Charlie Hebdo’nun, saldırının ardından yayımlanan ilk sayısından bir seçkiyi köşesine taşıdığı gerekçesiyle eleştirilere hedef olan ve hakkında soruşturma açılan Cumhuriyet yazarı Hikmet Çetinkaya, “Kimi arkadaşlarımın gözlerinde ‘Hikmet Abi, keşke o kapağı koymayıp bizi tedirgin etmeseydin!’ kaygısı var” dedi.
Karikatürü yayımlama gerekçesine ilişkin “O çizimi, gerçek bir Müslüman “Ben Charlie’yim” dediği için koydum köşeme” diyen Çetinkaya “O çizim, vicdanı olan “Terör nereden gelirse gelsin insanlık suçudur” diyebilen bir Müslümanın duruşudur” ifadesini kullandı.
Hikmet Çetinkaya’nın Cumhuriyet gazetesinde “Paylaşım, Mutluluk, Yalnızlık..” başlığıyla yayımlanan (17 Ocak 2015) yazısı şöyle:
Mutluluğun temelini paylaşım kavramı oluşturur; ama bu paylaşımı sadece güzellikleri paylaşma boyutuna indirgeyemeyiz...
Öğleden sonra şimdi...
Yazımı yazarken pencereden dışarı bakıyorum...
Cumhuriyet’in önünden geçen yol kapalı...
Zırhlı polis araçları, özel tim, TOMA’lar yolun giriş ve çıkışını kapatmış...
Dört gündür böyle...
İçimde bir hüzün dalgası, koyu bir yalnızlık.
Oysa alışkınız o yolun hep açık olmasına... Gezi eylemleri sırasında, Cevahir’in önündeki eylemlerde polis önlem alırdı.
Daha çok Gezi sürecinde tanık olmuştum...
Pencereden dışarıya, Ermeni mezarlığına bakarken aklıma geldi o yalnızlık duygusu, yüreğimin derinliğinde duyumsadığım yalnızlık...
O sırada kapım açıldı ve odaya Ceyda Karan geldi, o canlı ve hareketli tavrıyla.
İkimiz hakkında soruşturma açan Cumhuriyet “Basın Suçları Bürosu Savcısı” Vedat Yiğit, acaba önceki gece atandığı Cumhuriyet Başsavcı Yardımcılığı odasına taşınıp koltuğuna oturmuş muydu!
Charlie Hebdo mizah dergisinden dört sayfa seçki yapmak, benim ve bana destek veren arkadaşım Ceyda Karan’ın, derginin kapağındaki çizimi köşemizde yayımlamak sanırım suç öğesi oluşturmuş.
***
Bugün bu konuya aslında hiç girmeyecektim...
İnsanların bir işyerinde, kurumda, sokakta, çarşıda pazarda tedirgin, kaygılı olmaları benim için bir yüktür...
Ben yaşanan bir anın somutlaştırılmasını severim...
İnsani duyguları, vicdanlı olmayı, mutluluğu ve paylaşmayı...
İnsanların özgürlüğünü kısıtlamış olmaktan, çalışma arkadaşlarımın kimilerinin kaygılanmasından hüzünleniyorum.
Gözlerinde şöyle bir kaygı var kimi arkadaşlarımın:
“Hikmet Abi, keşke o kapağı koymayıp bizi tedirgin etmeseydin!”
Can Dündar’ın deyişiyle kuşaklar boyunca hiçbir baskıya boyun eğmemiş Cumhuriyet’te çalışıyordum, 49 yıldır...
Gerçek mutluluk kavramını yaşadım hep nice ölümlere, faili meçhullere karşın...
Anıların, anlarla yaşamda paylaşımı, ustalarımdan öğrendim genç yaşımda...
Odamın penceresinden, polis kuşatması altında sokağa bakarken, 80 öncesinde, koltuklarının altında, parkalarının cebinde Cumhuriyet taşıdıkları için öldürülen okurlarımızın yüzlerini görür gibi oldum.
İster zindanda ol, ister hastanede, Karadeniz’in, Akdeniz’in, Ege’nin güz esintisinde, güz, ilkyaz, kış yağmuruyla yükselen kokuyu duyar mısın?
Duyarsın elbet...
O zaman sen onun acısını, kaygısını paylaşmasını bilirsen o da seni duyar!
***
Cumhuriyet’in, benim, Ceyda’nın kimseyi kışkırttığı yok...
O çizim gerçek bir Müslümanın, dindarın, Paris’te yaşanan katliamı lanetlemesidir...
Hep yazdım, bir kez daha yineleyeyim:
“Terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur!”
Bunları gazeteyi, Ceyda’yı, gazetemizin çalışanlarını savunmak için yazmıyorum...
O çizimi, gerçek bir Müslüman “Ben Charlie’yim” dediği için koydum köşeme...
Ceyda da bana destek vermek için kullandı.
O çizim, vicdanı olan “Terör nereden gelirse gelsin insanlık suçudur” diyebilen bir Müslümanın duruşudur.
Halka karşı kin ve düşmanlık yapmak değildir...
Cumhuriyet, baskılara karşı hep dik durmuş bir gazetedir.
Halkımla birliktedir, halkların kardeşliğini savunur, din, dil, ırk, inanç, mezhep ayrımcılığı yapmaz hiçbir yazarı, çizeri...
Savcılarımız, sosyal medya üzerinden, telefonla, iletiyle bizi linç etmek isteyenlere baksın...
Gider savunmamızı yaparız!