Gündem

'Başörtülü olarak ruhsat alan ilk kadın'

Elazığ Barosu'nda bsşörtüsüyle avukartlık yapan ruhsatını alan Esra Soylu, önümüzdeki hafta duruşmaya girecek

07 Mayıs 2012 11:06

Pınar Öğünç

(Radikal, 7 Mayıs 2012)

 

Başörtüyle ruhsatı aldı, sıra duruşma salonunda

 

Daha 22 yaşındayım. Kaybedecek bir şeyim yok” diyor. Esra Soylu, bir deney yapıyor diyelim. Heyecanlı. Ama mutlu…

Mutlu çünkü deneyin bir aşaması onun açısından başarıyla sonuçlandı. Gördüğünüz fotoğraf tescilidir; ilktir. Esra Soylu, başörtülü olarak avukatlık ruhsatını alan ilk kadın. Heyecanlı çünkü önümüzdeki hafta başka bir ilki denemeye niyetli.

Soylu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne 2006’da girdi. “Yerini bilir misiniz fakültenin?” diye soruyor. “Ankara Hukuk, merkezde, cadde üzerindedir. İşte o işlek caddede başımızı açtırıyorlardı bize. En azından kampüse girelim, köşede açalım. Yok. Ben mezun olduktan sonra okulda başörtüsü serbest oldu maalesef. İçimde yaradır o günler.”

Zaten ta o günlerde ahdetmiş. Okulda arkadaşlarına “Ben Türkiye’de başörtülü ilk avukat olacağım” diyormuş. Onlardan da cevap: “Daha okula bile giremiyoruz Esra. Ne diyorsun?”

 

'Bu, anayasa ihlalidir'

 

Arkadaşlarının durumu abarttığını söyleyebilir misiniz? Kadınlara uygulanan bu ayrımcılık nasıl bir hukuki zemine dayandırılıyor peki?

Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesi “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği’nce belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler” diyor. Başörtüsüne dair tek madde mevcut değil.

Kadın avukatların duruşma salonuna başörtülü girmesine dayanak oluşturan da Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları Yönetmeliği’nin 20. maddesi zaten. Deniyor ki: “Avukatlar ve avukat stajyerleri, mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle, başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar. Duruşmalara, Türkiye Barolar Birliği’nce şekli saptanmış cüppe ile ve temiz bir kıyafetle çıkarlar. Erkek avukatlar, iklim ve mevsim koşullarının elverdiği ölçüde kravat takarlar”.

Bu noktada Esra Soylu’nun itirazı şu: “Anayasanın 13. maddesi temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunlarla sınırlandırılabileceğini düzenler. Din ve vicdan hürriyeti, çalışma hak ve özgürlüğü de anayasada düzenlenen temel hak ve özgürlüklerdendir. Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’na uymakla yükümlüyüz. Ama bu 20. madde, anayasada tanınan ve ancak Meclis iradesiyle sınırlandırılabileceği düzenlenen temel hak ve özgürlüğün bir tebliğle kısıtlanması demek oluyor. Bu da açık bir anayasa ihlalidir.” 

 

'Aç başını, al ruhsatını'

 

Duruşma salonları için en azından bu yönetmelik gerekçe gösterilirken, 28 Şubat’tan sonra başörtülü staj imkânını da kaybettiklerini anlatıyor Soylu. “28 Şubat öncesinde staj ve yemin anlamında sıkıntı yokmuş. Aslında inisiyatif baro başkanlarında. Örneğin İstanbul Barosu, Staj Eğitim Merkezi’ne dahi almıyor. İstanbul Barosu’na bir kafenin içinden geçiş yaparsınız. Başörtülü stajyerleri değil toplantı salonuna, kafeye dahi almıyorlar. Anlatan arkadaşım olmasa inanmayacağım. Sırf bu yüzden stajı yandı. Çünkü zorunlu olan o toplantıya katılamamıştı. Başörtülü yemin etmeyi deneyen de çıktı ama baroları izin vermedi.

Adliye stajı sırasında o da başını açarak duruşmalara girmiş. Ama yemin aşamasına geldiğinde, o dönem stajı biten tek avukat olarak Elazığ Barosu Başkanı Adnan Demir’e “Başımı açarak yemin etmek istemiyorum. Sizin için sıkıntı olacaksa...” diye bir cümle kuracakken Demir inisiyatif almış ve neticede bu fotoğraf ortaya çıkmış. Aslında ocakta yapılan bu törenin fotoğraflarının fark edilmesiyse baronun sitesine konmasıyla olmuş. Soylu, yüzde 80 oranında olumlu tepki aldığını söylüyor. Demir’i arayarak eleştiren bazı baro başkanları da çıkmamış değil.

Soylu, bugün Elazığ Belediyesi’nin avukatlarından biri. Ve önümüzdeki iki hafta içinde başörtüsüyle duruşmaya girmek gibi bir ‘deney’ yapacak. Çok heyecanlı.

Peki ne olabilir? Dışarı mı çıkartılır, disiplin suçu mu işlemiş olur? Yoksa ruhsatı mı iptal edilir? Daha önce deneyen kadınlardan da veriler var elde. “Kaybedecek bir şeyim yok. Bu, kanunda tanımlanmış ruhsat iptalini gerektirecek bir durum değil. Yeni çıkan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ‘duruşmanın düzen ve disiplini hâkimin takdirindedir’ der. Bunu disiplin bozucu bir hareket saymıyorum. Sayılsa bile avukat dışarı çıkarılamaz. Tutanak tutulur, duruşma ertelenir. Deneyen arkadaşlardan uyarı, kınama cezası alanlar oldu. Ama olumlu sonuç alırsam bu emsal teşkil edebilir. Mesela şu anda Avukatlık Kanunu tasarısı hazırlanıyor. Durumumuzun bu kanunda güvence altına alınması açısından attığım adımı çok önemsiyorum. Yine de evet, en kötü ihtimalle ruhsatımı alırlar, avukatlık yapamam, danışmanlık yaparım. Sonuçta diplomamı geri alacak halleri yok herhalde” diyor Soylu.
Kadınlara uygulanan bu eziyetten yılan, üstelik aynı dertten mustarip kadın arkadaşları zamanında “Aç başını, al ruhsatını” demiş. Ama şundan emin olduğunu söylüyor: “Ben kendi hakkımı savunamazsam, avukat olarak başka kimsenin hakkını da savunamam”.
Başörtülü bir avukatın duruşma salonuna girişi, kadın hakları ve özgürlükleri açısından da bir deney olacak Türkiye’de.

 

Fotoğraftaki ironi

 

Esra Soylu’nun Elazığ Barosu Başkanı Adnan Demir’den başörtülü olarak ruhsatını aldığı anın fotoğrafında tabii ki hiç şaşırtıcı olmayan, bu ülkeye mahsus bir ironi duruyor. Her ne kadar başörtüsüyle ruhsatını almış olsa da ruhsattaki fotoğrafta başı açık. Çünkü bugün bunu yapabilmesi için onu yapması gerekiyordu.

Soylu, önce cüppesi ve başörtüsüyle çektirdiği fotoğrafı yolluyor Barolar Birliği’ne. Oradaki sorumlu kişi fotoğraf yüzünden işleminin geri dönebileceği konusunda uyarıyor kendisini. Çünkü söz edilen Meslek Kuralları Yönetmeliği’ne göre kadın avukatlar duruşmaya başı açık giriyorsa, fotoğrafta da öyle olmalı. Başvurusunun geri dönmesi ciddi bir zaman kaybı olacağından, mecburen bir de başı açık fotoğraf çektiriyor Soylu. Şimdi ruhsatında da, adliyelere girişte kullandığı Barokart’ta da açık fotoğrafı var. Başörtülü vesikalıklar elde kalmış, arkadaşlarına hatıra olsun diye dağıttığını söylüyor gülerek…