Çözüm süreciyle ilgili açıklamalarda bulunan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, hükümetin, bir oyalama içinde olduğunu öne sürdü. Demirtaş, “Demokratikleşme paketi, bitirilmeyecek bir paket değildi. 8 ay önce süreç başladı. Şimdiye kadar 9 tane anayasa yapılırdı, bırakın 30 maddelik paketi. Anladığımız, süreci kendi kontrollerinde götürmek istiyorlar” diye konuştu.
Milliyet gazetesinden Serpil Çevikcan’ın Demirtaş ile yaptığı röportaj şöyle:
‘Ben bildiğimi yaparım’ ile olmaz
Ak Parti cephesi şöyle bir ruh hali içerisinde. ‘Her şey bizim kontrolümüzde’ diye düşünüyorlar ve ‘her şeye biz karar veririz’ diyorlar. Bunun dışındaki hiçbir aktörü, hiçbir siyasi iradeyi stratejik bir aktör ve idare olarak tanımak istemiyorlar. ‘Herkes bizim için araçtır’ diyorlar. Çözüm sürecinin başından bu yana zaten böyleydiler. Ama birinci aşama için bu sıkıntı yaratmıyordu. Niye? Çünkü birinci aşamada adım atması gerekenler Kürt tarafıydı. Öcalan da zaten bunu dedi. ‘Birinci aşamada bana araçsal yaklaştılar, sorun değil’ dedi. Ama ikinci aşamada artık adım atması gereken hükümettir. Ve burada da, ‘Ben yine bildiğimi yaparım, kimseyi de tanımam’ tarzı tutmaz artık. Böyle, ‘Tek taraflı paket hazırlarım. Hiç kimsenin de talebini dikkate almam, ben bu kadar uygun gördüm ve bana göre bu demokrasidir ve bana göre bu artık Kürt sorununun çözümüdür’ dersen oradan bir şey çıkmaz. Demek istediğimiz budur. Bizim bu tavrımız onların ağırına gidiyor. İstiyorlar ki herkes, ‘haklısınız efendim’ desin. Ben de diyorum ki böyle bir şey yok. Böyle bir tarz Türkiye’de artık tutmuyor.
En son 15 gün önce görüştük
Biz, paketin genel çerçevesi dışında hiçbir şey konuşamadık daha hükümetle. Bize diyorlar ki, ‘biz kendi içimizde bir netleşelim de ondan sonra’. Biz de bekliyoruz. Buyurun, kendi içinizde bir netleşin, neyse paketiniz getirin tartışalım. En son 15 gün önce görüştük. Daha hiçbir şey görmüş, kendi hazırladıkları paketi tartışmış, görüşmüş değiliz. İlk çalışmalarını bitirmemişler. Bize aktardıkları budur.
8 ayda 9 anayasa yapılırdı
Bu bitirilmeyecek bir paket değildi. 8 ay önce süreç başladı. Şimdiye kadar 9 tane anayasa yapılırdı, bırakın 30 maddelik paketi. Anladığımız, süreci kendi kontrollerinde götürmek istiyorlar. Dış gelişmeleri, kamuoyu nabzını, seçmen refleksleri bütün bunları ölçüyorlar. Buna göre hareket ediyorlar. Ama bunların hepsi de yanlış parametreler.
Tarihlerde İmralı ile anlaştılar
(Beşir Atalay’ın ‘tarih vermeleri yanlış’ açıklamasını yanıtlarken) İyi de kardeşim sizin heyetiniz gidiyor, İmralı’da konuşuyor bu tarihleri, mutabakata varıyorlar. Biz mi dayatıyoruz? Biz mi uydurduk? Bunlar, İmralı ile konuşulan tarihler, resmi heyetle konuşulan şeyler. ‘Yok biz bu tarihe kadar bir şey yapamayız’ derseniz 6 Eylül deyin, 30 Ekim deyin. Heyetle tartışılıyor, konuşuluyor. 15 Ekim’e kadar bu yasal düzenlemeler bir şekilde çıkmalı. 5-10 sarkar, bunlar çok önemli değil ama bir şey çıkmalı ortaya. Ondan sonraki tarih seçimlere gidiyor. Sonra nasıl yasal düzenleme yapacaksınız? Bu tarihler gerçekçi.
AKP’nin kendi paketi olarak kalır
Bu işin bundan sonra ilerlemesinin tek yolu ortada. Hükümet adım atacak. Mecburen adım atacak. Bu pakette ortaklaşmaya açık olurlarsa, muhalefetin, sivil toplumun önerilerine, eleştirilerine açık olurlarsa, bunları dikkate alırlarsa süreç ilerler. Paketi hep birlikte, parlamentoda dayanışma içerisinde çıkarırız. Yok, ‘benim bildiğim budur, dediğim dedik çaldığım düdük’ denir, bir dayatma olursa, tek taraflı olursa o paket ikinci aşamanın paketi olarak adlandırılmaz. AKP’nin kendi paketi olarak kalır.
‘Geniş odaya almak yetmez’
Herkesi araç gibi görüyorlar. Öcalan’ı da öyle görüyorlardı. Ama bu artık değişti, değişecek. Artık ikinci aşamada Öcalan bir araç değil stratejik bir iradedir ve ona yaklaşım, sürece yaklaşımın kendisidir. O’nun sağlığı, güvenliği, dış dünya ile teması hayatidir. Devlet bu şekilde giderse, ‘Ben, bu süreci yine tek taraflı yürütüyorum’ demek olur. Çünkü Öcalan dış dünya ile temas kuramazsa, kendi fikirlerini aktaramazsa, önerileri alamazsa AKP tek başına yürütmeyi Öcalan’a dayatacak. Öcalan da, ‘artık bunu kabul etmiyorum’ diyor.
Şüphesiz, daha geniş bir odaya alınması bir adımdır. Bu bizim küçümsediğimiz bir şey değil. Ama takdir edersiniz ki müzakere yaptığınız bir insanı geniş bir odaya almak, onun sağlığını düşündüğünüzü ve şu ana kadar çiğnediğiniz hukuku artık çiğnemediğinizi gösteriyor. Bu önemli. Ama ister 12 metrekarede, ister 20 metrekarede dış dünya ile tecrit devam ediyorsa o çok anlamlı olmaz. Gazeteciler gitmeli, avukatları gitmeli, Akil İnsanlar’dan, sivil toplumdan insanlarla temas edebilmeli. Bunlar olabilir. Zor şeyler değil.
Kamuoyu Öcalan’ı görsün istiyoruz
İmralı’da fotoğrafı çektirdik. Biz istiyoruz ki kamuoyu ile paylaşalım. Yani biz gidip geliyoruz. Öcalan’ın fiziki durumunun da oranın durumunun da kamuoyunda görülmesini istiyoruz. Fotoğrafı özel yetkililer çekti. Bu saate kadar elimize geçmiş değil. Almak için çektik süs için çekmedik.