Hürriyet gazetesi yazarı Prof. Osman Müftüoğlu, elli yaşını geçtikten sonra, anlamsız takıntılar, aynı şeyleri sık sık tekrar etmeler, yanlış anlamalar, olmayan şeyleri görme ve duymalar gibi belirtilerin bellek kaybının işaretlerinden olduğunu belirtti.
Osman Müftüoğlu’nun bugün ( 4 Temmuz 2016) yayımlanan “Bellek kaybının 10 mühim işareti” başlıklı yazısı şöyle:
Yaşınız 50'leri geçtiyse ve aşağıda saydığımız işaretler sizde de görülüyorsa, bir uzmanın yolunu tutmakta fayda var. Çünkü bellek kaybında da erken teşhis, tedavi şansını artırıyor...
İlerleyici bellek kaybına işaret eden mühim bazı işaretler var. Yaşınız altmışları geçtiyse ya da ailenizde yaşlanan büyükleriniz varsa, bu işaretleri az çok sizin de bilmeniz iyi olur. İyi olur zira erken fark edilen bellek sorunlarında tedavi başarısı daha yüksektir. İşte o işaretlerin en sık görülenleri…
1. Aynı şeyleri sık sık tekrar etmeler. İş ve sosyal yaşamda zorlanma ve bozulmalar. Geri çekilmeler. Karmaşık ve anlamsız davranışlar
2. Dikkat dağınıklığının artması. Konsantrasyonda fark edilebilir kayıplar. Konuşurken takılmalar. Kelime bulmada zorlanmalar. Anlatılanları eskisi kadar kolay “anlayamama”lar. Okunanları eskisi kadar iyi “hatırlayamama”lar. Olayları eskisi kadar iyi “kavrayamama”lar.
3. Sık ve vakitsiz uyanmalar. Uykusuz kalmalar. Uykuya dalamamalar. Kısacası ilerleyici uyku bozukluklarının başlaması.
4. İçe kapanmalar. İlgisiz, kayıtsız kalmalar. Ani sinirlenme ve parlamalar. Dikkat çekici ölçüde kişilik farklılaşmaları.
Yanlış anlamayın ama…
5. Yanlış anlamalar. Anlamsız ve hatalı yorumlamalar. Olmayan şeyleri görme ya da duymalar. Olanla olmayanı karıştırmalar.
6. Anlamsız takıntılar. Gereksiz inatlaşmalar. Yok yere “tutturma” ve “ısrarcı” olmalar.
7. Yerleri, zamanları ve insanları karıştırmalar. Yolları unutmalar. Adresleri hatırlamamalar. Para pul işlerinde sık sık yanlış yapmalar. Mali konularda “gözle görünür” ciddi yanlışları tekrarlamalar.
8. Giysi, eşya, obje seçiminde üst üste tekrarlanan hatalar, yanlışlar.
9. İlerleyen hatırlama zorlukları. Belirgin ve dikkat çekici unutkanlık işaretleri. Dikkat ve konsantrasyonda bozulma hali.
10. Belirgin, dikkat çekici kişilik değişiklikleri. Aktif biriyken durgunlaşma, ilgi azalması. Sakin biriyken aşırı hareketlenme durumu.
(Teşekkürler Dr. Murat Emre)
Belinizi seviyorsanız bunlara dikkat edin
- Uyurken yan yatmayı tercih edin ve dizlerinizin arasına bir yastık koyun.
- Tercihiniz sırtüstü yatmaksa dizlerinizin altına bir yastık koyun.
- Uzun süre aynı pozisyonda oturmak zorunda kaldığınızda bir ayağınızı biraz daha yükseğe dayayıp belinizin daha düz durmasına yardımcı olun.
- Çok ağrı eşyaları yerinden oynatmak için kendinize çekmeyin veya o eşyaları ileri doğru itmeyin.
- Dizlerinizi bükerek eğilmeyi alışkanlık haline getirin.
- Ağır bir cismi yerden alıp belinizden daha yükseğe kaldırmaya çalışmayın.
- Yerdeki ağır bir cismi kaldırırken dizlerinizi ve kalçanızı büküp belinizi düz tutun.
- Otururken arkası düz bir sandalyeyi tercih edin ve sırtınızı sandalyenin sırtlığına düzgün bir şekilde dayayın.
- Araç kullanırken “ayak-pedal” mesafesini dikkatle ayarlayın. Gaz ve fren pedallarına yakın oturun. Belinizin arkasına bir yastık destek koyun. Emniyet kemerini takın.
(Teşekkürler Dr. Serdar Erdine)
Parkinson’un 4 işareti
Yaşlandıkça sıklaşan sağlık sorunlarından biri de PARKİNSON hastalığıdır. Onun da göze batan önemli bazı işaretleri var. mümkünse bunları da bir kenara not edin ya da aklınızda tutun derim…
- El ve ayakların istemdışı titremesi: En çok görüleni eller istirahat halinde iken oluşan titremelerdir. Baş ve işaret parmaklarının “para sayar” gibi titremesi çok tipiktir.
- Hareketlerde yavaşlama ve koordinasyon bozukluğu: Otomatik olarak fazla düşünülmeden yapılması gereken hareketler bile zorlukla yapılır ve daha çok konsantrasyon ister. Çatal-bıçak kullanmak, dişleri fırçalamak, tıraş olmak bile bir mesela haline gelebilir.
- Kaslar sertlik ve katılık durumu: Ayakları sürüyerek ve yavaş adımlar atılır. Konuşma yavaşlayıp monotonlaşır. Yüz ifadeleri sabitlenip “maskeli bir yüz” halini alır.
- Duruş ve denge reflekslerinin bozulması ve bedenin öne eğik bir durum alması.
(Teşekkürler Dr. Murat Emre)
Bayramlık iki not
Manevi hayatımızın bize “kendimizi iyi, daha mutlu ve huzurlu hissetmemiz” için verdiği en güzel fırsatlardan biri de bayramlardır.
Yarın sabah işte böyle bir bayrama, Ramazan Bayramı’na uyanacağız. Gelin yaşadığımız onca acıya, ızdıraba, tatsızlığa rağmen hiç olmazsa bu üç güzel günü doya doya, keyifle, sevinçle, neşeyle yaşayalım. Huzur ve mutluluk içinde geçirelim. Size “bayramlık” olarak iki önemli isimden iki küçük not hazırladım. Hepimizin bayramı kutlu olsun…
1. not: “Herkesin arzulamakta olduğu o şey olağan ve geçici mutluluktan ziyade olağanüstü ve kalıcı, keyifli bir huzurdur. Mutluluğun kolay ve kestirme bir yolu yoktur, yalnızca ona doğru giden yavaş ve çetin bir yol vardır. Bu yolun bir sonu, bir varış çizgisi de yoktur, yalnızca başlama noktası vardır. Keyifli huzuru ararken başlayabileceğiniz tek bir nokta da yoktur. Şu anda bulunduğunuz nokta başlamak için en ideal yerdir.”
(Toksöz B. Karasu/Huzurlu Yaşama Sanatı)
2. not: “Mutlu insanlar temel ihtiyaçlarına yetecek kadar paraya sahip olup daha fazla para kazanmak için kıvranmayan, zaman ve enerjilerini güzel dostluklardan meydana gelen arkadaş grupları oluşturmaya, anlamlı işlerde çalışmaya, inanç temelli toplulukların bir parçası olmaya harcayan insanlardır”.
(Dan Buettner/Thrive)
Tatlıyı abartmayın
İnsülin direnci çağın en yaygın hastalıklarından biri.
Yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle en büyük sağlık tehditleri sıralamasının en tepesinde hep o var. Direnci tetikleyen sistemimizi tıka basa insülinle yükleyen en tehditkâr besinlerin başındaysa şeker ve un /nişasta ikilisi yani “tatlılar” geliyor. Ne var ki, “unlu, şekerli tatlılar” en çok da bayramlarda tüketiliyor.
Peki ne yapalım?
Hak veriyorum. Hiç olmazsa bayramları ağız tadıyla geçirmek hepimizin hakkı. Tatlı lezzetlere hiç olmazsa bayram yaparken tümüyle yasak getirmek de güzel bir şey değil.
Peki ne yapalım? İsterseniz gelin burada da o sihirli sözcüğü “makul” sözcüğünü devreye sokalım. Tatlı keyfimizi de “kararında” tutalım. Tatlıların sadece tadına bakalım, abartmayalım. Unutmayın: Uzun, sağlıklı ve keyifli bir hayat bir ölçüde kanınızdaki insülin miktarı ile de bağlantılıdır. Unlu, şekerli tatlılarla, şeker yüklü meşrubatlar ise insülini patlatan en zararlı gıdalardır.
Yürüyenler için 10 mühim tüyo
Birlİkte yürüyecek keyifli arkadaşlar bulun.
Yürüyüş yaparken güç nefes alıyor, yol arkadaşınızla rahatça konuşamıyorsanız bu muhtemelen fazla hızlı gidiyorsunuz anlamına gelir. Eğer şarkı söyleyebiliyorsanız bu da yeteri kadar hızlı yürüyemiyorsunuz demektir.
İyi bir egzersiz yormaz, dinlendirir. Bunaltmaz enerji verir.
Temponuzu merak ediyorsanız (düz zeminde yürürken) adımlarınızı sayın. Dakikada 80 ve altında adım atıyorsanız “yavaş”sınız. 100 civarında adım atıyorsanız bu “canlı” yürüyorsunuz anlamına gelir. Adımlarınız 120 civarındaysa “hızlı/tempolu”, daha fazla ise “yarışır gibi” yürüdüğünüzü kabul edin.
Yürüyüş ideal egzersizdir. Yeter ki canlı ve tempolu yürüyün. Yeter ki sizi nefes nefese bırakmasın.
Yürürken başınızı dik tutun, göğsünüz ve omuzlarınızı gerin. Yere topuğunuzla basın. Ayaklarınız tarafından itilerek ilerleyin. Uzun, rahat, sakin adımlar atın. Ayaklarınız düz olarak ileriye baksın.
Sırtınızı dik tutup karın kaslarınızı hafifçe kasın. Kollarınızı iki yana sarkık olarak sallayın.
Daha tempolu –hızlı- yürümek istediğinizde dirseklerinizi 90 derecelik bir açıyla büküp ellerinizi elden göğüs hizasına kadar sallayın.
Çok hızlı yürüdüğünüz ve yokuşları inip çıktığınızda hafifçe öne eğilin.
Ayakkabılarınızı, çoraplarınızı ve giysilerinizi doğru seçin.
Aç mı yürüyelim yoksa tok mu?
Uzmanlara göre egzersizin her türlüsü “yağ yakmayı” hızlandırıyor ama egzersizlerinizi aç karnına yaptığınızda, yemek sonrasına kıyasla daha fazla yağ yakabiliyorsunuz. Ayrıca “aç karna” yapılan egzersizlerin “metabolik profil” üzerindeki etkileri de sanki daha iyi gibi. Her sabah aç karna düzenli tempoda yürüyenlerde kan şekeri kolesterol ve trigliserid dengelerindeki değişmeler de daha verimli oluyor. Netice şu: Arada ciddi bir fark olmasa da aç karna yaptığınız yürüyüşlerle daha hızlı ve fazla yağ yakma şansınız var.
Yüzmek mi, yürümek mi?
Yüzmek eklemlere yük bindirmez. Terletmez. Bedenin alt ve üst grup kaslarını birlikte çalıştırır.
Siz en iyisi…
Sakatlanma riski çok düşük bir aktivitedir. Buna karşılık riskli bir egzersizdir, “boğulma” tehlikesi hep vardır. Ayrıca yürümeye oranla daha yüksek düzeyde pratik ve teknik yeterlilik gerektirir.
Yüzmenin kalori yakma oranı tempolu –hızlı- yürümeye göre daha düşüktür ama tonik etkisi nedeniyle yüzme yürümeye göre daha fazla iyilik hissi verir. Doğru olanı yüzme ve yürümeyi bir düzen içinde değişimli olarak yaparak, ikisinden de faydalanmaktır. İsterseniz bir interval programı da uygulayabilir, yüzme ve yürümeyi dönüşümlü olarak ardı ardına da yapabilirsiniz.