Zaman yazarı ve Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın değiştiği fikri konusunda yanıldığını söyleyerek, "Erdoğan’ın değiştiğine inanarak ne kadar yanıldığımı görüyor ve içeride, dışarıda aynı durumdakilerle beraber derin hayal kırıklığı yaşıyorum" dedi.
Abdülhamit Bilici'nin Zaman'da "Üç konuda yanılmışım" başlığıyla yayımlanan (5 Temmuz 2014) yazısı şöyle:
Üç konuda yanılmışım!
Erdoğan ve liderliğini yaptığı parti, ilk günden itibaren ciddi direnişle karşılaştı. İktidar ihtimali belirdiği andan itibaren darbe geleneğini sürdüren bazı odaklar planlar yapmaya başladı.
Geçmiş gün çabuk unutulsa da Gazeteci Alper Görmüş’ün Nokta’da yayınladığı Sarıkız, Yakamoz, Ayışığı darbe planları, demokrasi karşıtı çevrelerin en somut projeleriydi. Genelkurmay Başkanlığı’na rağmen İstanbul’da yapılan Balyoz seminerinin ses kayıtları sayesinde toplum ilk kez bir darbe yapıldığında halkın nasıl tepeleneceğini, hangi belediye başkanlarının tutuklanacağını, ‘suçluların’ hangi statlarda toplanacağını kulaklarıyla duydu.
Eski Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde 367 kararıyla hukuku nasıl ters yüz ettiğini birlikte gördük. Karargahlardaki gizli görüşmelerde iktidar partisinin kapatılması için yapılan pazarlıklar, geceyarısı yayınlanan e-muhtıralar, açılan google davası, detaylı imha planları, karalama amaçlı internet siteleri hâlâ hafızamızda.
Şimdi bazıları bunlar hiç yaşanmamış gibi bir ruh haletinde olsa da demokrat olduğunu söyleyen herkesin bu gelişmelere karşı alması gereken tavır belliydi: Karşı çıkıp demokrasiyi savunmak. Nitekim Hasan Cemal’den Taha Akyol’a, Murat Belge’den Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a, Muhsin Yazıcıoğlu’ndan Fethullah Gülen’e, Nokta’dan Taraf’a, Sadullah Ergin’den Zekeriya Öz’e birçokları hayati risk alarak vesayete karşı demokrasinin yanında yer aldı. Aynı dönemde dışarıda da AKP’nin “Gizli İslami ajandası var, değişim göstermelik” diyenler ile değişimi samimi bulanlar arasında da bir mücadele vardı. İçerideki saldırılara karşı en büyük desteği, Joost Lagendijk, Cem Özdemir, Graham Watson, Cohn Bendit gibi Avrupalı demokratlar veriyordu.
Birçokları gibi ben de yazılarda, konferanslarda, tartışma programlarında gizli ajanda suçlamasını reddedip, Erdoğan’ın eski gömleğini çıkarıp muhafazakar demokrat çizgiye geldiğini defalarca savundum.
Ben hâlâ ülkemizin Avrupa standartlarında bir demokrasi olmasını, medya özgürlüğünü, yönetimin şeffaflığını, Alevi, dindar, laik, Kürt, gayrimüslim herkesin özgürce haklarına kavuşmasını istiyorum. Zor günlerinde ve doğru işler yaparken AKP’ye verdiğim destekten de pişman değilim. Ama bugün medyaya, iş dünyasına, sivil topluma iktidar eliyle yapılan baskıları, hukukun fiilen askıya alınmasını, Sayıştay’ın etkisiz hale getirilmesini ve otoriterleşme işaretlerini gördükçe, Erdoğan’ın değiştiğine inanarak ne kadar yanıldığımı görüyor ve içeride, dışarıda aynı durumdakilerle beraber derin hayal kırıklığı yaşıyorum. Kürt meselesindeki açılım istisna, çıraklık ve kalfalık döneminde yaptığı iyi şeyleri yıkan bir Erdoğan var karşımızda. Hem de partideki birçok demokrat ismin, birçok yazar çizerin alkışları eşliğinde. Yapılanlar yüzünden Doğu’da ve Batı’da itibarı eriyen Türkiye için de, tahrip edilen devlet geleneği için de AKP için de yazık.
Üç konuda yanılmışım:
Birincisi, gömlek değiştirdiğini söyleyen Erdoğan ve ona zihinsel meşruiyet sağlayanların gerçekten demokrat çizgiye geldiği. İktidarın izlediği politikalar ve Hayrettin Karaman gibi isimlerin 2014 Türkiye’sinde “demokrasinin İslam’a uymadığı” görüşler, bir değişim olmadığı kanaatini güçlendirdi.
Kendisi de bir dönem Sudan’daki siyasi İslamcı harekette yer alan Prof. Hasan Mekki’nin şu tespiti, sorunun derinliğini gösteriyor: “Siyasi İslam, muhalefet ideolojisidir ve muhalefetteyken demokrasiden bahseder. Ama iktidara gelince farklı olana ne yapılacağına dair ne teorisi ne hazırlığı vardır. Ya biat ister ya düşman sayar.”
İkincisi, askeri veya bürokratik vesayet gerilerse ülkenin demokratikleşeceği. Balyoz, Ergenekon, 12 Eylül davaları, MGK’daki değişim askerin siyasetteki rolünü geriletti ama demokrasi olmadık. Bunun için bireylerde, toplumsal gruplarda ve tüm kurumlarda bir demokrasi kültür ve bilincine ihtiyaç var.
Üçüncüsü, dindarlar iktidarda olursa şeffaflık ve denetim artar, yolsuzluklar son bulur inancı. İhale yasasının 160 kez değişmesi, ihaleye fesat karıştırma cezasının yüzde 50 düşürülmesi, Sayıştay’ın etkisiz hale getirilmesi, imar-rant düzeni ve büyük yolsuzluk iddiaları, dindarlığın ahlakı garanti etmediğini gösterdi.
Umutsuz değilim, üzücü de olsa bu süreç sayesinde insanları tanıyacak ve inşallah bir gün hep birlikte demokrasiyi öğrenip hayata geçireceğiz.