket tarzını buna göre şekillendirmiştir. Ancak bu varsayımda, O.K.’nın sonradan telaffuz ettiği “darbe ihtimali”ne ilişkin ifadelerinin -mantıken- MİT tarafından Genelkurmay’a biraz gecikmeli de olsa muhakkak iletilmiş olması gerekir. Çünkü Fidan, saat 20.20’ye kadar Orgeneral Akar’ın yanında kalmıştır 15 Temmuz akşamı.
Burada bir belirsizlik var. Binbaşı O.K.’nın söyledikleri ile Akar ve Fidan’ın ortak anlatısı arasındaki çelişkinin kamuoyu açısından muhakkak aydınlatılması gerekiyor.
Şimdi işin püf noktasına geliyoruz. Başsavcı Kodalak, 2016 Ağustos ayında o tarihte MİT’in himayesi altında olduğu anlaşılan O.K.’nın ifadesini ne sanık ne da tanık hüviyetiyle almıştır. Aslında ortada sadece bir görüşme tutanağı var ve bu metin O.K.’nın görev yaptığı Kara Havacılık Komutanlığı’na ilişkin iddianamede delil olarak da yer almıyor. Kendisinin bugün ifadesinin alınabilmesi de ancak Başbakan’ın iznine bağlıdır. Çünkü O.K., 15 Temmuz’da kapısından içeri girdiği kurumun bugün resmi görevlisidir, tekzip edilmeyen haberlere göre.
Sonuçta buradaki çelişki giderilmediği sürece bu soru muhtemelen zihinlerimizi kurcalamaya devam edecektir. Ancak meseleye başka açıdan da yaklaşabiliriz. Binbaşı O.K.’nın 15 Temmuz günü illa “darbe olacak” demesi gerekiyor muydu ki? Yarın bu soruya yanıt arayalım.