Gündem

BDP Meclis boykotunu bitirdi 1 Ekim'de Meclis'te

BDP, Meclis boykutunu yayınladığı bir deklarasyonla bitirdi. Deklarasyonda “Halkımıza Meclis’ten de destek olabilmek için AKP’ye rağmen 1 Ekim’den itibaren Meclis’de olmaya karar ve

28 Eylül 2011 03:00


T24- BDP yayınladığı bir deklarasyonla, "Savaşa karşı barışı daha güçlü savunmak için, Halkımıza Meclis'ten de destek olamk için, ezilen bütün toplumlara verilen sözlerimizi yerine getirebilmek için, AKP’yi geriletmek için 1 Ekim’den itibaren Meclis çalışmalarına katılacağımızı açıklıyoruz" diyerek Meclis boykotunu bitirdi.  BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, kararı açıklamadan önce yaptığı konuşmada Kürt sorunun çözümü için tek yolun müzakereden geçtiğini belirterek, “Boş dağları bombalayarak Kürt sorunu çözülmez” dedi. Demirtaş, “acı tabloyu  her gün yeniden yaşamak istemiyorsak tek yol var. Demokratik siyaset, demokratik çözümler ve müzakeredir. Eğer siyaset olarak demokratik yolları açma konusunda kimse adım atmıyorsa kimse barış adımından söz edemez” diye konuştu.

Savaşa karşı barışı daha güçlü savunmak için. Halkımıza daha güçlü olmak adına, ezilen bütün toplumlara verilen sözlerimizi yerine getirebilmek için, AKP’yi geriletmek için 1 Ekim’den itibaren Meclis çalışmalarına katılacağımız açıklıyoruz

Demirtaş’nın Diyarbakır’da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın satırbaşları şöyle:

 

 

Bir kez daha Diyarbakır'da grup toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Siyasi sürecin bu kadar yakıcı olduğu, beklentilerin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde bizler sorumluluğumuzun gereği olarak her hafta toplandık. Bu yakıcı siyasi sürecini konuşacağız, sizlerle paylaşacağız. Meclis'le ilgili kararımızı toplantının sonunda sizlerle paylaşacağız. Yaşanan çatışmalarda, saldırılarda yaşamını yitiren herkese Allahtan rahmet diliyorum.
 

Bütün ölümler durmalı


Ölenlerin kimliğine bakmadık, herkes için acıyı paylaştık. İnsan olmanın insan erdeminin gereği budur dedik. Bütün ölümler durmalıdır, ölümlerin hepsi sarsıcıdır.

Bizlerin toplumun bütün sorunları çözmekle, çözme mevkiinde yer alan siyasetçiler bu ölümleri durdurmalıyız. Biz BDP olarak bize ne sorumluluk düşüyorsa yerine getirdik

Anne karnında daha doğmazdan mağdur olan bebekler için çaba sarf etmezsek önce insanlığımız sorgulanır. Bu trajedileri özellikle 90'lı yıllarda tattığımız bu acıları tekrar tekrar yaşama istemiyoruz. Çocukların ölü bedenlerini izlemek istemiyoruz. Türkiye’nin en acı meselesi savaş sorunudur

Arkadaşlarımız cenazeden geliyor, genç bir bedeni toprağa verip geldiler. Barışı en çok biz isteyeceğiz, biz savunacağız.

Yaşanan her ölüm Türkiye'nin acısıdır. Böyle bakarsak en büyük adımı atmış oluruz. Özellikle hükümetin kışkırtmasıyla Türkiye duygu düzeninde bölünmüştür. Çünkü insanlar ölenlerin kimliğiyle sevinip veya üzülüyorlar. Bölünmeyse işte budur bölünme. Sınır olsa ne olur olmasa ne olur bölünme budur işte.

Bu ölümleri yeniden yeniden savaş kışkırtmasına dönüştürmek yerine başta Başbakan olmak üzere herkes elini vicdanına koysun. Barış bir adım yakından halkın karşısına çıksınlar, topu başka yere atmasınlar artık. Bir kez daha annesinin karnında böyle bir olayla gözlerini açan ve sonra hayatını kaybeden bebeğimiz için rahmet diliyorum. Acımızı halkımızla paylaşıyoruz, hepimizin başı sağ olsun.

Tek yol demokratik müzakere

 acı tabloyu  her gün yeniden yaşamak istemiyorsak tek yol var. Demokratik siyaset, demokratik çözümler ve müzakeredir. Eğer siyaset olarak demokratik yolları açma konusunda kimse adım atmıyorsa kimse barış adımından söz edemez.

Demokratik siyaset kanalları açılıyor mu çaba sarf ediyor musunuz, etmiyor musunuz? Şırnak'tan İstanbul'a kadar gözaltına alınmış her bir arkadaşımız bu kanlı tabloyla savaşmak için mücadele veriyor. Sayıları 3500'i buldu gözaltına alınanların.

AKP, CHP veya diğer partilerin 3 bin üyesini tutuklayın, o parti ayakta kalsın biz özür diler, alkışlarız. Biz bugüne kadar demokratik siyasetten hiç kaçmadık. Biz bütün konuşmalarımızda 20 yıldır söylüyoruz Diyalog, diyalog, diyalog.

Kolunu kanadını kırdığınız, cezaevine tıktığınız siyasetle müzakere yöneteceksiniz. Mahkemede kendi dilinde konuştuğu için hakaret ettiğiniz kişiyle mi müzakere edeceksiniz. Biz hazırız ederiz. Ama sizin bu durumu kabullenmek için en az bizim kadar siyasi cesaretiniz olmalı. 

Biz Sayın Öcalan’la görüşün, PKK ile görüşün dediğimizde kıyameti kopardılar. Diğer tarafta görüşme yapıyorlardı. Yapsınlar da bize o kadar saldırmanın ne anlamı vardı. Başka yöntemle muhatapları birbirine düşürerek bu sorunu birkaç yıl daha ötelerim diyorsa çok sakıncalı bir durumdur.

Ama adadaki tecrite son verilip, müzakerelere devam edilirse ki halk buna karşı değil. Hassasiyet varsa barış konusunda hassasiyet var, görüşün diyorlar. Halk bunu istiyor. Gidip ABD’den dileneceğinize konuşun halkınızla. En erdemli yöntemi neden seçmiyorsunuz?

Sorunun nasıl çözüleceği belli. Başbakan’a çağrı yapıyoruz. Bütün meseleleri müzakere etmeye hazırız, çözüm sunmaya hazırız. Barış istiyorsak en anlamlı çabadır.

Bu kadar siyasi soykırıma rağmen  çözüm adına müzakereye hazır diyoruz. Kimse BDP’yi, bloğu sorumluluktan kaçmakla suçlamasınlar. Karşımızda verdiği sözü tutabilen, iktidar mücadeleleriyle uğraşmak yerine bu soruna odaklanmış bir muhatap istiyoruz. Başbakan ne demek istediğimizi anlıyordur.

Hükümet çözüm önerilerin nasıl yaklaşır bilmiyoruz. Çünkü AKP’de görev yapan kişilerin niyetinden bağımsız hükümetin ve AKP’nin barışı getirme konusunda iradesiz olduğunu düşünüyoruz. Ama bir parti politikasına dönüşme konusunda AKP’nin bir açmaz içinde olduğunu düşünüyoruz. AKP yüzde 50 oy bandına ulaşılsın diye binbir hareket yapıldı. 

Gidip ABD’ye yalvarmayın gelin o desteği biz size verelim. Bize samimi bir yaklaşım göstermenizi istiyoruz. Sizleri kandırıyorlar. Sizin verginizle alınan bombalarla gidip boş dağları bombalıyorlar sizi kandırıyorlar. Türkiye toplumu savaşa karşı sesini yükseltmelidir. Bu konuda Türkiye toplumu buluşabilir. Etnik ayrıştırma, etnik çatışmaları karşı karşıya getirme politikaları vardır. 

Daha önce Meclis’e dönüş meseleleri ile ilgili olarak AKP ile çözüm arayışı içerisindeydik. Asıl protokülün halkımızla olması gerektiğini kararlaştırdık. Değerli haklarımız yıllardır sürdürdüğümüz demokrasi seçiminle bir zafere imza attınız. Gerektiğinde canını bile ortaya koyarak bu süreci zafere taşıyan arkadaşımıza teşekkür ediyoruz. 

Tutuklu olan arkadaşlarımızın tahliyelerini önlediler. Müzakerelere bir andan son vererek yeni bir ezme politikasını başlattılar. Seçimler sonrası oluşan olumlu hava yerine kasvetli bir ortama bıraktı. Bizler sorumluluğumuzun gereği hiç birşey olmamış gibi davranamazdık. O nedenle o günün koşullarında aldığımız boykot kararı son derece haklı bir karardı. TBMM başkanını çağrısı üzerine AKP yetkililerinle 2 kez bir araya geldik, gerekçelerimizi söyledik. Asıl derdimizin savaşı önlemek olduğunu söyledik, ısrarcı olduk. 

Başbakan ‘yemin etmezlerse görüşmem’ diyerek şantaj yaptı. Bütün iyi niyetli yaklaşımlarımıza saldırıyla karşılık verildi. Çok yoğun psikolojik bir baskıya tabii tutulduk. Bugüne kadar boykot tavrımızı sürdürdük. Bu nedenle bizlerin AKP ile uzlaşma arayışı gerçek bir barış arayışıydı. Biz hiçbir zaman Meclis’e dönmek için izin istemedik. 'Meclis halkındır' dedik. 

Herkes şunu iyi anlamalı ki BDP’nin boykotu değildir. Boykot tavrımızın arkasında durarak bizlere destek olan halkımıza teşekkür ediyoruz. Bu bir direnişti tavırdı. Bugüne kadar Meclis’e dönmemiz konusunda yapılan bütün görüşlere ciddiyetle bakıyoruz. Savaşa karşı barışı daha güçlü savunmak için. Halkımıza daha güçlü olmak adına, ezilen bütün toplumlara verilen sözlerimizi yerine getirebilmek için, AKP’yi geriletmek için 1 Ekim’den itibaren Meclis çalışmalarına katılacağımız açıklıyoruz. 

Kaçırılan barış fırsatının Meclis’e dönüş kararımızla birlikte tekrar gözden geçirileceğiniz umuyoruz. 1 Ekim’de Meclis’e dönüyoruz. Hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Bu halkımızla yaptığımız bir protokoldür. Omuz omuza yürüyüşe devam edeceğiz. Yolumuzda yürümeye devam edeceğiz.