Silivri Cezaevi'nde 3 ay tutukluluktan sonra tahliye olan HDP Adana Milletvekili Meral Daniş Beştaş, HDP’li milletvekilleri hakkındaki davalar, dava dosyalarında nelerin yer aldığı, aynı mahkemeden çıkan iki zıt kararlarıyla ilgili çalışmaları hakkında konuştu. Milletvekili yargılamalarında sürekli bir itiraz hali, tekrar tutuklama hali ve bırakılma hali gibi başka bir handikap yaşandığına dikkat çeken İdris Baluken ve Ferhat Encü dosyasını bu uygulamaların ilk örnekleri olarak gösterdi.
Beştaş, ”İdris Bey’in (Baluken) tutuklanma kararı 17. gün verildi ve İdris Bey’in tahliye kararını 17. gün kaldırılması hiçbir usul hükmüne ve ceza hükmüne uygun değil. Bu siyaseten verilen bir sözün, bir emrin yerine getirilmesi bunu hepimiz biliyoruz” diyen Beştaş, kendisinin de itiraz üzerine tutuklandığını anlattı ve “Önce serbest kaldım son üç gün sonra itiraz edildi ve yakalama kararı verildi bu süreçlerin hepsi Ankara ile alakalı. Merkezi bir akım bunu yönetiyor ve şöyle bir görüntü vermeye çalışıyorlar sanırım Türkiye ya da dünya kamuoyuna, ‘hukuk işliyor bırakılıyor, itiraz ediliyor tutuklanıyor, oy çokluğu ile karar veriliyor’ böyle bir şey olabilir mi. Hepimiz bunun farkındayız” dedi. Yargının çok ciddi bir baskı altında olduğunu hâkim ve savcıların güvende olmadığını vurgulayan Beştaş, “Mahkemeler milletvekili yargılamalarında kendisi karar veremiyor, verdirilmiyor, yani başka bir ip var birilerinin elinde, o yönetiyor, nasıl yönetiyor size bir örnek vereyim mesela Demirtaş’a ilgili hâlâ bir duruşma günü verilmedi” dedi.
Silivri Cezaevi’nden çıktıktan sonra TBMM Genel Kurulu’nda milletvekillerine cezaevi yaşamından kesitler sunan Beştaş, HDP’li vekillere verilen yargı kararları ve çelişkileriyle ilgili çalışmasını T24’e değerlendirdi.
“Bakmayın dosyaların abartıldığına, öyle servis yapılıyor”
Beştaş, şunları ifade etti:
Gerçekten o davalarda ne oluyor, suç mu var, şu anda Demirtaş, Yüksekdağ tutuklu ben üç ay Silivri’de kaldım hâlâ 10 arkadaşımız cezaevinde yatıyor, dosyalarda ne var. Hep söylüyoruz ya konuşmalar, tek tek dosyaları açabilirim ama böyle bir zamanımız yok.
Bunların yüzde yüzü siyaset yapmak. Yani nasıl siyaset yapmak, bir mitingde yapmış olduğunuz konuşma ya da demokratik bir tepki olarak bir yürüyüşte bulunmak, ya da bir cenaze töreninde bulunmak, taziyeye gitmek ya da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde konuşmuş olmak, 21 Mart Newroz bayramına katılmış olmak bunun gibi çok absürd asla bir suça konu edilemeyecek fiiller bu yargılamaların konusu. Bu da baştan ifade ettiğimiz siyasi yargılamalar olduğu konusunda çok net bilgiler veriyor. Bakmayın dosyaların abartıldığına, böyle bir servis yapılıyor. Ortada böyle bir realite yok aksine en çok kamuoyuna yansıyan mesela Faysal Sarıyıldız’ın gerçekten ortada bir silah yok, arabada yok, fakat basın bunu bu şekilde veriyor.
“Başka bir ip var birilerinin elinde o yönetiyor”
Peki yargı boyutu nasıl, mahkemeler milletvekili yargılamalarında kendisi karar veremiyor, verdirilmiyor, yani başka bir ip var birilerinin elinde, o yönetiyor, nasıl yönetiyor size bir örnek vereyim mesela Demirtaş’a ilgili hâlâ bir duruşma günü verilmedi. Dosya güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya gönderildi halbuki daha önce Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi 28 Nisan’a gün verdi ama Adalet Bakanlığı’nın talebi ile dosya Ankara’ya gönderildi. Dosya aylardır Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nin önünde sadece bir duruşma günü verecek. O duruşma gününü vermiyor, çünkü o duruşma günü vermeye kendini yetkili görmüyor çünkü korkuyor. Çünkü her an görevden alınabilir bir yaptırımla karşılaşabilir. Nitekim binlerce hâkim ve savcı aynı mağduriyeti yaşamış durumdalar.
“Vekil yargılamalarından bir handikap sürekli itiraz hali, tutuklama hali”
Vekil yargılamalarında başka bir handikap sürekli bir itiraz hali, tekrar tutuklama hali ve bırakılma hali var. Çıkar çıkmaz bir itiraz yapılıyor. Bunun ilk örneğini İdris Bey ve Ferhat Encü’de yaşadık. İdris Bey’in tutuklanma kararı 17. gün verildi ve İdris Bey’in tahliye kararını 17. gün kaldırılması hiçbir usul hükmüne ve ceza hükmüne uygun değil. Bu siyaseten verilen bir sözün, bir emrin yerine getirilmesi bunu hepimiz biliyoruz. Bu da yetmedi İdris Bey hakkında karar veren Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Cem Boztaş Ankara İcra Hâkimliğine görevlendirilerek tenzili rütbe yapıldı, bu da yetmedi İdris Bey’in geçtiğimiz hafta 8 Mayıs’ta duruşması vardı, şimdi İdris Bey’in elimde iki tutanağı var.
“Aynı mahkemeden biri tahliye iki zıt karar çıkıyor”
Birincisi ilk duruşmada yapılan yargılama sonucunda verilen karar, tahliye kararında hiçbir vekilin tutuklu olmaması gerekçesidir, aynı mahkemenin başkanı icra hâkimi olunca son duruşmada yapılan yargılamanın gerekçesi de ibretlik bir durum. Burada çok farklı bir gerekçe var, tutukluluk halinin devamı var. İki üye aynı, sadece bir başkan değişmiş ve bir mahkeme aradan 3 ay geçtikten sonra dosyada hiçbir değişiklik olmadan hukuken söylüyorum yargılama açısından hiçbir değişiklik olmadan tahliye görüşünü geri almış ve tutukluluk halinin devamına vermiş. Usul de böyle bir şey yoktur, biz avukatlar iyi biliriz yeni bir delil gelir, tanık gelir, belge gelir davanın seyrini değiştirir. O zaman yeni bir karar verir burada hiçbir şey değiştirmeden aynı mahkeme iki ayrı zıt karar veriyor. Bu, gerçekten Türkiye’de yargının içler acısını durumu ortaya koyuyor.
“AKP’li savcı ve hâkimler bile vicdanlarını terk edemez”
Ben geçen hafta Meclis Genel Kurulunda yargının çok ciddi bir baskı altında olduğunu hâkim ve savcıların güvende olmadığını ifade etmiştim o görüşlerimi yineliyorum, gerçekten de yargının da direnmesi gerekiyor onlar vicdanlarının sesini dinleyip karar veremiyorlar, onlar hukukun gereklerine uygun karar veremiyorlar rahatsız değiller mi tabii ki rahatsızlar hiçbir hukukçu gönül rahatlığı ile bu kararları veremez, kendini güvende hissetmeyen bir yargı tehdit altında olan bir yargı zaten bağımsız ve tarafsız bir karar veremez.
Bunun içinde iktidar partisinden yana, aynı görüşte olan onların kararların destekleyen gönüllü biat eden hâkim ve savcılar da vardır ama emin olun AKP’li hâkim ve savcılar bile vicdanlarını terk edemezler, hukukçuluk başka bir nosyondur.
“Hukuk mizanseni kuruluyor; bu kararlar mahkemelerin içine sinen kararlar değil”
Besime Konca, Batman 2. Ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor. İkinci itirazı bu. İlk önce Batman Sorgu hâkimliğinde bırakıldı, aynı gün itiraz edildi ve tekrar tutuklandı. Aradan geçen süre zarından mahkeme yargılama yaptı ve şu gerekçeyle tahliye kararı veriyor. Besime Hanımın asıl mahkemesinin savcısı tahliye kararı istiyor. Neden istiyor, “ Suç vasfı üyelik olamaz” diyor. Ben propagandadan ceza istiyorum’ mahkeme heyeti de asıl yargılandığı mahkemede ‘Oy birliği ile senin görüşün doğrudur ben tahliye kararı veriyorum” diyor. Şimdi bu ceza usul hukukunda ve içtihatlarda doğal hâkim ilkesidir zaten. Üstüne üstlük talebe uygun bir karar bunun kalkması söz konusu bile değildir, aslında imkansızdır. Fakat ne oluyor, Batman Başsavcısı itiraz ediyor ve bunun üzerine Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı kabul ediyor ve tahliye kararının kaldırılmasına karar veriyor. Şunu söylüyor, ‘Üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak ve propagandasını yapmak’, bir kere başka bir mahkeme üyelikten tutuklama veremez ceza usul hukukuna göre.
Çünkü yargılandığı mahkeme başka bir mahkeme, bu bir Yargıtay değil, üst merci değil ve buna hukuk diyorlar çok acı olmasa buna güleceğiz. Hukuk mizanseni kuruluyor, ama hukukçu olmaya bile gerek çok, bu kararlar kesinlikle mahkemelerin içine sinen hukuka uygun vicdanlarıyla verdikleri kararlar olamaz çünkü çelişkiler ortada. Bizimle ilgili vekillerle ilgili ben de bizzat itirazla tutuklandım. Önce serbest kaldım son üç gün sonra itiraz edildi ve yakalama kararı verildi bu süreçlerin hepsi Ankara ile alakalı. Merkezi bir akım bunu yönetiyor ve şöyle bir görüntü vermeye çalışıyorlar sanırım Türkiye ya da dünya kamuoyuna, ‘hukuk işliyor bırakılıyor, itiraz ediliyor tutuklanıyor, oy çokluğu ile karar veriliyor’ böyle bir şey olabilir mi. Hepimiz bunun farkındayız.
“Bu gidişata önce yargının söz söylemesi lazım”
Gerçekten bu gidişata karşı önce yargının söz söylemesi lazım. Onlarda bu kararlara imza atmakla ömür boyu bir vebalin altına giriyorlar halkın temsilcilerini cezaevine göndermek o kadar kolay kararlar değil, bizim vekillerimizle ilgili cezaevlerinde olan arkadaşlarımız ve eş genel başkanlarımızla ilgili de bütün süreçler bu iki somut örneğini verdiğim, itiraz ve diğer yöntemlerle cezaevinde tutma yöntemleri izleniyor ve avukatlar arasında yeni bir tartışma başladı ‘yeni hukuk yaratılıyor’ diye.
Mesela savcılar normalde mahkeme kararlarına normalde itiraz edemezler, çünkü artık yargılama başlamıştır ve savcının talebi ilelebet tutukluluk halinin devamı olabilir ama mahkeme savcıya uymak zorunda değil. Savcı itiraz edemez. Buna benzer birçok yeni icatlar çıkarılıyor. Türkiye’de tüm demokratik kamuoyuna, hukukçulara başta tabi ki yargı mensuplarına da seslenmek istiyoruz, bu suça ortak olmamalılar. Bu demokratik siyasetin ana damarlarından biri barışı, çözümü, solculuğu savunan ve karşısında tümüyle terörize eden laflarla gelen bir iktidar karşısında hukuktan adaletten yana ve hükümetten yana tutum almaya gayret ediyoruz.