TAYFUN ERTAN
Güneydoğu bölgesinde başkanlık yarışı AKP ile BDP adayları arasında geçiyor. Bu durum Urfa için de geçerli ama bölgedeki diğer şehirlerden farklı olarak hep merkez sağa oy vermiş bir şehir burası ve büyükşehir olarak girdiği bu ilk seçimde de gelenek bozulmayacak, ve AKP adayı kazanacak gibi görünüyor; hem de BDP'nin başkan adayı Osman Baydemir olmasına rağmen.
Kürt siyasi hareketinin önde gelen isimlerinden, eski Diyarbakır belediye başkanı Baydemir, burada partisi adına ne yapılabilirse onu fazlasıyla yapmış görünüyor. Besbelli kendini Urfalılara kabul ettirmiş, partisinin oylarını olabildiğince yükseltmiş, bunda sıcak kişiliği, tanınırlığı ve 'inançlı' bir kişi olarak bilinmesi etkili olmuş. Konuştuğumuz Urfalı gazeteciler, Baydemir'in AKP ile BDP arasındaki farkı, %30'lardan %8'e kadar indirdiği tahmininde bulunuyorlar. Baydemir daha da iddialı bir tablodan bahsediyor, "akp ile üç kat fark var aramda. Ama şimdi 4-5 puan önlerindeyiz. "Şu elli günde dokunmadığımız yürek kalmadı. Urfa, Türkmenlerin, Arapların ve Kürtlerin şehridir. Bunların kılcal damarlarına girme imkanı bulduk. Bunu, bize kucak açan Urfalılara borçluyum. Zaten seçimi kazanmış hissediyorum. Eğer Osman Baydemir belediye başkanı olacak diye Urfalılar kaybedecekse, varsın Baydemir belediye bakanı olmasın".
Baydemir'i en çok kaygılandıran, bir provokasyon olasılığı. Kendileriyle ilgisi olmayan bir saldırının kendilerine yüklenmeye çalışılmasına tanık olmuşlar. "Olanüstü bir provokasyon olmazsa, - olmaması için çaba gösteriyoruz, ve seçim gecesi elektrikler kesilmezse, Türkiye'de değişim ve dönüşümü burada başlatacağız. Urfada mevcut atmosferde iki arabanın camı kırılsa, BDP'ye maledilir.Akçakale'de adayımız saldırıya uğradı ama tepki verilmedi. Parti gençlerine şiddete ihtiyacımız olmadığını vurguluyoruz."
AKP'nin, BDP oylarındaki yükselişe karşı kuvvetli bir atağa geçtiğini anlıyoruz. Bakan Faruk Çelik'in aktif bir propaganda yürüttüğünü, komşu illerden AKP'li milletvekillerinin de cemaatler, tarikatlar ve siyasi güçleri eskisi kadar olmasa da aşiretler üzerinde etkili olmaya çalıştığını ve AKP'nin 17 Aralıktan sonra seçime tamamen bir genel seçim havası verdiği görüyoruz. Nitekim çarşıda konuştuğumuz Urfalıların ağzından hiç aday ismi duymadık, hep partilerden söz ediyorlar.
Genel tablo, AKP'nin üstünlüğünü sürdürdüğü ama Baydemir'li BDP'nin de oylarını çok yükseltmiş olduğu şeklinde.
Baydemir'in gücünü arttırabilmesinde AKP'nin aday belirleme sürecinde yaşanan sıkıntıların tabii etkisi olmuş.İlk günlerde, Urfalı olmayan ve altı ay öncesine kadar devletin Urfa valisi olarak görev yapan Celalettin Güvenç'in aday gösterilmesine tepkiler olmuş parti içinde. Urfalı dokuz aday adayı, bir ihtimal bakanın aday olabileceğini düşünerek kenarda durmuşlar önce ama bakan aday olmayınca başkanlık aday adaylıklarını açıklamışlar. O sıralarda eski valinin ismi bile geçmiyormuş. Ama parti merkezi dokuz başvuruyu bir yana itip Güvenç'i aday gösterince büyük tepki doğmuş ve dokuz aday küserek desteklerini çekmişler partiden ve söylenenlere göre bunlardan sekizi BDP'ye sempati ile bakmaya başlamış.
Anlatılanlara bakılırsa bu olumsuz başlangıcı bakan Faruk Çelik daha sonra büyük ölçüde geri çevirmiş ve asıl 9 Mart günü AKP'nin düzenlediği miting, BDP'deki yükselişi durdurmuş ve AKP'yi öne fırlatmış. "Urfa'da böyle bir miting görülmedi" diyor yerel gazeteciler; "miting, BDP'nin belkide önde gider gibi göründüğü bir zamanda yapılan tam bir güç gösterisiydi, AKP'nin rakiplerinin moralini bozdu, o sıralarda kızışan AKP-Cemaat kavgası da, bazı küskün Akp'lileri parti etrafında yeniden bütünleştirdi."
Son tabloyu, öğle yemeği için girdiğimiz küçük lokantadaki garson çok güzel özetledi : "Baydemir çok ilerleme kaydetmiş ama gücü yetmez."
AKP adayı Güvenç, adaylık sürecini, bu sürtüşmeli adaylık çekişmelerine girmeden şöyle özetliyor : "30 yıllık devlet hizmeti sonrasında, yeni Türkiye vizyonunda yer almak için, zor olanı tercih ettim.Adaylığım, halkın talebiyle ortaya çıkan bir konudur. Yoğun taleple karşılaştım. Bu durum genel başkanımız tarafından da görüldü. Önce, benim için validir, bürokrattır dediler, ulaşılması zordur dediler. Oysa Urfa sokaklarında halkla diyaloğum çok yakın, samimiyetimizin bu kadar yankı bulması beni sevindiriyor. Ben hiç klasik vali olmadım. Halkın tercümanı oldum."
Urfa'nın sosyolojik özelliklerinden geliyor olsa gerek, sert şiddet dönemlerinde bile, Urfa'nın olaylara İstanbul'dan daha uzakta kalabildiğini düşünmüşümdür hep. Benzer hassasiyetlerin bugün de devam ettiğini gözlemledim. Şöyle ki, barış sürecinin sürmesine karşın hala BDP'ye karşı bir tepki duyulduğunu görebiliyoruz. Baydemir'in aday gösterilmesini sevmeyenler, 'burası Diyarbakır olur, kepenkler iner' diye korkanlar var ve bu kişiler AKP etrafında toplanmaktalar.Demirtaş da bunun farkında ve bu endişelere,"Ben kepenk kapatılmasına karşıyım. Biz asıl kardeşlik kapılarını kapatan kepenkleri açacağız" diye karşılık verdiğini anlatıyor. "İnsanların birbirine düşman gözüyle bakmasına karşıyım. Gandivari siyasetin en etkili siyaset olduğuna inanırım. 30 Martta hizmet bayrağını alacağız. Velev ki alamadık, 2019'da alırız."
Seçimden sonra barış sürecinin nasıl bir yön alacağı burada merak edilen konuların başında geliyor. AKP adayı Celalettin Güvenç'e yönlendiriyoruz soruyu. Güvenç'in vurgusu, barış sürecinin ancak AKP tarafından yönetilebileceği şeklinde oluyor; "Bir sivil anayasa yapmamız gerekiyor. Büyükşehir belediye yasasını önemli görüyorum. Ama daha ne yapılabilir, düşünülüyor. Başbakan, Şivan Perver ve Barzani'yi Diyarbakır'da bir araya getirdi. Demokratikleşme ve barış sürecini AKP dışında sürdürebilecek tek parti yok. Ak Partiye zeval olmasın." Güvenç'in bu soruya günü yönetmeye çalışan bir vali gibi cevaplar verdiğini düşünüyorum. Burada ikinci bir hassas konu var : Suriye'de sürüp giden iç savaş gün be gün etkiliyor Şanlıurfa'yı. Sonuç olarak Suriye ile sınırdaş bir şehirden bahsediyoruz, ve sınırda ucu bucağı görünmeyen büyüklükte bir mülteci kampı var. Urfalılar hergün mültecilerle yüz yüze yaşıyorlar ve genelde ilişkilerin çok iyi olduğunu duyuyoruz. Ama bu kritik sorun hakkında belediye başkanlarının neler düşündüğünü de anlamaya çalışıyoruz. Güvenç,"Suriye sorununun Türkiye üzerine oynanan bir oyun olduğunu düşünüyorum. mülteciler konusu son derece önemli. Halkın soğukkanlılığı ve hükümetin yaptıklarıyla, iyi halledildi işler. Dilencilikle iyi mücadele ettik örneğin. Sokak aralarında ve mahallelerdeki baskıyı azatmak için çaba göstereceğiz." diyor. Baydemir ise sorunun sınırın öte tarafında tutulmasının önemine vurgu yapıyor :
"Suriyeliler trajedisi yaşanıyor. Mülteci kampları sınırda bırakılmamalıdır. Urfa'nın, Suriye'deki iç savaşın arka bahçesi olmasına izin vermeyeceğiz."
Son bir notla tamamlayalım. Urfa'da özellikle kırsal bölgelerde, 'açık oy' olarak ifade edilen, bazı kişilerin binlerce kişi adına oy kullanması gibi davranışlar gözlenmiş geçmişte. Herhalde feodal ilişkilerden kalma bir durum. Buna hiç göz yumulmaması gerektiği anlatılıyor hep. Zaten herhalde hiçbir aday aldığı oyların şaibeli görünmesini istemeyecektir.
Urfa için çok özel bir isim: Fakıbaba
Urfa'da bir isim var ki, eğer o isim bu seçimde aday gösterilmiş olsaydı, bu yazı bambaşka olurdu. Ahmet Eşref Fakıbaba bu isim, Şanlıurfa'nın şu anki belediye başkanı, 2004 yılında AKP'den belediye başkanı oluyor. 2009 yılında ise partisinin Urfa milletvekillerinin itirazları nedeniyle aday gösterilmiyor. bu milletvekillerinin, 'AKP ceketi aday gösterse kazanır' demeleri üzerine AKP'ye kızıp bağımsız olarak seçime giriyor ve kazanıyor. Bir ara saadet partisi ile bir ilişkisi oluyor, sonra geçen yıl yine AKP'ye dönmüş. Şimdi yine biraz kızgın, çünkü kent büyükşehir olduğu için belediye başkanlığını bir dönem daha sürdürmek istemiş fakat aday gösterilmemiş. Fakıbaba bu sefer de bağımsız aday olacak kadar öfkelenmemiş herhalde. Bazılarına bakılırsa bunun nedeni, genel seçimde milletvekilliği için AKP'den söz almış olması.