Orgeneral İlker Başbuğ ve emekli Orgeneral Tuncer Kılınç ailecek görüşüyordu. Başbuğ, Kınç’ın öğrencisiydi. Son röportajında Ergenekon için şunları söylüyordu: “TSK’da belli düzeye gelmiş bir insanın, böyle mantıksız bir şeyin içinde olabileceğini düşünmek kadar aptalca bir şey olamaz.”
2001–2003 yılları arasında Milli Güvenlik sekreterliği görevinde bulunması nedeniyle, Ergenekon soruşturmasının 10’uncu dalgasında gözaltına alınan en çarpıcı isimlerden biri hiç kuşkusuz Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç.
Bu görevde başyardımcısı Korgeneral İlker Başbuğ idi. Yani bugün Genelkurmay Başkanı olan Başbuğ, o yıllarda Kılınç’ın en yakınındaki isimdi. MGK Genel Sekreteri Başyardımcısı idi. İki komutanın dostlukları bu görevde iyiden iyiye pekişmişti. Ailecek görüşüyorlardı. Birbirlerinin evine gidiyorlardı. Nitekim gözaltının hemen ertesinde Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un eşi Sevil Başbuğ’un, emekli Orgeneral Kılınç’ın evine kuvvet komutanlarının eşlerini de alarak gitmesi bunun en önemli kanıtı.
Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç’ın basınla arası çok da iyi değildi. Ama Haziran 2008’de Tempo Dergisi Editörü Selin Ongun’a verdiği röportajda, Ergenekon’a ilişkin önemli cümleler sarf etmişti. İşte o röportajdan öne çıkanlar.
Çatışma bin yıl daha sürer
28 Şubat sürecinden daha zor bir süreç mi yaşanıyor?
Bugün, o partinin (Refah Partisi) türevi olan AKP’nin, almış olduğu oy oranı nedeniyle daha pervasızca hareket ettiği görülüyor.
Yani yeni bir 28 Şubat mı, birilerinin dediği gibi ‘yargı müdahalesi’ mi?
Adına ister ‘yeni 28 Şubat’, ister başka şey deyin... Eğriyi ve doğruyu ayırt edebilecek bireyler yetiştirmediğiniz takdirde, o dönem komutanlarımızdan birinin söylediği gibi, ‘bu çatışma daha bin yıl sürer’.
Başbakan ve Genelkurmay Başkanı bir araya gelip Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda bir konuşma yapamaz mı?
Devletin üst noktasındaki asker ve yönetimin başı bir araya geliyor. Üç saat konuşuluyor. Sonra hiçbir şey yok. Bu, taktik olarak yanlıştır. Size, “Ne konuştunuz?” diye sorulacaktır. Eğer söylenmiyorsa, o zaman işin içinde yanlışlık var demektir.
Başbuğ ve Gül bir araya gelemez
Sizce asker ve cumhurbaşkanı arasındaki buzlar eridi mi?
Görünen önemli değil, önemli olan kafalardaki bilgiler, algılamalar. Aradaki ilişki prosedürel bir uyumdur. Gönülden, huzur duyularak bir geçiş söz konusu değildir.
Şöyle bir şey olabilir mi? Genelkurmay Başkanı ve Hayrünnisa Gül basın önünde bir araya gelmiyor. Ama aslında tanışıyorlar...
Hayır, ne kamusal alanda ne de kamu dışında bir araya gelmeleri söz konusu değil.
Bir gün bir araya gelecekler mi?
Hayır, kesinlikle gelemezler. Hâlâ biz, emekliler, bir araya gelmek istemiyoruz. Biz, görev dışındaki insanlar böyleysek, onların da gelme şansı yok.
Ama şimdi askere, “Millet bu adamları seçip çıkarmış oraya, size ne?” deniyor.
Bu simge neyin simgesi? Dinin siyasete alet edilmesinin simgesi. Olay bu.
Erdoğan’ın yüzüne söyledim
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Erdoğan’a, eşinin başını açmasını önermeniz çok konuşuldu.
Kendilerine, “Biz değiştik diyorsunuz. Toplumu ikna edebilmek için bu sözlerinizi somutlaştırmanız gerek” dedim. Yani dışarıda ya da basına, kime ne söylediysek, kendilerinin yüzüne de söyledik.
Arkadaşlarınızla, “Ergenekon’un bir numarası kim?” üzerine bir sohbetiniz oldu mu?
Bakınız ben devletin değişik kademelerinde ve özellikle son görevlerim itibariyle, istihbaratın her ay koordine edildiği yerde görev yaptım. Ve bu sözcüğü, basına yansımasıyla, yani altı-yedi ay önce duydum.
MGK’yı kuşa çevirdiler
Askeri istihbaratın böyle bir yapılanmadan habersiz olması mümkün mü?
MGK Genel Sekreterliği. Bu yönetim başa geldikten sonra kuşa çevrilmiştir. MGK Genel Sekreterliği hemen hemen işlevsiz hale getirilmiştir. Bugün ise böyle bir yapılanma, TSK ile ilişkilendirilmeye çalışılıyor. Evet, ortada garip bir şeyler var. Ama bu yapılanmanın gövdesi kim, belli değil. TSK’da belli düzeye gelmiş bir insanın, böyle mantıksız bir şeyin içinde olabileceğini düşünmek kadar aptalca bir şey olamaz.
Veli Küçük emekli bir TSK mensubu. Onu göğsünüze basarak kabul edebiliyor musunuz?
Ben Veli Küçük ile çalışmadım. O bir jandarma subayı. Yakından tanımadığım için hiçbir şekilde bir şey diyemem. Biraz önce söyledim, her bünye ne kadar steril olursa olsun, yine de içinde yanlış düşüncelere sahip ya da ideolojik saplantılı insanlar olabilir.
Veli Küçük’ten çekinmem
Peki kendisiyle aynı kadrajda yer almaktan çekinir misiniz?
Hayır efendim, niye çekineyim?
“O da Ergenekoncu!” denmesinden dolayı bir tedirginliğiniz yok mu?
İlhan Selçuk gibi, bu devletin değerlerine sahip çıkan birileri bununla suçlanıyorsa, böyle bir suçluluk insana ancak onur verir.”
Ulusalcı, Orhan Pamuk’u da sever mi?
Efendim, sorunuza ancak şöyle bir cevap verebilirim: Yine çok önemli uluslararası bir ödül alan ve ödülünü alırken üç kelimeyle ülkesini yücelten Nuri Bilge Ceylan, başımın tacıdır!