T24- Fethullah Gülen cemaatinin önde gelen simalarından Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 3 avukatıyla Yalova'daki buluşmasını yazdı. Gülerce, kendisinin "teröre son vermek için kardeşliğimizi artıracak jestler üzerinde durmalıyız" sözü üzerine Öcalan'ın avukatlarının "BDP heyeti, Çanakkale Şehitliği'ni ziyaret etse..." dediklerini aktardı.
'Apo'nun avukatları Gülen cemaatiyle buluşmuş' haberi için tıklayın
Öcalan'ın avukatlarıyla "Zaman gazetesi yazarı" olarak görüştüğünün altını çizen Hüseyin Gülerce'nin köşesinde yayımlanan yazısı (9 Aralık 2010) şöyle:
Öcalan'ın avukatlarıyla görüşme...
Geçtiğimiz pazar günü Abdullah Öcalan'ın avukatları ile Yalova'da bir görüşmemiz oldu. Daha önce Ali Bulaç'tan duymuştum. İki yıldan beri Öcalan'ın avukatları pek çok yazarla görüşüyorlarmış. Bulaç'la da iki defa görüşmüşler. Benimle görüşme taleplerini iletince, Yalova'da oturduğumu söyledim, randevulaştık. Bir alışveriş merkezinde kahvaltı eden yüzden fazla insanın arasında konuştuk.
Televizyon programlarında, gazete röportajlarında da en başta, "Gülen cemaati" olarak adlandırılan Gönüllüler Hareketi'nin bir sözcüsü olmadığımın altını çiziyorum. Çünkü bu hareket, bir cemaat, organizasyon değil. Bir sözcüsü, temsilcisi yok. Muhterem Gülen'in de, kimsenin sözcülüğüne ihtiyacı yok. Fikirlerini, görüşlerini internet sitesinden, Mehtap TV ve Samanyolu televizyonlarındaki sohbetleriyle açıklıyor, anlatıyor. Dolayısıyla Öcalan'ın avukatlarıyla Zaman Gazetesi yazarı olarak görüştüm.
Salı akşamı, Mehtap TV'deki Düşünce Günlüğü programımızda, bu görüşme ile ilgili geniş bir açıklamada bulundum. Dün de PKK'ya yakınlığı ile bilinen Fırat Haber Ajansı'nda bu görüşme yer aldı. Haberde bizim görüşmemizin aktarılmasından sonra, Öcalan'ın değerlendirmesi, "Gülen Hareketi'ne önemli roller düşüyor" başlığı ile verilmiş. Dolayısıyla sanki kendisine bir mesaj iletilmiş, o da bu mesaja cevap vermiş gibi yanlış anlamalara neden olabilecek bir algı doğabilir. Belirtmek istediğim şudur: Görüşmemizde, ben Sayın Cumhurbaşkanımızın, aylardır, Türkiye'nin en önemli meselesinin "Kürt sorunu" olduğunun altını çizdiğini hatırlatarak, bu meselenin ülkemiz ve geleceğimiz için çözülmesinin şart olduğunu belirttim. İki hususu da çok önemli bulduğumu ifade ettim: Samimiyet ve üslup... Açıkladım:
PKK'nın İmralı'da, Avrupa'da, dağda temsilcileri, sözcüleri var. Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen ülkeler var. İçeride silah, insan, uyuşturucu ticaretinden rant elde edenler var. Karmakarışık bir durum söz konusu. Samimiyet onun için çok önemli. Türklerin ve Kürtlerin vicdanı devreye girmezse, çözüm giderek zorlaşır.
Üslup konusu da çok hayati. Efelenme, dayatma gibi tavırların rahatsız edici psikolojik bir engel teşkil ettiği bilinmelidir. Çözüm için makul insanların devreye girdiği sırada, bir BDP sözcüsü, bir çuval inciri berbat edecek laflar ediveriyor.
Sonra ilave ettim: Aslolan milletimizin kardeşliğidir. Bin yıldan beri bir arada yaşıyoruz. Kavga etmemizi gerektiren hiçbir sebep yok. Fakat yine de meselenin hissi tarafını bir tarafa koyup akıl ve mantık planında bir çözüm bulmalıyız. Bu çözüm de belli. Demokratik zemin. Yapılacak da belli; demokratikleşme... Hukukun üstünlüğü, eşit vatandaşlık, fikir ve ifade hürriyeti, din ve ibadet özgürlüğü temelinde, birbirimize saygılı olma... Çözümü parlamentoda arama... Bunun için de ilk yapılacak işin şiddete ve teröre son vermek gerektiği...
Somut olarak atılacak adımlar konusunda da şahsi fikirlerimi şöyle sıraladım: AK Parti iktidarı samimi gayretler gösteriyor. Bölgeye, şimdiye kadar yapılmamış hizmetler götürülüyor. Ama bu mesele, sadece siyasilere bırakılamaz. Onların gayretleri yanında, kardeşliğimizi artıracak jestler üzerinde de durmalıyız. Çünkü hazırlanan, oynanan bütün oyunları ancak bizim kardeşliğimiz bozabilir. Ben böyle deyince, avukatlardan biri, "Mesela BDP heyeti, Çanakkale Şehitliği'ni ziyaret etse..." dedi. Ben de "Jestten kastettiğim, işte böyle bir şey." dedim.
Sonra BDP'nin Türkiye'nin partisi olması gerektiğini söyledim. Hemen söze girdiler ve "Müvekkilimiz bu konuda kendilerini çok ikaz ediyor; 'Türkiye'nin sorunları ile ilgilenmiyorsunuz' diyor." diye eklediler.
Ben ayrıca Doğu ve Güneydoğu'da hayırsever işadamlarının özellikle fakir Kürt çocukları için açtıkları okuma salonlarının, etüt merkezlerinin iç barış adına gönül köprüleri kurduklarını, bunun da kardeşliğimiz için en büyük jest olduğunu söyledim.
Bu minval üzerindeki şahsî bir görüşmenin başka taraflara çekilmemesi, yanlış anlamalara fırsat verilmemesi gerekiyor...