Gündem

Batı demokrasileri ‘aday düellosuna’ alışık, Türkiye’deki fark soruların ‘kısıtlı’ olması

ABD'de başkan adayları 1960'dan bu yana canlı yayında karşı karşıya geliyor

11 Haziran 2019 13:36

T24
Metin Kaan Kurtuluş

Türkiye YSK’nın kararıyla tekrar edilecek olan İstanbul belediye başkanlığı seçimlerinden bir hafta önce uzun süredir görmediği bir olaya tanıklık edecek. 2002’de Deniz Baykal ile Tayyip Erdoğan’ın Uğur Dündar’ın moderatörlüğünde karşı karşıya gelmesinden bu yana ilk defa iki aday beraber bir ortak yayında buluşacakYSK’nın kararıyla mazbatası elinden alınan CHP adayı Ekrem İmamoğlu ve AKP adayı Binali Yıldırım gazeteci İsmail Küçükkaya moderatörlüğünde beraber canlı yayına çıkacak ancak program bir tartışma formatında yapılmayacak ve iki adaya da aynı sorular sorulacak. Bu karar, adaylardan kendi geçmişlerinde bulunan soru işaretleri hakkında cevap istenmesi ihtimalini azaltıyor. Batı ülkelerinde yapılan tartışmalarda moderatörler çoğunlukla adaylara direkt olarak sorular yöneltebiliyor veya adayların kendi arasında açık tartışma yapılmasına izin veriliyor. İmamoğlu ile Yıldırım arasında yapılan tartışma ise açıklanan kurallara göre daha 'kısıtlı' olacak.

Adayların canlı yayında tartışması batı siyasetinde hiç de nadir bir şey değil. Özellikle ABD’de bir seçim geleneği haline gelmiş aday tartışmaları iki adayın farklı şehirlerdeki kürsülerden değil, yüz yüze milyonlarca izleyenin karşısında tartışmasına imkan veriyor. 80 milyondan fazla kişinin izlediği Hillary Clinton- Donald Trump başkan adayları tartışmasında Cumhuriyetçi aday Trump’ın ısrarla Clinton’ın sözünü “yanlış” diyerek bölmesi akıllara kazınmıştı.

ABD'de gelenek 1960'da başladı

ABD’de başkan adaylarının canlı yayınlara katılması anayasal bir zorunluluk olmasa da bir ‘gelenek’ olarak kabul ediliyor. ABD’de ilk olarak 26 Eylül 1960’da Demokrat aday John F. Kennedy ve Cumhuriyetçi aday Richard Nixon arasında yapılan tartışma, kamuoyundan aldığı olumlu tepkinin ardından ABD siyasetinin büyük parçası haline geldi. Milyonların izlediği tartışmanın Kennedy’nin seçimleri ufak bir farkla kazanmasında önemli bir rol oynadığına inanılıyor. 1960 seçimlerinde Kennedy genelde daha çok oy almış, Nixon daha çok eyalet kazanmış, sonuç olarak daha fazla “electoral college” oyu alan Demokrat aday ABD Başkanı olmuştu.

2016 seçimlerine giden süreçte Trump ve Clinton iki defa canlı yayında kameraların karşısına geçti.

Tartışmaların ilk raundu Hofstra Üniversitesi’nde yapıldı. NBC’nin yayınladığı ilk tartışmaya NBC gece haberleri sunucusu Lester Holt moderatörlük yaptı. Soruları Holt kendisi hazırladı ve yayından önce kimse ile paylaşılmadı. Kuralları bütün ABD Başkanlık tartışmalarında olduğu gibi kar amacı gütmeyen tarafsız bir komisyon hazırladı. 6 ayrı bölümden oluşan bir buçuk saatlik tartışmanın her segmentinin başında Holt adaylara aynı soruyu sordu, adaylara cevaplamaları için iki dakika verdi ve ardından programı bölüm sonuna kadar açık tartışmaya açtı. Açık tartışma iki adaya da birbirlerinin üstüne gitme fırsatı verdi. Örneğin Trump sıklıkla Clinton’ın “sızdırılan e-mailleri” hakkında konuşurken, Demokrat aday Trump’ı vergi iadeleri hakkında sorularla sıkıştırmaya çalıştı. İki adayın farklı konu başlıkları hakkında açık tartışma yapması adaylara zaman zaman politikalarını derinlemesine anlatma fırsatı verse de, çoğunlukla Clinton ile Trump arasında sert bir laf dalaşına dönüştü.

Trump ve Clinton'a halk sorularını yöneltebildi

2016 Başkanlık tartışmalarının ikinci raundu ise “Town Hall” formatında yapıldı. Sahnede çeşitli gelir ve meslek grubundan seçilmiş, St. Louis yakınlarında yaşayan kime oy vereceğine karar vermemiş 35 kişi yer aldı. Adaylara bu 35 kişinin soruları ve internetten gönderilen sorular yöneltildi. Washington Üniversitesi’nde yapılan tartışmaya ABC’den Martha Raddatz ve CNN’den Anderson Cooper moderatörlük yaptı. Her iki adaya da sorulan sorulara cevap vermesi için 2 dakika zaman verildi. Adaylar aynı soruları cevapladı fakat açık tartışma yapılmadı ancak adaylara kendileri ile ilgili bir iddiada bulunulursa moderatörler cevap verme fırsatı sundu. Moderatörler ayrıca 2 dakika sınırını aşan adayları sıkça uyardı.

ABD’de başkan adaylarının tartışmaları sürecin artık doğal bir parçası haline gelse de birçok farklı şekilde yapılabiliyor. Ayrıca bu tartışmalar sadece başkan adayları arasında değil, başkan adaylarını belirleyen parti içi ön seçimlerde de yapılıyor.

Seçim tartışmaları Avrupa’da da önemli bir rol oynamaya başladı. Almanya’da seçimlerden önce canlı yayında tartışılması alışılmış bir olay haline geldi. 2017’de yapılan federal seçimlerde öne çıkan iki başbakan adayı SPD’li Martin Schultz ve CDU’lu Angela Merkel karşı karşıya geldi. ZDF’nin yaptığı yayına 4 farklı basın organından gazeteci katıldı. Gazeteciler hazırladıkları soruları direkt olarak istedikleri adaylara yöneltebildi. Adaylara zaman zaman açık tartışmada bulunmaları için de süre verildi.

Avrupa Komisyonu başkanlığına aday olan isimler de canlı yayında tartıştı

Geçen haftalarda Avrupa Birliği’nin yürütme kolu Avrupa Komisyonu başkanlığına aday olan 6 isim uluslararası bir canlı yayında karşı karşıya geldi. Tartışmayı biri Alman, biri Fransız, biri de Fin 3 gazeteci modere etti. Adaylara tartışmanın başında ve sonunda 1 dakikalık konuşmalar yapma şansı verildi. Moderatörler direkt olarak adaylara yöneltilen halkın sorularını sordu. Her adaya bir açık tartışmaya yol açan “çürütme” açıklaması yapma hakkı da sunuldu.

Canlı yayın tartışmaları artık birçok sağlıklı demokraside sıkça gördüğümüz bir olay haline geldi. Adayları yüz yüze getiren tartışmalar kararsız seçmene sandıklara gitmeye kısa bir süre kala karşılaştırma şansı, ayrıca karar vermiş seçmen için de belki çok sıklıkla takip etmediği diğer adaylara kulak verme şansı veriyor. Bu tartışmalar sadece Avrupa Birliği, Almanya ve ABD’de değil, Arjantin, Brezilya, Britanya gibi birçok ülkede de yapılıyor.