Gündem

Başbuğ: Sözlerimin arkasındayım

Org Başbuğ, 'eylem planı ile ilgili sözlerinin savcılığın aldığı kararla çeliştiği' yorumlarını değerlendirdi.

15 Temmuz 2010 03:00

T24 - Genelkurmay Askeri Savcılığı, eylem planının Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı tespitini yaptı. Savcılığın aldığı karardan önce konuşan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, İrtica ile Mücadele Eylem Planı’yla ilgili "Gazeteye polis tarafından servis edildiği açık” demişti. Savcılığın aldığı karar ile Başbuğ'un sözlerinin çeliştiği yorumlarının ortaya çıkması ile Başbuğ, Ortada bir çelişki yok. Sözlerimin arkasındayım. Askeri savcılığın ifadeleri dikkatli okunduğunda ve olayların seyri izlendiğinde bir çelişki olmadığı görülecektir” dedi.

Milliyet gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, kendisine ulaşan bilgilere göre, Başbuğ'un 'Sözlerimin arkasındayım' yorumunu değerlendirdi. 

Bila'nın Milliyet'te bugün (15 Temmuz 2010) yayımlanan yazısı şöyle: 


Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Star TV’de Uğur Dündar’ın sorularını yanıtlarken, Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı iddia edilen, İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın basına yansımasıyla ilgili olarak, “Gazeteye polis tarafından servis edildiği açık” demişti.

Askeri savcılığın hazırladığı iddianamede ise, Albay Dursun Çiçek’in terfi edemediği için Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zor durumda bırakmak amacıyla belgenin yayımlanmasını sağlamış olabileceği görüşü yer almıştı. Bu ifadeler, Org. Başbuğ’un Askeri savcılıkla ters düştüğü, iki görüş arasında çelişki bulunduğu yorumlarına neden oldu. Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un bu saptamayla ilgili olarak ne düşündüğü merak uyandırdı. Bize ulaşan bilgilere göre Org. Başbuğ’un yaptığı değerlendirme, “Ortada bir çelişki yok. Sözlerimin arkasındayım. Askeri savcılığın ifadeleri dikkatli okunduğunda ve olayların seyri izlendiğinde bir çelişki olmadığı görülecektir” biçiminde.


Neden çelişki yok?

Org. Başbuğ’un, “çelişki yok” değerlendirmesinin dayanaklarına gelince; önce Askeri savcılığın kullandığı ifadeye bakmak gerekiyor. Belgenin basında yer almasıyla ilgili olarak iddianamede yer alan cümle şöyle: “...söz konusu yazıyı hazırlayıp aynı amaçla hareket eden bazı kişi veya kişilere ulaştırıp, onların aracılığı ile yazının yayımlanmasını (aleniyete kavuşmasını) sağlamış olabileceği kanaatine varılmıştır.” Bize gelen bilgilere göre Başbuğ, bu cümleden, “söz konusu doküman gazeteye bizzat Dursun Çiçek tarafından verilmiştir” anlamının çıkmadığını düşünüyor. Nedeni ise, Çiçek’in belgeyi aynı amaçla hareket eden kişi veya kişilere ulaştırarak yayımlanmasını sağlamış olabileceğinden söz edilmesi. Aradaki kişi veya kişilerden söz edildiğine göre, “bunlar kimler” sorusu önem kazanıyor. Bu ifade,  basına sızma aşamasında arada kişi veya kişiler olduğuna işaret ediyor. Org. Başbuğ’un “çelişki yok” sözlerinin dayanaklarından biri bu...


Olayların seyri

Başbuğ’a, “sözlerimin arkasındayım” dedirten bir diğer dayanak ise olayların seyri... Gelişmelere kronolojik olarak bakıldığında:

“İrtica ile Mücadele Eylem Planı” ilk kez, polisin, avukat Serdar Öztürk’ün Ankara’daki bürosunda 4 Haziran 2009 tarihinde yaptığı aramada fotokopi olarak ortaya çıkıyor ve tutanak altına alınıyor.
Avukat Öztürk’ün bürosunda bulunan ve tutanak altına alınan tüm dokümanlar, 6 Haziran 2009 günü mühürlü olarak İstanbul Adliyesi’ne ulaştırılıyor.

Söz konusu doküman, 12 Haziran 2009 günü gazetede yayımlanıyor.

Bu seyirde önemli sorulardan biri de söz konusu dokümanın fotokopi olarak Avukat Öztürk’ün bürosuna nasıl ulaştığı? Öztürk’ün avukatları belgenin büroya sonradan konulduğu iddiasıyla itirazda bulunmuşlardı. Bu yönü bir tarafa bırakılsa bile belgenin fotokopisinin Dursun Çiçek’ten başka kişi veya kişilerde de bulunduğu anlaşılıyor.

Başbuğ’un, “çelişki yok” sözlerinin bir diğer dayanağı da söz konusu dokümanın izlediği bu seyir...


Kâğıt parçası ve ıslak imza

Askeri savcılık, fotokopiyle ilgili olarak yaptığı ilk incelemede kovuşturmaya gerek olmadığına karar vermişti. Bunun üzerine Org. Başbuğ, 26 Haziran 2009 tarihinde bir basın toplantısı düzenlemişti. Başbuğ, o basın toplantısında söz konusu fotokopi için, “Bu aşamada hukuken bir kâğıt parçasıdır” demiş ve eklemişti: “Tekrar altını çiziyorum bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni bilgi, emare, delil ortaya çıkarsa elbette soruşturma açılabilir.”

Nitekim öyle oldu, soruşturma hem sivil hem askeri savcılık tarafından yeniden açıldı. Bunun nedeni ise, 23 Ekim 2009 tarihinde İstanbul Savcılığı’na ulaşan bir ihbar mektubunun ekinde söz konusu dokümanın altında Dursun Çiçek’e ait olduğu kanaatine varılan ıslak imzalı nüshasının bulunmasıydı. Hem sivil hem askeri savcılık, imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğu kanaatine vardılar ve dava yeniden başladı. Askeri savcılık iddianamesinde ihbar mektubunun ekindeki eylem planının ıslak imzalı, bilgi destek dokümanı ve belge imhasında görevli erlere ait bilgilerin gerçek olduğunu ifade etti.


Dışarıdaki yazıcı

Savcılığın bir önemli saptaması da, eylem planı, bilgi destek dokümanı ve adı geçen erlere (adı geçen 6 erden biri belge imhasıyla görevli, diğerleri ilgisiz görevlerde) ait dokümanın, aynı yazıcıdan kâğıda döküldüğü. Savcılık, iddianamesinde kâğıda basma işinin dışarıdaki bir yazıcıdan yapıldığına da dikkati çekiyor. Bu dokümanların dışarıdaki bir yazıcıdan basılmış olması, ıslak imzalı nüsha, bilgi destek dokümanı ve erlere ait bilgilerin aynı adreste buluştuğunu gösteriyor.


Erzincan’a gitmedi

Askeri savcılığın yaptığı soruşturmada Albay Dursun Çiçek’in cep telefonunu izleme kayıtları, görev yerine giriş çıkış saatleri, izinlerini kullandığı yerler detaylı olarak araştırıldı. Çiçek’in izinli olduğu günler dahil Erzincan’a gitmediği saptandı. Savcılığın bu tespiti iddianamede yer aldı. Bu, Erzincan davası için önem taşıyor.

Org. Başbuğ, her türlü detayı araştıran bir komutandır. Tanıyanlar bilirler ki, konuşmadan önce kılı kırk yarar. İkna oluncaya kadar araştırmaların sürmesini ister. Konuyu bizzat da araştırır. Sorular çıkarır. Yanıtlarını bekler. Karargâh bu yanıtları vermedikçe kesin ifadeler kullanmaz. Son açıklamalarını bu gözle değerlendirmek gerekir.