GÖKÇER TAHİNCİOĞLU
Ankara, uzunca bir süredir garip görüntülerin merkezi. İnsan Hakları Anıtı’nın bariyerlerle ablukaya alınması, Yüksel Caddesi’ne yerleştirilen seyyar karakollar, adım başı görülen TOMA’lar, ani yol kontrolleri, olağanüstü halin ilan edildiği günden bu yana başkentin normalleri. Son dönemde, alışılmış bu görüntülere bir de “parkların ablukaya alınması” eklendi.
AKP’nin baroların ortak bir sesle itiraz etmesine rağmen Meclis’e getirdiği, Adalet Komisyonu’ndan virgülü bile değiştirilmeden geçen, TBMM Genel Kurulu’ndan aynı şekilde kısa süre içerisinde geçmesi beklenen düzenlemeyi protesto eden baro başkanları, bir dizi barışçıl eylem planlandı.
İlk plan, her baro başkanının bulunduğu kentten Ankara’ya doğru sembolik olarak yürüyüşe geçmesi, Ankara girişinde başkanların buluşması, bir süre Ankara’ya doğru yürüdükten sonra Anıtkabir’e gitmesi ve oradan Meclis’e geçerek, taleplerini Adalet Komisyonu’na bildirmesiydi.
Baro başkanları bir günü aşkın süre Ankara girişinde polis tarafından durduruldu. İtilip kakıldı. Temel ihtiyaçlarını gidermeleri bile engellendi. Uzun bekleyişin ardından, herkesin, “Sorunu çözdüm” diyerek ortaya çıkmasına yol açan süreç yaşandı. Bariyerler kalktı. Başkanlar, birkaç yüz metre Ankara’ya yürüdükten sonra otobüslerle Anıtkabir’e geldi. TBMM Adalet Komisyonu’na katılarak görüşlerini açıklama talepleri ise kabul görmedi.
TBMM Başkanlığı, salgın riski nedeniyle başkanların Meclis’e toplu girişine izin vermezken, komisyon da sadece üç baro başkanını temsili olarak dinleyebileceklerini bildirdi. Başkanlar, Meclis’in önünde, Egemenlik Parkı olarak bilinen kapıda sabahladı, saatlerce bekledi. Bank almalarına bile izin verilmeyince, oturmaları için bankları muhalefet vekilleri taşıdı. Komisyon süreci bu görüntülerle bitti.
Yeniden abluka
Başkanlar, komisyondan Türkçe hataları bile giderilmeden geçen teklifin, TBMM Genel Kurulu’ndan da AKP ve MHP oylarıyla bu şekilde geçeceğini elbette biliyorlar. Ancak kamuoyuna haklılıklarını anlatmak ve vazgeçmediklerini göstermek için, TBMM Genel Kurulu’nda görüşmelerin başladığı saatlerde yine Ankara’ya geldiler. Yine Meclis’e alınmadılar. Bu kez polis, daha da hazırlıklıydı. Daha önce başkanların beklediği Egemenlik Parkı’nın çevresi bariyerlerle kapatıldı. Başkanlar bu kez Kuğulu Park’a yöneldi. Baro başkanları parka girdikten sonra bu kez giriş çıkışlar bariyerle “kontrol altına” alındı.
Kuğulu Park’a ne avukatların girmesine, ne de parkta bulunanların dışarıya çıkmasına izin verildi. Parkın dışına, Tunalı Hilmi Caddesi’ne kadar uzanan bariyerlerle, halkın parka girmesi engellendi. Bariyerleri açmak isteyen avukatlar polisin sert müdahalelerine maruz kaldı. Dün akşam saatlerine doğru, muhalefet vekillerinin girişimiyle, bariyerlerin bir bölümü kısa süreliğine açıldı, parka yeni girişler oldu ancak bariyerler kaldırılmadı. TBMM Genel Kurulu’nda, geç saatlere kadar çoklu baro görüşmeleri yapılırken, öncelikli olarak görüşleri alınması gereken başkanlar, Kuğulu Park’ın, çocuk parkı bölümünde salıncaklarda oturuyor, kaydıraklarda uyumaya çalışıyordu.
Yollar kapalı
Baro başkanları, bugüne de yine Kuğulupark’ta başladı. Bu kez avukatlara “savunma nöbeti” çağrısı ile birlikte TBMM’ye verilecek dilekçeye imza atmaları çağrısı yapıldı. Avukatlar, teklifin anayasaya aykırı olduğu ve geri çekilmesi için hazırlanan dilekçeleri imzalamak için geldiler Kuğulu Park’a. Yine bariyerlerle karşılaştılar. Uzun uğraşlardan sonra gelen avukatların imzaladıkları dilekçelerin TBMM’ye topluca verilmesi için yürüyüş kararı alındı.
Ancak bu kez de Tunalı Hilmi Caddesi’nden başlayarak polis çeşitli noktalara bariyer koydu. Avukatların bariyerleri aşma mücadelesi uzun saatler devam etti.
Bütün bu güvenlik önlemlerinin görünen gerekçesi salgın riski… Ancak avukatları engellemek için büyük uğraş veren polisin ortaya koyduğu görüntüler, avukatlara yönelik sert uygulamalar, polisin ne salgını ne sosyal mesafeyi umursadığını gösteriyor.
Asıl dert, hızlı biçimde çoklu baro düzenlemesinin Meclis’ten geçmesi, o zamana kadar baro başkanlarının barışçıl protestolarının ses getirmeyecek bir alana sıkıştırılması. Ve bütün bu uygulamalar, Ankara’da artık normal karşılanıyor. Yapılanların normal olmadığını ise hem uygulayanlar, hem buna maruz kalanlar gayet iyi biliyor.