22 Kasım 2014 13:39
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'deki temaslarına bugün de devam eden ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'a "İstanbul'un gizemli etkileyici bir tarafı vardır. Kim İstanbul' gelirse en az 10 yıl gençleşir. Dolayısıyla gençleşmiş olarak kendisini göndereceğiz" dedi. Davutoğlu'ndan önce konuşmasını yapan Joe Biden ise Davutoğlu için "Beni hala seviyor kendisi, ben de onu halen seviyorum" diyerek yanıt verdi. Biden’in bu sözleri salonda gülüşmelere neden oldu.
Biden’in konuşması öncesinde söz alan Atlantik Konseyi Başkanı Frederick Kempe, Biden’ın perşembe günü doğum gününü kutladığını belirterek "Mutlu yıllar diliyoruz kendisine. Anladığım kadarıyla bir yerden bir yere uçaktaydı o sıra" diyerek Biden’i konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti.
Hürriyet’te yer alan habere göre, kürsüye gelen Joe Biden sözlerinin başında, Başbakan Ahmet Davuoğlu ile uzun zamandır tanıştığını belirterek, "Kendisini daha öncesinde Dışişleri Bakanıydı. Şimdi Başbakan oldu. Ben hala Başkan yardımcısıyım ama. Beni hala seviyor kendisi, ben de onu halen seviyorum" dedi. Biden’in bu sözleri salonda gülüşmelere neden oldu.
Daha sonra konuşmasını yapan ABD Başkan Yardımcısı Biden, "Rusya’nın Ukrayna’da ki faaliyetleri, Kırım Bölgesi’nde ki bu yasadışı işgali kabul edilemez bir durum. Tabi ki buna karşı mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi. Biden, bu konuda Avrupa’nın stratejik vizyonu çok önemli olduğunu ifade etti.
Biden, "Avrupa’nın vizyonu gerçekten çok doğru bir vizyon fakat bu vizyona ulaşmak için çabalarımızı iki katına çıkartmalıyız. Daha önce Galler’de kendi NATO bölgesinin her yerini savunmak için bir kez daha altını çizmişti. Başka bir amaçla yüzde 2 oranında tüm müttefiklerimizin savunmaya ayrılan bütçeyi artırmaktı. NATO’nun da gerekli durumlarda hızlı bir şekilde faaliyete geçmesi. Ukrayna da ki durumu görüyoruz. Avrupa güvenliğinin birden fazla boyutu var şu anda. Bir taraftan sert güç var... Bununla alakalı dün Sayın Başbakanla da görüştüm. Bir taraftan sert güç, öte yandan farklı araçların kullanımı, farklı silahların kullanıldığını görüyoruz, Rusya ve diğerleri tarafından. İlk olarak yolsuzluk ve burada ki oligarşi olarak kullanımı. Enerjinin silah olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu da aynı şekilde bu bölgede ki milletlerin güvenliğini tehlikeye düşürüyor. Başkan Obama çok yakın bir zamanda sera gazlarının salınımı azaltmak için bir anlaşma imzaladı. Yine başka bir girişimde elektriğe erişimi artıracak bir anlaşma imzaladı" dedi.
Joe Biden, "Avrupa’da enerji verimliliği çok önemli. Özellikle Türkiye’nin bölge içinde önemli yeri var. Rusya’nın da geçmişte de daha çok dış ilişkilerde birazcık silah olarak kullandığını biliyoruz. Tabi bunu yaprak pek çok ticari ve uluslararası normlara karşı gelerek bunu gerçekleştirdi. Avrupa’da özellikle enerji tedariği anlamında büyük ölçüde Rusya’ya dayanmakta. Bu bağlamda çok önemli bir fırsat yakalamış durumda Avrupa. Artık Avrupa’da gücü ele almalı. Enerji güvenliği artık Avrupa’nın entegre ve pazar genişletme projesinde bir sonra ki adım olmalı" diye konuştu.
Biden, "Tek kaynaklı enerji uzun zamandır Avrupa’da sorun teşkil ediyor. Fakat artık harekete geçmeliyiz. Ukrayna’da olanlar ne kadar acil bir durum olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Rusya, ithalatını tamamen durdursun demiyorum kesinlikle çünkü Rusya eminim çok önemli bir enerji kaynağı olmaya devam edecek Avrupa ve bölge için. Fakat burada ki asıl husus enerji güvenliğini sağlamak. Bunun için Avrupa kendi kaynaklarını daha da çeşitlendirmeli. Hem enerji yollarını, hem de enerji tedarikçilerini çeşitlendirmeli. Rusya yine burada bir oyuncu olmaya devam etmeli ama tabiki oyunun kurallarına uygun bir şekilde devam etmeli" ifadesini kullandı.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, "Biliyorsunuz Avrupa’da 3 önemli enerji krizi yaşandı. Rusya bir çok ülkeye giden enerji kaynaklarını kesti. Fakat bir çok ülke bunula ilgili gerekli adımı attı. 2009 yılında Ukrayna’dan gelen gaz kesildiğinde Slovakya’da büyük kriz yaşandı, soğukta kaldılar. Hem ABD, hem AB çok güçlü bir enerji diplomasisi ortaya koydular, 2009’da yaşana kriz sonrasında. Ukrayna’ya doğru ters akış koydular. Daha sonra bir kriz olursa, zor durum olmasın diye. Diplomatik çalışmalar sonucunu verdi. Mesela Haziran ayında kesinti olduğunda hemen müdahale ettiler. Bu hem ABD’nin sürece dahil olmasıydı, hem de Avrupa’da ki bu uzlaşma sürecinin doğru yönetilmesiyle de Rusya ve Ukrayna arasında bir anlaşma imzalandı" dedi.
Biden, "Avrupa ve İskandinav ülkeleri bir araya geldikleri zaman, Baltık ülkeleri bu elektrik şebekesini, gaz tedariğini birbirine bağlıyorlar. Artık burası çok büyük bir gelişme gösteriyor. Eskiden bu bölge tamamen Rusya’ya bağlıyken, kendi kaynaklarını ele alarak çok daha başarılı bir şekilde enerji güvenliği sağlıyorlar. Buna bağlı olarak da çok büyük bir bağımsızlık, özgürlük kazanıyorlar. Bunların hepsi çok önemli gelişmeleri gösteriyor. Daha da ileri gitmemiz lazım. Kıbrıs’ta da aynı şeyi söyledim. Çünkü ancak bütün doğu Akdeniz bir araya gelerek çalışabilirse burası önemli bir doğalgaz piyasası olarak küresel merkez haline gelebilir. Enerji güvenliğini destekleme için Romanya’yı da ziyaret ettim. Hırvatistan’da çok önemli. Başkan Obama, Polonya ve Estonya’yı ziyaret ettiğinde, o da yine Avrupa’nın kendi enerjisi için tavsiyede bulunmuştu. Ne yapmamız gerekiyor? Kritik bağlantıları sağlamamız lazım. Yenilebilir enerji kaynaklarının sağlanması lazım" dedi.
"Gazı ilk kez Hazar’dan Avrupa’ya getiriyor" diyen Biden, "Gerçekten çok çok önemli. Doğu Akdeniz’in enerji potansiyeli çok önemli, ekonomik getiriler getirebilir Avrupa’ya. Bölgeye de aynı şekilde. İsrail, Türkiye, Mısır, Yunanistan, Kıbrıs ve umuyoruz ki Lübnan’ın da bir gün gelmesini. Bu bölge içerisinde bir istikrara konulabilir ve refah seviyesi de artırılabilir. -Enerji güvenliği artırılarak, kaynaklar çoğaltılarak bu sağlanacaktır. Türkiye zaten petrol için çok önemli bir öneme sahipti. Şimdi gaz için de bu durum söz konusu.
Enerji, işbirliği, güvenlik ve istikrar için çok önemli. Enerjiyi önemli bir işbirliği aracı olarak görmeliyiz. Enerji güvenliğini Avrupa’da sağlamak sizin elinizde. Bu hepimiz için fayda sağlayacak. Türkiye zaten çok önemliydi, şimdi de bu gaz konusunda daha büyük bir rol oynama hazırlanıyor. Türkiye’nin stratejik konumu burada çok önemli. G20’yi de zaten önümüzde ki yıl ağırlayacak Türkiye. Zaten G20 nezrinde de enerji verimliliği, enerji güvenliği ve iklim değişikliği gibi konular devam ediyor. Türkiye Avrupa’nın en büyük en geniş gaz pazarlarından birine sahip. Türkiye önümüzde ki 10 yıl içerisinde büyümesi beklenen tek piyasa. ABD’de Türkiye’nin bu potansiyelini yerine getirmesi için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır. Özel yatırımların çekilmesi gerekiyor, alt yapıların geliştirilmesi gerekiyor. Türkiye’nin de bir doğalgaz merkezi olabilmesi için de çalışmaya devam etmesi gerekiyor. Yenilenebilir enerji konusunda ABD ve Türkiye çalışmaya zaten devam ediyor" diye konuştu.
Davutoğlu, ise Biden'ın İstanbul'a gelirken doğum gününü kutladığını dile getirerek, "Bizde şöyle bir laf var, 'Biri İstanbul'a geliyorsa, en az 10 yıl gençleşir. Dolayısıyla daha da gençleşmiş olarak Sayın Biden'ı buradan gönderiyoruz" diye konuştu.
Davutoğlu, dün akşamki görüşmelerinde birçok uluslararası konuyu ele aldıklarına değinerek, Türkiye ile ABD'nin kökü derinlere giden stratejik ortaklar olduğunu, özellikle de uluslararası ilişkilerin yoğun, dinamik seyrettiği dönemlerde Türk-Amerikan işbirliğinin birçok krizin çözülmesinde kritik rol oynadığını anlattı.
Soğuk Savaş dönemi boyunca süren jeopolitik kutuplaşmalarda Türkiye ve ABD'nin, kutuplaşmanın, demokratikleşme yönünde sonuçlanması için on yıllarca ortak çaba sarf ettiğini ifade eden Davutoğlu, iki ülkenin, Soğuk Savaş sonrasında, dönüşümün ortaya çıkardığı Balkanlar'daki, Karadeniz ve etrafındaki krizlere birlikte çözüm aradığını, 11 Eylül sonrasında uluslararası terör tırmandığında da Afganistan başta olmak üzere birçok alanda birlikte çalıştığını, 2008 ekonomik krizi sonrasında ve Arap Baharı'yla gelen jeopolitik çalkantılar içinde yoğun ve derin istişari işbirliği içinde olduğunu söyledi.
Davutoğlu, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığında, öncelikli konulardan birinin enerji olacağına işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Özellikle enerji ve ekonomi bağlamında Türkiye'nin etrafında uluslararası alandaki krizlerin yoğunlaştığı bir dönemdeyiz. Dün Irak'tan geldim, Sayın Biden, Ukrayna'dan geldi. Birlikte kuzeyden ve güneyden gelip, iki çok ciddi iç sıkıntılar yaşayan ülkeyle ilgili gözlemlerimizi paylaştık. Bir taraftan yoğun bir ekonomik krizin içindeyiz, hala durgunluk ve resesyon devam ediyor. G-20'de bunları tartıştık. Diğer taraftan siyasi çalkantılar ve birçok devletin yönetilme kabiliyetini kaybettiği, kritik bir süreçten geçiyoruz. Türkiye'nin etrafındaki birçok ülke efektif yönetim kabiliyetini maalesef kaybetmiş durumda. Suriye, en çarpıcı örneği."
Enerjiyle ilgili üç boyutlu bir tahlil yapacağını ifade eden Davutoğlu, bunlardan ilkini "insani boyut" şeklinde açıklayarak, enerjinin, insanoğlunun hayat standardını yükselten bir araç olduğunu, enerjiyi etkin kullanan, enerji arzına sahip ülke vatandaşlarının hayat standartlarının yükseldiğini anlattı.
Başbakan Davutoğlu, dünyada nüfusun yaklaşık beşte birinin, elektrik kullanamadığını kaydederek, Somali'yi örnek verdi. Davutoğlu, "Somali'de hastanelerin nasıl çalışmak zorunda kaldığını gördüğümde, enerjinin bir çatışma aracı değil, aslında insanoğlu için varoluşsal bir imkan olduğunu da görmüştük. Elektriğin olmadığı yerde, en temel tıbbi cihazlar çalışamıyor. Elektriğin, enerjinin olmadığı yerde, bizim için çok normal görünen bazı hayat standartları gerçekleşemiyor. Gelecek sene G-20 dönem başkanlığını aldığımızda, bu seneden itibaren, enerjinin dünyada adil dağılımı ve kullanımı konusunda bir takım girişimlerde bulunmayı planlıyoruz."
Toplumların alıştığı standarttan geriye gitmesinin zor olduğunu belirten Davutoğlu, 2002'de Ak Parti iktidara geldiğinde Türkiye'nin 9 ilinde doğalgaz bulunurken, bunun 78'e çıktığını, gelecek yıl Türkiye'nin bütününün doğalgaz kullanacağını bildirdi.
Davutoğlu, demokratik toplumlarda kimsenin, ulaşılan düzeyden geriye gitmek istemediğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Siyasal istikrarın da bir parçasıdır enerji güvenliği çünkü bundan birkaç sene önce Ukrayna bağlamlı bir kriz sebebiyle doğalgaz sıkıntısı yaşama ihtimaliyle karşılaştığımızda, bütün büyük şehirlerimizde hayatın durması veya en azından olumsuz etkilenmesi söz konusu oldu ve bunun doğuracağı siyasi sonuçlar var. Dolayısıyla enerji güvenliği aslında demokratik toplumlar için istikrarın da bir teminatı, hayat standardının bir teminatı. Hepimizin, insani hayat standardını temin etmek bağlamında dünyanın her yerindeki beşer kardeşlerimizin enerjiye ulaşımını temin etmek öncelikli görevimiz olmalı. Dünya liderleri bir araya geldiğinde sadece ulusal enerji stratejilerini değil, dünyadaki genel, insanoğlunun geleceğini bekleyen sorunları da konuşmak durumunda."
Başbakan Ahmet Davutoğlu, enerji ve çevre arasındaki ikilemi çözecek araçlar bulunması gerektiğine dikkati çekerek, bir dışişleri bakanları toplantısında, "Her konuda dışişleri bakanlarının görevi, kendi ülkelerinin ulusal çıkarlarını korumaktır ve onu dile getirmektir ama ben şimdi bunu dile getirmeyeceğim. Bütün konularda biz, ulusal çıkarları koruyan dışişleri bakanı olarak davranabiliriz, bir konu hariç. Çevre... Çevre söz konusu olduğunda hepimizin, ulus devletlerin dışişleri bakanı olmak yerine insanlığın içişleri bakanı olarak konuşma zorunluluğumuz var" dediğini aktardı.
Çevre boyutunu unutan hiçbir enerji politikasının, stratejisinin gerçek anlamda geleceği belirleme bakımından ahlaki bir zemine sahip olacağını düşünmediğini ifade eden Davutoğlu, insani boyutun göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çizdi.
Davutoğlu, ekonomik boyuta değinirken, enerjinin, ekonomik gelişimin en önemli girdilerinden biri olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bir taraftan insani kalkınma, diğer taraftan da üretken ve verimli bir yapı kurabilmek için mutlaka enerji güvenliğine sahip olmak durumundasınız. Biz Türkiye olarak, 'Elimizde hangi değerler, hangi zafiyetler var? Avantajlarımız nedir, dezavantajlarımız nedir?' diye baktığımızda avantajlarımız girişimci, cesur, kararlı bir insan unsuru ve dünyanın bazen olumsuz şartlarda en zorlu ama olumlu şartlar olduğunda da en önemli coğrafyasına sahip olmak. İnsan ve coğrafya ikisi değerse, bunun karşılığında bizim zaaf noktamız ne diye baktığımızda, enerji açığımız ve buna bağlı olarak cari açığımız. Bunun için 2002'den bu yana birçok önemli enerji projesine öncülük ettik. Türkiye'de ilk enerji santralleri 100 yıl önce, 1902 yılında kurulmaya başladı. 1902'den 2002'ye kadar Türkiye'de toplam 31 bin 500 megavat kapasite üretildi. 2002'den bugüne kadar 12 yılda toplam 33 bin 500 megavat kapasite üretildi. 100 yılda üretilen kapasiteden daha fazlasını 12 yılda ürettik."
Başbakan Davutoğlu, 2023 perspektifiyle baktıklarında bunun ötesine geçmek ve enerjiyi çeşitlendirmek istediklerini ifade ederek, sadece kömür ve geleneksel enerji araçları değil, nükleer enerjiye geçtiklerini anlattı. Nükleer enerjiyi, güvenli ve teknoloji yoğun olması bakımından da bütün insanlığın malı olarak gördüklerini kaydeden Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yenilenebilir enerji, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi gibi birçok enerji alanında yepyeni perspektiflerle kendi ülkemizin ekonomik girdisi konusunda ciddi bir çaba içindeyiz. Şeffaflık, öngörülebilirlik ve enerji altyapı yatırımlarında dünya için cazip bir yatırım bölgesi olmamız önem taşıyor. Birçok reform yaptık, yapmaya devam edeceğiz ta ki dünyanın en önemli enerji şirketleri, enerjinin merkez coğrafyası olan Türkiye ve Anadolu üzerindeki yatırımlarını artırsın. Hem üretim hem dağıtım sistemleri itibarıyla özelleştirme ve diğer alanlarda yaptığımız atılımlarla Türkiye, enerjideki açığını kapatmaya çalışıyor. Cari açık bağlamında da son aylarda ciddi düşmeler yaşadık. Bu konuda da petrol fiyatlarının düşüşünü takdirle ve ümitle takip etmeye devam edeceğiz. Ümit ederiz ki petrol fiyatlarının artışına dayalı enerji savaşları yerine herkesin enerjiye ulaşabileceği ucuzlukta bir enerji fiyatlandırması yönünde gelişmeler devam eder. Türkiye için bu, hayati bir konudur ve gerekli her türlü çalışmayı da bu konuda yapmaya devam edeceğiz."
Başbakan Ahmet Davutoğlu, stratejik boyutun, enerjiye nasıl bakıldığıyla ilgili olduğunu belirterek, "Eğer enerjiyi çatışma aracı olarak kullanacak olursak bunun kazanan tarafı olmaz. Enerji fiyatlarının artmasıyla bir enerji savaşını öne çıkarmaya çalışanlar, bir müddet bu enerjiyi satacak pazar bulamayabilirler ya da ülkeler artık o enerjiye bağımlılıklarını azaltmak yönünde başka alternatiflere yönelirler. Tüketiciyle üretici aslında aynı çıkarı paylaşıyor. Eğer üretici, tüketiciyi sürekli bir baskı altında tutma stratejisi takip ederse, bir müddet sonra tüketici, o büyük pazarlar başka kaynaklara yönelir. Enerjiyi bir savaş, bir çatışma aracı olarak görmek yerine insani kalkınmanın ve insanlığın daha müreffeh bir gelecek kurma idealinin aracı olarak görmek durumundayız" diye konuştu.
© Tüm hakları saklıdır.