Gündem

Baykal: Süreci değiştirecek bir şey yok

CHP lideri Baykal, Anayayasa değişikliği çerçevesinde AKP'nin tutumuyla ilgili sert konuştu.

23 Nisan 2010 03:00

T24 - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Anayasayı, tek başına değiştirip, yüksek yargı siyasi vesayet altına alınacak olursa bu durumun bir parlamento çoğunluğunun göz yummasıyla mı yoksa hukuk dışı bir askeri darbeyle mi gerçekleştiğinin önemi kalmaz'' dedi.


Baykal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan Genel Kurul'da yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, örnek olarak bütün dünyada ilgiyle izlenen modernleşme tarihinin temelinde iki ana siyasi ilkenin bulunduğunu ifade etti. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Birincisi ırk, kan, kafatası ölçülerini reddeden ve etnik kimlikleri, yerel, yöresel bağımlılıkları aşan bir ulusal kimlik anlayışı, ikinci temel ilke, din, siyaset ve laiklik anlayışıyla ilgilidir. Müslüman bir toplumda en geniş din ve ibadet özgürlüğü ile laik bir devlet düzeninin birlikte sürdürülebilmesi, pek çok kişinin gözünde Türkiye'yi örnek bir ülke haline getirmiştir. Aslında İslamiyet ile laikliğin beraberliği, Türkiye'nin modernleşme başarısının temel dayanağıdır. Etnik kimliğimiz ne olursa olsun, hepimiz Türk milletinin birer parçası olarak, eşitlik ve kardeşlik içerisinde beraberce yaşayacağız. Dini inancımız, mezhebimiz ne olursa olsun, hepimiz laik Türkiye Cumhuriyeti'nin birer parçası olarak, eşitlik ve kardeşlik içinde, yine bir arada yaşayacağız. Bunu başarabilirsek, Türkiye, istikrar, demokrasi içerisinde ilerler. Böyle bir parlak geleceği, etnik ayrımcılık ve terör tehdidinin gölgelemesine izin vermemeliyiz.


Aynı şekilde din temelinde ayrışmaların, cemaatleşmelerin, eğitimi, hukuku, yargıyı, emniyeti yönlendirmeye başlaması, böyle bir sürece göz yumulması, seyirci kalınması tarihi bir gaflet olacaktır. Demokrasinin sağladığı olanakları, cumhuriyetin ve devletin milli ve laik kimliğini ortadan kaldırmak için kullanmak, hem kullananlar hem de siyasal çıkar hesabıyla göz yumanlar açısından tam bir aymazlıktır.''
     


'Liderin siyasi vesayetine dönüşebilir'



''Milli irade, bir bütündür. İktidar ve muhalefetin milli iradenin bir parçasıdır'' diyen Baykal, milli irade ya da milli egemenliğin, tek başına demokrasi anlamına gelmediğini, milli egemenliğin demokrasiye dönüşebilmesi için bağımsız, güçlü bir yargıya, hukukun üstünlüğü anlayışına ihtiyaç olduğunu kaydetti.


Deniz Baykal, insan hak ve özgürlüklerinin kağıt üzerinde kalmamasının, ancak güçlü ve etkin bir medya denetimine bağlı olduğunu dile getirdi. Baykal, yoksa milli egemenlik ve milli irade anlayışının, kolayca bir parlamento egemenliğine, parlamento egemenliğinin bir parti çoğunluğunun diktasına, parti çoğunluğunun da bir liderin siyasi vesayetine dönüşebileceğini kaydetti.


CHP Genel Başkanı Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Böyle bir durumda da memleketin dürüst, namuslu insanları, vatansever aydınları, sabaha karşı evleri basılıp, neyle suçlandıklarını bile bilmeden, aylarca tutuklanabilirler, herkesin telefonları bilgisayarları izlenebilir, insanlar dizi film senaryoları gibi ucu açık iddianamelerle, gizli tanık ifadeleriyle, sahte haham ifşaatlarıyla, emniyet ya da savcılıkta sanıklarla pazarlık yapılarak, oluşturulan delillerle yargılanabilirler. Üç yıla yakın bir süre tutuklu kaldıkları halde, kendilerine iddianameyle ilgili hiçbir soru sorulmamış olabilir. Siyasetçilerin talimatlarına alet olmayı reddeden başsavcılar, uydurma suç iddialarıyla tutuklanabilirler. Muhalefet eden gazete ve televizyonları susturmak için vergi rekortmenlerine, vergi kaçakçılığı suçlamasıyla mali baskı ve yıldırma yöntemleri acımasızca uygulanabilir.


Neyin suç, kimin suçlu olduğuna hukuk değil, siyaset karar verirse hukukun gücü ortadan kalkar, güçlünün hukuku egemen olmaya başlar. Eğer bir ülkede bir parlamento çoğunluğu, yasamayı, yürütmeyi, basını, televizyonları, şirketleri, holdingleri vesayet altına alması için bir lidere teslim etmişse duvarlarda 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' yazması bir anlam taşımaz. Böyle bir tablo karşısında bir de anayasayı, bir partinin iç işi gibi ele alarak, tek başına değiştirip, yüksek yargı kurulları da siyasi vesayet altına alınacak olursa, bu durumun artık bir parlamento çoğunluğunun göz yummasıyla mı yoksa hukuk dışı bir askeri darbeyle mi gerçekleştiğinin de bir önemi kalmaz.''


Baykal, iktidarların, seçimden çıkmasının demokrasiyi güvence altına almaya yetmeyeceğini kaydederek, demokrasilerde iktidarların denetlenebilir ve hesap verebilir olması gerektiğini söyledi. Gerçek demokrasilerde yargıdan kaçan, dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan başbakan, bakan ve milletvekillerine yer olmadığını ifade eden Baykal, sözlerini şöyle tamamladı:


''TBMM'nin 60 yıl önce milli irade ve milli egemenlik kavramlarıyla yola çıktığı yolculuğunu, gerçek bir demokrasi hedefine ulaştırabilmek için siyaseti etkin bir hukuk ve kamuoyu denetimine sokacak düzenlemelere ihtiyaç vardır. Hukuku, siyasetin emrine girmekten çıkarıp, siyaseti denetleyecek bir noktaya taşımak işin özüdür. Gerçek demokrasi, siyaset; hukuku kullanırsa değil, hukuk; siyaseti denetlerse sağlanır.''