Hülya Karabağlı / Ankara
Kışlada intihar ettiği öne sürülen Adem Kalkan'ın Kürt ve yoksul bir ailenin çocuğu olduğunu söyleyen Birtane, "Adem, G3- Piyade tüfeği ile araç içerisinde kendisini nasıl vurabilmiştir" dedi. İki yıl içinde Meclis'te devam eden soruşturmalar ve kuşkulu asker ölümleri hakkında 40'a yakın önerge verildiğine dikkat çeken Birtane, Kalkan'ın ölümünün daha öncekilerde olduğu gibi kapatılacağı vurgusunu yaptı. Birtane'ye göre, hayatını kaybeden askerlerin çoğunun Kürt, Alevi, Ermeni olması tesadüf değil. Birtane'nin yazılı açıklaması şöyle:
Kışlada zırıhlı araçta çenesinden vuruluyor
"Adem Kalkan, 9 aydır Bingöl’ün Yayladere İlçesi 2. Komando Tabur Komutanlığı’nda zorunlu askerlik hizmeti yapıyordu. Ancak onun da akıbeti kuşkulu bir şekilde hayatını kaybeden yüzlerce askerinki gibi oldu ve 21 yaşındaki Adem Kalkan askerlik yaptığı kışlada silahla vurulma sonucu hayatını kaybetti. Kendisi Kars'ın Kağızman İlçesine bağlı Akyayla Köyü nüfusuna kayıtlıdır, Kürt ve yoksul bir ailenin çocuğudur.
Adem Kalkan, askerliğini er olarak yapmaktaydı ve geceleri görevlendirilmekteydi. Ancak öldüğü günün sabahı, Uzman Çavuş Savaş Güçyetmez, ona arkadaşlarının yanında, bundan sonra gündüzleri görevlendirileceğini söylüyor. Adem Kalkan duruma itiraz ediyor. O günün akşamı saat 20.30 sularında kobra tipi zırhlı araçta çenesinin altında vurulmuş halde bulunuyor. Adem Kalkan’ın ölüm olayının bir cinayet olduğunu söylemek, olayı kasten öldürme olarak nitelemek için güçlü kanıtlar var."
Aileye haber verilmeden otopsi
"Adem'in cenazesi, ailesine haber verilmeden Bingöl Devlet Hastanesine götürülüyor, oradan Elazığ Tıp Fakültesine götürülüp otopsi yapılıyor. Sonra Kars’ta morga koyuluyor ve aile olaydan bir gün sonra öğlen saatlerinde haberdar ediliyor. Ailesi Adem’in yaralı halde taburda ne kadar bekletildiğini, ne şekilde hastaneye getirildiğini, hastanede neler yapıldığını ve otopsi sonucunun ne olduğunu bilmiyor. Söyledikleri tek şey Adem’in askerlik yaptığı kışlada açık bir şekilde cinayete kurban gittiğidir."
Taburu taramışsa mermi izi niye yok?
"Askeri yetkililer Adem’in intihar ettiğini öne sürmektedir. Yetkililerin aileye anlattıklarına göre, Adem, kobra tipi araca girerek taburu rast gele ateş altına almış ve sonra kendi silahı ile intihar etmiştir. Ancak aile tabura giderek askeri yetkililerle görüşmüş ve taburu dolaşmışlardır. Taburda mermi izi olmadığını tespit etmişlerdir. Adem, kobra tipi zırhlı araç silahı ile taburu taramışsa, tahrip gücü bu kadar yüksek olan bir silahın, taburda mermi izi dahi oluşturmamış olması nasıl mümkün olmuştur? Yaralı bir askerin olmaması şaşırtıcı değil midir?
Yine Adem’in asker arkadaşlarının ifadesine göre, Adem’in elindeki silahta mermi bulunmadığı ve mühimmatın içeride olduğudur. Adem G3- piyade tüfeği ile araç içerisinde kendisini nasıl vurabilmiştir?"
Adem'in annesi: Kefen giydirmemizi engellediler
"Aynı şekilde aile, askeri yetkililerin kendilerine çelişkili ifadelerde bulunduğunu söylemiştir. Olayda doğrudan sorumluluğu bulunduğunu öne sürdükleri, uzman çavuş Savaş Güçyetmez'in, olay hakkında aileye bilgi vermek isteyen askerlere baskı yaptığı aktarılmıştır. Ademin annesi, "Oğlumu yıkamayı, ona kefen giydirmeyi, yarasını görmemizi bile engellediler" diyor. Adem Kalkan, ailesi tarafından sapasağlam devlete teslim edildi. Devlet ise hesap vermeye bile gerek duymadan, annesinin sabah uykusunda uyandırmaya kıyamadığı Adem'i tabut içinde evine gönderdi. Kars'ın elektriği, yolu, suyu olmayan bir köyünde yoksul bir aile çocuğu olan Adem neyin borcunu ödemiştir? Vatan borcunu ödemek klişesi ile zorla askere aldığınız, yoksullara ve Kürtlere reva gördüğünüz bu mudur? Bunun hesabını kim verecektir? Sorumlusu kimdir?"
Adem'in ölümü kuşkuludur
"Adem Kalkan'ın ölüm olayı bu durumda kuşkuludur. Adem Kalkan, sağlıklı, aklı başında, hayata bağlı ve ailesinin gözbebeği bir gençti. Kendi canına kıymış olduğu iddialarını ne aile ne de çevresi kabul etmiyor ve inandırıcı bulmuyor. Olayın kesin intihar olduğunu kanıtlayan hiç bir delil yoktur ama olayın kasten öldürme olduğuna dair büyük kuşkular vardır.
Buradan yetkililere sesleniyorum. Adem Kalkan'ın ölümünün üzerindeki sır perdesi bir an önce kalkmalıdır. Olayın nasıl olduğu, Adem'in ne şekilde kim ve kimler tarafından vurulduğu, taburda neler yaşadığı bir an önce aydınlatılmalıdır.
Ancak bu güne kadar, benzer olaylarda Hükümetin tutumu düşünüldüğünde, Adem Kalkan'ın kuşkulu ölümünün de üzerinin kapatılacağı ortadadır."
Tüm ölümlere 'intihar ve kaza sonucu'deniyor
"Savunma Bakanlığına, Başbakanlığa verdiğimiz önergeler geçiştirmeci bir yaklaşımla önemsiz hale getiriliyor. Tüm ölümlerin, intihar ve kaza sonucu olduğu söylenerek, konuyla ilgili alınabilecek tedbirlerin, danışmanlık ve rehberlik merkezlerinin çoğaltılmasının üzerinde duruluyor. Ancak kışlalardaki ölüm olaylarının, kasten öldürme olduğu açıktır. Hayatını kaybeden askerlerin çoğunun Kürt, Alevi, Ermeni ve demokrat çevrelerden olması tesadüf değildir.
İki yıl içerisinde yalnızca benim imzamla devam eden soruşturma ve kuşkulu asker ölümleri hakkında 40'a yakın önerge verildi.
Adem Peker, Erdal Arslan, Mehmet Letif İşler, Ali Yüksel, Adil Şipal, Volkan Kamalak, Ertuğrul Dokuyucu, Mazlum Karabulut, Bekir Yılmaz, Davut Yardımcı, İsmail Akça, Mert Evren Akdağ, Cüneyt Erdek, Doğukan Kahyaoğlu, Semih Çiftçi, Lütfü Esmer, Deniz Yurtsever, Nevzat Bitik, Kerim Uluhan, Mehmet Acar, Hitami Yörük ve Sevag Şahin Balıkçı, Rıza Kurt, Mehmet Hangül, Erkan Can, Hasan Çakır, İdris Çiftçi, Erdi Alkan ve Şaban Koçak hakkında verdiğim önergelere gelen cevaplarda bir kaçı hariç tüm ölümlerde kovuşturmaya yer olmadığı kararı çıktığı resmi bilgilerdir.
Bu ölümlerin bütününü intihar olarak ele almak açık bir saptırmadır. Bu vakalarda, istisnasız her aile savcılığa başvurmuş, olayın cinayet olduğunu öne sürmüştür."
'Nefret söylemi yasaklansın'
Biz yıllardır mecliste bu ölümlerin aydınlatılması için Hükümeti göreve çağırıyoruz, ancak Hükümet askerleri kışlalardaki ölüm kıskacından ve şiddetten korumadığı gibi sorumluları da yargılamıyor. Bu nedenle cinayet, kaza ya da intihar ne olursa olsun bu ölümlerin sorumlusu hükümet, suçlular ise askeri yetkililerdir.
Buradan Hükümete bir kez daha sesleniyoruz, askerliği zorunlu olmaktan çıkaran "vicdani ret hakkı" tanınsın! Nefret söylemi yasaklanarak nefret suçları düzenlensin! Askeri bölgelerde işlenen yaşam hakkı ihlallerine sebep olan suçlar, vücut bütünlüğüne yönelik suçlar ve işkence suçları, sivil savcılıklarca soruşturulup, yargılamalar sivil mahkemelerde yapılsın! Askeri disiplin ortamı insanileştirilsin!"