T24 - Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, PKK saldırılarını ve alınan önlemleri değerlendirirken, olayın siyasi düzlemde "inanılmaz derecede endişe verici boyutlara" ulaştığı mesajını verdi.
Başbuğ'un değerlendirmesini, askerlerin görüşlerine ilişkin haber ve yorumlarıyla bilinen gazeteci Mehmet Ali Kışlalı duyurdu. Kışlalı Radikal'deki köşesinde yayımlanan (23 Temmuz 2010) yazısına, Tansu Çiller'in Başbakanlığı döneminde Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunan Doğan Güreş'in zamanında PKK'ya karşı yürütülen mücadelede görev alan ekipten söz ederek başladı.
Kışlalı, çalışma masasında hangi silah arkadaşlarının fotoğraflarının bulunduğunu da tek tek saydığı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'un "Mücadelenin en başarılı komutanı kimdir" sorusuna, hep "Kundakçı" (Hasan Kundakçı) yanıtını verdiğini duyurdu.
Mehmet Ali Kışlalı'nın Radikal'de "Doğan Güreş'li dönem" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Doğan Güreş'li dönem
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, son yıllarda Ankara’daki görevleri sırasında, masasının üzerinde hep bir grup silah arkadaşının fotoğrafını bulundurdu. Bunlar 1992-1995 arasında, PKK terörünün durdurulmasında kilit rol almış komutanlardır. Başlarında mücadelenin bölge komutanı Korg. Hasan Kundakçı var. İlker Paşa’ya “Bu tür mücadelenin en başarılı komutanı kimdir?” diye sorduğunuzda hep ‘Kundakçı’ yanıtı alırsınız. “Kendisi ona yardımcılık yapmıştı. Fotoğrafta diğer yer alanlar şunlar; daha sonra Özel Kuvvetler Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı olan Fevzi Türkeri, Tümg. Fethi Tuncel, Tuğg. Doğan Temel, Tuğg. Işık Koşaner (şimdi K. K. Komutanı), Tuğg. Erdal Sipahi (şimdi milletvekili), Tuğg. Osman Pamukoğlu, Tuğg. Peker, Tuğg. Selahattin Uğurlu ve Tuğg. Hüseyin Erim. Resimde bir eksik var, Tümg. Yavuz Ertürk.
Bu kadro Org. Doğan Güreş’in Genelkurmay Başkanlığı’nda, durum, bölgede en tehlikeli noktaya ulaşmışken; PKK’nın ‘Kurtarılmış Bölge’ ilan etme iddiası belirmişken görev yapmıştı.
Asker durumun bu tehlikeli noktaya gelmesinin sıkıyönetim yerine OHAL (Olağanüstü Hal) adı verilen bölge yönetiminin başına bir valinin tayininden ileri geldiğini düşünmüştür.
Bu kritik dönemin düzeltilmesine daha sonra damga vuran Doğan Paşa, o zaman bir soruma, “...Bu harekât Genelkurmayca yürütülen bir harekât değil, İçişleri Bakanlığı’nca, Olağanüstü Hal Yasası’na göre, Bölge Valisi ve ona bağlı harekât yapan jandarma kolordusunca yürütülen bir harekâttır” yanıtını verip, kendisinin ve karargâhının bu harekât için emir vermediğini, ancak gerekli hissedilen teçhizat ve birlikleri temin ettiğini, onlara eğitim verildiğini eklemişti.
Ama daha sonra PKK tehdidinin zirve yapması OHAL sistemine şeklen dokunmadan, bölge valileriyle Genelkurmay arasında oluşan eksiksiz uyumun da yardımıyla çözümlenmiştir.
Şimdi PKK teröründe yeni bir dönem yaşarken o yılları ve alınmış önlemlerin deneyimlerini herhalde, İlker Paşa gerektiği gibi değerlendiriyor. Boyutlarını Başbakan’a herhalde anlatıyor. Alınan kararların meyvelerini de, görevini tamamlamadan görmeye hazırlanıyor olmalı. Ama işi Doğan Güreş’inkinden daha zor. Onun sahip olduğu siyasi ortama sahip değil.
Sadece eksik olan siyasi ortam değil. Askerin içinde olduğu, kolay tanımlanamayacak ortam da Başbuğ’un işini çok zorlaştırıyor.
Mücadeledeki kritik dönemin başarıyla noktalanmasında Doğan Güreş’in Genelkurmay Başkanlığı’nın katkısını hatırlatan Org. Başbuğ, keşke uygulanan yöntemlerden
örnekler de vermiş olsaydı diye düşünüyorum.
Ama üzücü gelişmeler iyimser olmaya pek izin vermiyor.
Ülkedeki hava alışık olunmadığı kadar gergin. Başbuğ da Güreş kadar şanslı değil. Herhalde bu günlerde Genelkurmay da evlatları şehit olan aileler gibi üzüntülü ve kaygılı.
Şimdi alınmakta olan önlemler hakkındaki beklentiler, belki daha ayrıntılı açıklamalar yapılmış olsa, daha belirginleşir ve genel havanın yumuşamasına daha yardımcı olurdu.
Başbuğ, Güreş’in liderliğinde, başarılı oldukları dönemde teröristlerin eylem sayısında yüzde 50’lere varan düşme, buna karşılık güvenlik güçleri eylemlerinde büyük artış olduğunu hatırlıyor. Dönem başlangıcında yılda 6 bin 500 civarında olan eylem sayısı, 1998’e geldiğinde 2 bin 500’e düşmüş. Bunun 1800’ü de askerin operasyonunun ürünü.
İlker Paşa bugün olayın siyasi boyutunun ‘inanılmaz derecede endişe verici boyutlara’ ulaştığı kanısında. Bunun üstesinden gelinmesinin ise çok ciddi ve bütün halinde mücadele edecek, kendi içinde uyumlu bir komuta kademesiyle olasılık kazanacağını söylüyor.
Doğan Paşa başarıyla noktalanan dönemini, böylesine uyumlu komutanlarla ve kendisine açık çekli yetki vermiş bir başbakan ile sağladığı için şanslıydı.
İlker Paşa aynı şansa sahip miydi?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, şimdiye kadar görülmemiş ağırlıkta bir asimetrik saldırı karşısında kaldığı aşikâr iken, bu soruya olumlu yanıt verilebilir mi?
***