T24 - Taha Akyol "BDP kapatılacak" tartışmalarını köşesinde yazdı. Yargı çevrelerinde öyle bir hava görmediğini aktaran Akyol, parti kapatmanın kötü sonuçlar verdiğini belirtti.
Akyol'un Hürriyet gazetesinde yayımlanan bugünkü (5 Ocak 2011) yazısı şöyle:
Terörle ilişkisinden dolayı BDP’yi kapatmak için Ankara’da hazırlık var mı? BDP kapatılmalı mı?
Dün biraz orayı burayı yokladım, yargı çevrelerinde öyle bir hava görmedim. Devletin benim ulaşamadığım idari organlarında bu yönde bir “delil biriktirme” çalışması varsa bilmiyorum. Ama yargıda artık parti kapatma iştahı olmadığını söyleyebilirim.
Zira tecrübelerle görüldü ki parti kapatmak işe yaramıyor, hatta kötü sonuçlar veriyor... Önceki kapatmalardan Türkiye AİHM nezdinde zor durumda kalmıştı...
Yeni anayasa yapımı çalışmaları yargıda son derece önemseniyor ve “dört partinin de masada bulunması”nın gerekli olduğu konuşuluyor.
Onun için yargıda BDP’yi kapatma iştahı yok diyorum.
AİHM kararına göre
İspanya ETA terörünü kınamadığı için Herri Batasuna adlı ayrılıkçı partiyi kapatmış ve AİHM’nin 5. Dairesi, 30 Haziran 2009 günlü kararında, aynen “terör eylemlerini kınamaktan kaçınma”nın “demokratik toplum” ilkesine aykırı olduğunu belirterek kapatma kararını onaylamıştır.
BDP’yi kapatmak için hukuken daha fazla gerekçe bulunabilir ama çok yanlış olur, kötü sonuçlar verir.
Evvela, sebepleri oluşsa bile parti kapatmak hukuki zorunluluk değildir; hazine yardımının şu veya bu oranda kesilmesine de karar verilebilir. Bu hüküm anayasanın 69. maddesine rahmetli Ecevit döneminde konuldu. Çünkü sırf hukuki bakışla parti kapatmak, bazen amacın tam tersine, hukuk devletine zarar verdiği gibi, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde sorunlara yol açıyordu.
Nitekim, kapatmak bir partinin tüzelkişiliğini sona erdirmekle kalmayan, çok daha önemli siyasi sonuçlar doğurabilen bir tasarruftur.
Hukuk ne diyor?
Bu gerçek görüldüğü içindir ki, mesela Almanya’da parti kapatma işlemini savcılar kendi kararlarıyla başlatmaz; hükümet ve parlamento gibi siyasi sorumluluğa sahip kurullar buna karar verir, dava ondan sonra açılır.
“Venedik Komisyonu”na göre de parti kapatma davalarını savcılar kendi inisiyatifleriyle açmamalıdır. “Ülkenin durumunu...” ve “demokratik düzen için açık tehlike teşkil edip etmemesini” yani siyasi etkilerini tartacak ve bunun siyasi sorumluluğunu üstlenecek siyasi organlar karar vermeli, savcı ondan sonra dava açabilmelidir.
Zira, parti kapatmanın ne gibi siyasi sonuçlar doğurabileceğini sorumlu siyasi organlar tartabilir.
Bizde de 2010 yılındaki anayasa değişikliği paketinde parti kapatma talebinin Meclis’te partilerden oluşan bir komisyon tarafından karara bağlanması yönündeki hüküm, maalesef BDP’lilerin oylarıyla reddedilmişti!
Kapatmak terörü besler!
Kürt milliyetçiliği, seçmen yaşına gelmemiş çocuklar hariç, 2 milyon oy almaktadır... Bir yandan terörle mücadele ederken öbür yandan demokrasi kanallarını açarak hareketi uzun vadede demokratik platforma çekmekten başka bir seçenek yoktur.
Parti kapatma Türkiye’nin bu imkânını heba eder, örgütün ekmeğine yağ sürer! Demokratik süreçleri daima sabote eden örgüt bunu istiyor bile olabilir... Bir kapatma girişimi uluslararası planda da Türkiye’nin aleyhine olur.
Parti kapatmayı parlamento eliyle frenlemek için anayasa değişikliği önermiş bir iktidarın şimdi parti kapatmayı teşvik etmesi, samimiyetine gölge düşürür, vebali de büyük olur.
Sadece demokrat olmak değil, Türkiye’yi bilinçli sevmek de parti kapatmaya karşı çıkmayı gerektirir.